25 Tem 2009 12:05 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:49

"O SORU BANA SORULSAYDI!.." HANGİ SORU ERTUĞRUL ÖZKÖK'ÜN KİNAYELİ BİR CEVAP VERMESİNİ SAĞLARDI?

"Geçen gün CNNTürk´te Ayşenur Arslan, Hürriyet´in Yayın Koordinatörü Fikret Ercan´a sordu."

O soru bana sorulsaydı

GEÇEN gün CNNTürk´te Ayşenur Arslan, Hürriyet´in Yayın Koordinatörü Fikret Ercan´a sordu:

"Hürriyet, Hákim ve Savcılar Yüksek Kurulu haberlerine niye fazla girmiyor?"

Fikret Ercan, her zamanki sakin haliyle tavrımızı çok güzel anlattı.

Bu soru bana sorulsaydı acaba nasıl cevap verirdim, Fikret kadar sakin cevap verebilir miydim diye düşündüm.

Bugünlerde biri bana bu soruyu sorsa, biraz kinayeli biçimde, karşı bir soru ile cevap verirdim:

"Bu haberleri nasıl vermemizi isterdiniz?"

* * *

Soruya karşı başka bir soru.

Tabii ikinci soru üçüncüsünü getirecek.

"Nasıl yani?"

"Yani şöyle. HSYK haberlerini şöyle mi vermeliyiz: Bazı üyeler Ergenekoncular, savcıları görevden uzaklaştırmaya çalışıyor."

Veya şöyle mi?

"Hükümet, HSYK üyelerine baskı yaparak, kendine yakın gördüğü bazı hákim ve savcıları yerinde tutmaya çalışıyor."

Bu haberlerden hangisi hoşunuza giderdi?

Birincisi mi, yoksa ikincisi mi?

Ben kendi düşüncemi söyleyeyim.

Her ikisi de hoşuma gitmezdi.

Çünkü birincisi, "kendini, Ergenekon davasının savcıları olarak görenlerin" hoşuna gidecek türden bir haber olurdu.

İkincisi ise "kendini Ergenekon sanıklarının avukatı" olarak görenlerin.

Oysa ben ne savcıyım ne de avukat.

* * *

Şimdi gelelim bu haberlerin üzerine neden iştiyakla atlamadığımıza.

Çünkü yargıya bakan muhabirlerimiz, içerde ne olup bittiğini tam olarak anlayabilmiş durumda değil.

Hükümete yakın basında ilk günlerde verilen haberlerin kaynağına baktığım zaman ilginç bir şey dikkatimi çekti.

Bu haberleri daha çok yargı muhabirleri değil, AKP´ye bakan muhabirler veriyordu.

Demek ki bu haberler AKP kanadından geliyordu.

Bu konuda benim tarafım nedir diye sorarsanız ben her iki tutumu da çok yanlış ve yargıya zarar verecek zihniyetler olarak görüyorum.

Eğer Ergenekon savcıları belli bir amaçla görevlerinden alınmak isteniyorsa bu çok yanlıştır.

Ama bunun aksi de geçerli.

Eğer Hákim ve Savcılar Yüksek Kurulu´nun hükümeti temsil eden iki üyesi, belli bir amaçla bu savcıları yerinde tutmak için müdahale ediyorsa o da fevkalade yanlıştır.

Ne yazık ki basında çıkan haberlerin çoğu, "Ergenekon savcısı" haline gelen gazetelerin tavrıydı.

Bu tavır, hükümetin durumunu da zora sokuyor.

Başbakan bu olayın başında Ergenekon için "Cesur savcılara ihtiyaç var" demişti.

Herkes kendi "davasına" cesur savcı aramaya başlarsa, başkaları için de aynı hak doğmaz mı?

O zaman birileri de çıkar "Deniz Feneri için cesur savcılar aranıyor" demeye başlar.

Bu tutum, "bağımsız yargı" kavramına sandığımızdan çok zarar verir.

Herkesin kendi savcısına, kendi hákimine güvendiği bir ülkede "bağımsız yargıdan" söz edebilir miyiz?

* * *

Ben Ergenekon davasının savcı ve hákimlerinin şu aşamada değiştirilmesini doğru bulmuyorum.

Çünkü bu karar, "kesin inançlı" kesimlerin eline büyük bir propaganda imkánı verecektir.

Ama bildiğim başka bir şey daha var.

Bu davanın ve soruşturmanın yürütülüşünde çok vahim insan hakları ihlallerine, hatta ideolojik sayılabilecek tutumlara tanık olduk.

Endişem şudur ki, bu hatalar ilerde, Ergenekon´da yargılanan gerçek çetecilerin bile işine yarayacaktır.

Bunu bir tarafa not edin, günü geldiğinde ne demek istediğim çok daha iyi anlaşılacaktır.

O nedenle herkese tavsiyem şudur.

Hákim ve Savcılar Yüksek Kurulu üzerinden elinizi çekin.

Ertuğrul ÖZKÖK/Hürriyet