NURSELİ İDİZ HABERİNİ YAPAN MUHABİRİMİ YEDİRTMEM!
Akşam gazetesi yazarı Elif Aktuğ gazeteci Şebnem Bursalı ile hem yapılan Nurseli İdiz haberi hem de Yeni Asır'a geçmesi ile ilgili röportaj yaptı.
Şebnem Bursalı’nın Yeni Asır’ın başına geçmesi, benim Yeni Asır’dan
ayrıldığım senelere denk gelir. Her zaman takip ettiğim, izlediğim,
feyz aldığım bir gazetecidir; yönetici olarak neler yapacağını
açıkçası çok merak etmiştim. Ve hiç yanılmadım, Yeni Asır canlandı,
eski güzel günlerine döndü. Özel habercilik tekrar önem kazandı,
gazeteye dokunan kadın eli, kendini belli etti. Reha Muhtar’la
’Ateş Hattı’, Fatih Çekirge ile ’İktidar Oyunu’ gibi çok ses
getiren siyasi programlara, çeşitli dergi ve gazetelerde siyasi
analizlere imza atan Bursalı ile İzmir’de değil, gazeteciliğin
nabzının attığı Ankara’da konuştuk. Geçtiğimiz hafta Nurseli
İdiz’in Çeşme’de çekilen fotoğrafları Yeni Asır imzası taşıyınca ve
haber ülke gündemine çeşitli sebeplerle oturunca bir araya gelmek
kaçınılmaz olmuştu.
- "Nurseli İdiz’e bir gareziniz mi vardı?" diye soracağım
izninizle... Haberiniz çok eleştirildi...
Belirtmeden geçemeyeceğim, yılın magazin fotoğrafı, haberi olmaya
aday Nurseli İdiz fotoğrafıyla haberi Yeni Asır’ın başarılı
muhabiri Kahraman Durak’ındır. Arkadaşlarımla uzun uzun tartıştık
ve bana göre ve okurlarımızdan gelen tepkilerden de anladığıma göre
en özenli veren biz olduk haberi. Ertesi gün Nurseli Hanım,
haberimizi yalanlama ve muhabirimi yalan haber yapmakla itham
edince dayanamadım ve bir yazı yazdım. Önce magazini küçümseyenlere
magazinin ciddiyetini ve önemini hatırlattım sonra da Nurseli
Hanım’a, Kahraman’ın yazdığı her satıra sonuna kadar sahip
çıktığımı ifade ettim. Ve sonunda kendimize, sanatçılara,
yapımcılara ve Türk halkına seslenip, böyle büyük bir sanatçının
bir şans daha verilmeyi hak ettiğini söyledim. Daha ne diyeyim?
MUHABİRİMİ YEDİRMEM
- Muhabirinizi koruyan, savunan ve hatta tebrik eden bir yazıydı
bahsettiğiniz; ancak haberinizin dili eleştirildi bir
miktar.
Muhabirime tabii ki sahip çıkacağım. Yazdıklarıyla ilgili hiçbir
soru işareti yok, doğruluğundan eminim. Gecesini gündüzüne katan,
aylardır sabahlara kadar, 40 dereceyi aşan sıcakta, minicik
kızından ve karısından ayrı sadece ve sadece işini yapan muhabirime
sahip çıkmayıp ne yapacağım? Öyle üç-beş ağzı laf yapan sözüm ona
’arkası sağlamlara’ da yedirmem ben muhabirimi. Milyonların
sevdiği, takdir ettiği bir sanatçıyla ilgili böyle bir haberi
verirken kullandığımız dil ve başlık son derece dikkatli ve
özenlidir.
- Muhabiriniz "Yazıyı ben öyle yazmadım" demiş. Fotoğrafı
çekmiş ve yollamış. Editörlerin yazıya yorum katması doğru mu,
muhabirin yazdığı haber yazının son hali olamıyor mu?
