"O BİR KÖŞE YAZARIYDI!.... DÜŞÜNCELERİNİ YAZIYORDU!.... BİR GÜN BİR ASKER ÖLDÜ!.... YAZAR ASKERİN ÖLÜMÜNDEN SORUMLU MU?...." BİR ASKERİN ÖLÜMÜNDEN SORUMLU OLAN KÖŞE YAZARI KİM?....
Yazarı tarif edilemez bir suçluluk duygusu esir almış, ne yapacağını bilememiş ve sonunda askerin ailesine bir e-mail yollamaya karar vermişti.
Birkaç ay önce yazar Christopher Hitchens´ın posta kutusuna bir elektronik mektup düşüyor. Bir yakını "Bunu gördün mü" ibaresiyle Los Angeles Times´dan bir link iliştirmiş mektubuna. LA Times´ın `Obituary´ sayfasında yayımlanan, bir ölünün ardından kaleme alınmış bir portre. Irak´ta korumasız Humvee´sini kullanırken mayına denk gelen ve hayatını kaybeden Teğmen Mark Daily hakkında.
Hitchens okumaya başlıyor ve bir yerinde "donup kalıyor."
Myspace sayfasına orduya neden katıldığını açıklayan bir manifesto yazan merhum asker, yazısının bir bölümünde Hitchens´ın düşüncelerinden etkilendiğini belirtmiş. Bu yazar Amerika´nın Irak´a girmesini destekleyenlerden biri.
Mark Daily, aslında Bush´un savaşına eleştirel gözle baksa da ülkesine hizmet etme arzusu ağır basmış. "Neden katıldım" yazısında şu satırları yer alıyor genç askerin:
"Beni daha evvelden tanıyan herkes Irak´taki savaşa karşıt görüşlere sempatiyle yaklaştığımı bilir. Eğer bir insanın bu savaşa körü körüne boyun eğerek ya da çaresizlikten destek vereceğine inananlardansanız beni istisna sayın."
Daily, UCLA´den iyi dereceyle mezun olmuş, İnternet´te bir neo-Nazi´yle tartışıp onu görüşlerini yeniden düşünmeye ikna etmiş, Kızılderili hakları için uğraşmış bir genç.
Christopher Hitchens´ı tarif edilemez bir suçluluk duygusu esir almış, ne yapacağını bilememiş ve sonunda Daily´nin ailesine bir e-mail yollamaya karar vermiş. Bir, kötü bir zamanda aramamak için. İkincisi de ailenin ondan hoşlanmayacağını düşünmüş.
Daily´nin ailesinden gelen mesajla rahatlamış. Herhangi bir suçluluk ya da sorumluluk içinde olmamalıydı, oğulları orduya gözleri faltaşı gibi açık katıldı ve "sonucunun böyle olacağını bilse bile, yine giderdi. Çünkü 50 yaşına kadar yaşayıp ülkesine hiç hizmet etmemiş olmak gibi bir seçenek de var. Bu aşamada son derece baskıcı ve ikna ediciydi."
Genç asker, Irak´tan Hitchens´a ulaşmak istemiş. Gazetecilik potansiyeli hakkında yazarın görüşlerini almak istemiş. E-mail´i yazara hiç ulaşmamış ya da Hitchens mektubunu görmezden gelmiş; her gün gelen yüzlerce mail yığını arasında kaybolup gitmiş.
Peki Christopher Hitchens yaşasa ülkesinin daha farklı şekillerde de faydalanabileceğine inandığı bu gencin ölümünden gerçekten sorumlu mu?
E.H. Carr´ın "What is History?" kitabındaki "nihai sonuç" kavramından yola çıkıyor yazar. Alkolü fazla kaçırıp, frenleri arızalı arabayla yola çıkan, kör noktadan dönerken sigara alıp caddenin ortasında duran adama çarpan birinin hikesinde asıl sorumlu kim? Alkollü sürücü mü, arızalı fren üreten araba fabrikası mı, yolu düzeltmeyen belediye mi, caddenin ortasında durup sigara içen adam mı?
Daily´nin ölümünden de Irak´ın kolay aşılabileceğini düşünen Bush hükümeti mi sorumlu, mayını oraya koyanlar mı, gençleri Irak´a yetersiz sayıda ve eksik ekipmanla yollayan Rumsfeld doktrini mi? Ya da 1991´de Saddam´ı görevde tutan eski Bush yönetimi mi?
Hitchens tek tesellisinin Daily´nin kendisini "ahlaken bağlı" hissetmesi olduğunu yazmış. Daha sonra aileyle de görüşmüş, genç teğmenin üç dileğinden sonuncusunu yerine getirmek için Oregon´a gitmiş; küllerini Neskowin plajında bırakmak üzere...
Irak´taki savaşla ilgili Hitchens´ın görüşleri eskisi kadar keskin değil. Hatta mücadelenin dejenere hale gelmesinden dolayı tiksindiğini de belirtiyor. Artık savaşa, Bush yönetimine kuşkuyla bakıyor. Hiç tanımadığı Daily´