"O TARİHİN İLK ERKEK PAPATYASIYDI!.... O'NUN MECLİSTE YER KAPLAMASINDAN UTANDIĞIM KADAR HİÇ BİR ŞEYDEN UTANMIYORUM!... HAKİKATEN EVİNE GİT!...GÖBEĞİNİ KAŞI!... PARALARINI SAY!..." HİÇKİMSE YAĞMURDERELİ'YE BU KADAR HAKARET ETMEDİ!....
Osman Yağmurdereli´nin de en azından soyadına saygısından şu son yaptıklarından utanmasını beklerdim. Bu da ona yılbaşı hediyesi olsun.
Ben onu daima birilerinin yakınında, birilerine yamanmaya çalışırken canlandırıyorum zihnimde. Tarihin ilk erkek "Papatya"sı mesela; Özal hanedanına da bulaşmış, bugün kendini AKP´nin vitrini yapmaya çalışan da... Söylemleri de, tıpkı ürünleri gibi vasat çıtasının bile altında: Meclise girdiğinde ilk iş olarak magazine el atmak istediğini söylemişti. Bizzat o magazin kültürünün kendisini yarattığını, kendisinin de magazini beslediğini üstelik o sayede epey de para kazandığını unutarak.
Türkiye vasata bu kadar teslim olmasaydı, bugün savaşırmış gibi göründüğü o ortalamanın altındaki magazin kültürü böylesi kabul görmeseydi Osman Yağmurdereli gibi bir karakter de olmazdı; gelişmiş toplumlar böyleleri içlerinden çıksa bile onları bir şekilde toplumsal uzlaşıyla yok eder. Sağduyu bunu gerektirir, aklın yolu da birdir...
Ama hakkını da vereyim: Aynı kulvarda top koşturduğu Adnan Şenses kadar bayağı değil oynadığı bu oyunda. Adnan Şenses´in ceketini kemerine takıp Başbakan´ın önünde göbek atması, bunu da ticari işlerinde kullanmasında çok daha çirkin bir taraf var. Ama onu da anlıyorum, neden o göbeği attığını. Para için yapıyor bunları; küçük düşünüyor, belki ahlak dışı bir ilişki ama bir açıklaması var.
Ama Osman Yağmurdeli´nin hakikaten hangi amaç uğruna kendini bu hale getirdiğinin üzerinde düşünüyorum. Pek çok şey söylenebilir herhalde ama bunları para için yaptığı iddia edilemez.
Neden şimdi Mayadrom´daki kadın sohbetlerinin baş konuklarından olan ve de sonra derece eğlenceli biri olan eşi Esin´in saçlarını sadece kendisinin görmek istediğini söyleyiveriyor durduk yere?
Ya da herkes bitti de Osman´a mı kaldı Fazıl Say´a laf yetiştirmek, pek beceremediği televizyon programcılığındaki ucuz taktikle "Gelsin canlı yayında karşıma" diye çığlıklar atmak?
Birkaç milyon dolardan sonra insanın böyle şeylerle uğraşabilecek birini çözmekte güçlük çekerim. Kurmuşsun bir düzen, böyle de bir ülke bulmuşsun, önüne ne atsalar yiyor, sen de yıllardır birbirinden utanç verici işler çıkartmışsın, cüzdanın da dolmuş - sana ne, gerçekten sana ne? Keyfini çıkartsana, eğlenmene bak, bırak siyaseti, ne uğraşırsın...
Ha çok istiyorsan eli yüzü düzgün bir iş yap, tarih de seni o tek bir işinle hatırlasın, geride çeşme bırakmaktan daha saygın olursun...
Ya hakikaten evine git, göbeğini kaşı, paralarını say.
Ama... Duramıyor. Tek sorunu bu. "Her devrin adamı" olmak isteyenlerin ortak hastalığı bu herhalde. Kendilerini bir şeye iliştirilmiş görmeden, bir sürünün mensubu olmadan rahat edemiyorlar. Özal bunları kötü alıştırdı, bunlar da o günden bugüne iktidar sofralarının süsü olmanın tadını aldı, bırakamadılar.
Yoksa ne para beklentisi, ne rant... Kazanmış kazanacağı kadar...
Ben de tıpkı Fazıl Say gibi, Meclis´imde Osman Yağmurdereli´nin beni, bu milleti temsil etmesinden utanıyorum. Onun kontenjanı yerine, oradaki çok değerli 550 koltuktan birini o işgal edeceğine çok daha faydalı, çok daha düzgün biri ülkesine hizmet ediyor olurdu. Kendi kişisel açlığını, tatminini doldurmak isteyen birinin yerine...
Onun Meclis´te yer kaplamasından utandığım kadar, bunca yıldır kültürel hayatımızı vasata temsil eden ürünleriyle doldurmasına izin veren televizyon düzeninden de bir o kadar utanıyorum...