21 Mar 2013 12:02 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:05

O HASAN CEMAL DEĞİL MİYDİ? NURAN YILDIZ EZBER BOZDU!

Hasan Cemal'in Miliyet'ten kovulmasına Nuran Yıldız'dan faklı bir yorum geldi.

Okurlarının "Hasan Cemal'in Milliyet'ten uzaklaştırılması üzerine herkes yazdı,siz yazmadınız. Neden?" sorusuna Nuran Yıldız, kişisel web sitesindeki yazısında şöyle yanıt verdi:

O HASAN CEMAL DEĞİL MİYDİ?

"Yanıtım basit. İki yüzlülüğün hiçbir türünden hoşlanmam. İki yüzlülük siyasette ne kadar kirliyse, medyada da o kadar kirlidir. Neden güçlüler işten çıkarılınca bağırdığınız kadar, güçsüzler işten atılınca bağırmıyorsunuz?

O Hasan Cemal değil miydi önündeki nehirden işsiz kalmış, hapse atılmış gazeteci cesetleri geçerken, "Hasan Abi"li günlerde sırça köşkünden seyreden?"

BASKIN ORAN O TİYATRONUN DEKORCUSU DEĞİL MİYDİ?

Hafta sonu Akşam'da Prof. Dr. Baskın Oran'ın sözlerini okurken Mülkiye'nin şansı sandığımız Baskın hocanın aslında bir şanssızlık olduğu geçti aklımdan.

Baskın Oran'a göre bir tiyatro varmış ve tek oyuncusu Başbakanmış. Sanki kendisi verdiği destekle, o tiyatronun dekorcusu olmamış gibi. Herkes Başbakandan korkuyormuş, seçilmiş padişah olmak istiyormuş vs. Erdoğan'ı eleştirenleri, gidişatın sonuçları konusunda uyaranları "tutucu", "ulusalcı" diye küçümseyen analizci Baskın Oran değilmiş gibi.

Öğrencilerinin yıllar önce görüp söylediği noktaya, yıllar sonra gelmesi bir Mülkiyeli hoca için ne hazin.

DIŞI YAMALI AMA İÇİ KÜRKLÜ MAĞDUR PALTOSU

Son dönemde sayıları artan köşe mağdurları, eskiden Hükümetin yelkenini üfürerek şişiren kalemler değiller miydi? Ne çabuk muhalif oldular?

Onlar değil miydi Hükümeti eleştirenleri "muhafazakar", "Türkiye'nin gelişiminin önündeki engel" olarak etiketleyip, "özgürlükçü Hükümetin desteklenmesi gerektiğini" söyleyenler? İsimlerini saymayacağım, hepiniz biliyorsunuz kimler olduklarını.

Şimdi, kendilerini hiç sorgulamadan, dışı yamalı ama içi gerçek kürklü "mağdur" paltosunu giymeleri vicdana sığar mı?

BAŞKALARININ GÖZYAŞLARINDAN OLUŞAN NEHİRDEKİ KAĞITTAN KAYIKLAR

Onlar bir adım sonrasını öngöremeyecek kadar entelektüel körlük içindeyseler özeleştiri yapmaları, zekâlarını gözden geçirilmeleri gerekmez mi? Ya da başkalarının gözyaşlarından oluşan nehirde kağıttan kayığa binmeyeceklerdi.

Kim bilir belki de milleti sersem sayıp, yeni mağdurlar olarak kendilerini tanımlayarak gelecek günlerin kahramanlıklarına soyunuyorlardır.

Belki de zarların yeniden atıldığını, kartların yeniden dağıtıldığını düşünüyorlardır. Ona göre yeni konumlar alıyorlardır.

VAR MI ÜÇÜNCÜ BİR SEÇENEK?

Belki de o kadar iyi sörfçüler ki, her dalgada yukarda kalmayı biliyorlar ve olan, alın teriyle çalışan gazetecilere oluyordur.

Dün iyi dediklerine bugün kötü dedikleri için baskı görmüşlerse, ya öngörüleri yetersiz olduğu için bulundukları yerleri zaten hak etmiyorlardı ya da müthiş zekâlarını yeni duruma konumlanmak için kullanıyorlar.

Var mı üçüncü bir seçenek?