Elifciğim, Kahraman’la konuştum. Sormuşlar "Bu haberi bu kadar
bitirmeseniz olmaz mıydı?". Onun da yanıtı, "Ben haberimi ve
fotoğraflarımı yollarım, nasıl ve ne büyüklükte gireceği yazı
işlerinin takdiridir" olmuş. Dünyanın her yerinde olduğu gibi bizde
de muhabir haberini, fotoğrafını ve varsa belgesini haber müdürüne
teslim eder, haber müdürü, yazı işlerine haberi sunar ve
ayrıntıları aktarır. Yazı işleri olarak haberi tartışırız, nasıl ve
ne büyüklükte gireceğine karar veririz. Nurseli İdiz’in haber ve
fotoğrafları toplantıda yaklaşık 15 dakika tartışıldı. Haberi
elbette büyütecektik. Hangi başlık ve nerede kullanacağımıza karar
verdik. En çok başlığı, kullanılan dili ve spotu tartıştık.
Neticede milyonların beğendiği bir sanatçıdan bahsediyorduk ve
belli ki kötü bir dönem geçiriyordu. Hem bu durumu haber olarak
vermeliydik hem de yıkıcı değil yapıcı olmalıydık. Haberin hikâyesi
budur.
KURUMSAL HAFIZAYIM
- Siyasetle ilgilenseniz de magazini çok önemsediğinizi
söylüyorsunuz, sebebi nedir?
Benim gazetecilik alanım siyasettir ama ben hiçbir
zaman magazini küçümsemedim, aksine en az diğer alanlar kadar
önemine inandım. Magazin sadece sanatçıların hayatlarından kesitler
veren haber ve fotoğraf değildir. Siyasetin de, ekonomik haberin de
adli haberin de magazini vardır. Kemal Kılıçdaroğlu’nun Suriye
politikasıyla ilgili açıklamaları nasıl ki haber ise, en son
okuduğu kitap veya izlediği film de siyasetin magazinidir. Mustafa
Koç’un yeni yatırımı nasıl ki ekonomi haberiyse, en son nerede golf
oynadığına dair fotoğraf ve bilgileri de ekonominin magazin
haberidir. Magazini küçümseyen meslektaşlarıma sadece ve sadece
gülerim.
- Yeni Asır’ın başına geçerken hiç tereddüt ettiniz
mi?
Uzun zamandır meslekteyim, çok yerde çalıştım ama sürekli yaptığım
tek görev Yeni Asır’ın yazarlığı ve Ankara Temsilciliği’dir.
Gazetenin sahipleri, yöneticileri değişti ama her gelen benimle
çalışmak istedi. Bu anlamda kurumsal hafıza sayılırım. Ahmet Bey
(Çalık) ve Serhat Bey (Albayrak) bana bu görevi ilk teklif
ettiklerinde "Neden ben?" diye sormuştum. Onlar da bana, çok
sevdiğim bu cevabı vermişlerdi, "Siz Yeni Asır’ın hafızasısınız
Şebnem Hanım. Biz size değil, siz bize Yeni Asır’ı en iyi
anlatabilirsiniz".
- Klişelerden konuşmak istemem ama bizim camiada o kadar az
kadın yönetici var ki... Sizce daha çok kadın olsa daha güzel
gazeteler olur mu memlekette?
Bir hayalim var, bir gün mutlaka gerçekleştireceğim. Sadece kadın
meslektaşlarımla gazete hazırlamak istiyorum. Ama sadece yazı
işleri değil. Muhabir arkadaşlarım da, sayfa editörlerim ve görsel
yönetmenim, yazı işleri müdürü, spor sayfaları editörü ve
muhabirleri, sayfa sekreterlerim; hepsi kadın olacak. İddia
ediyorum bu gazete herkese küçük dilini yutturacak... Ben şu anda
yazılı başındaki tek kadın yayın yönetmeniyim. Ama biliyorum ki,
onlarca kadın meslektaşım bu görevi hak ediyor. Buradan tüm erkek
patronlara sesleniyorum; kadın yöneticiyle çalışmayı bir kez olsun
deneyin, asla pişman olmayacak, tam tersine bunu niye daha önce
tercih etmedim diye pişman bile olacaksınız.
SON SÖZ HEP BENİMDİR
- Toplantılarınızda ortaya bambaşka bir Şebnem Bursalı çıkıyor mu,
sinirlendiğiniz zaman ne yaparsınız?
Toplantılarımıza bir gün mutlaka beklerim. Başından
sonuna inişli çıkışlı bir atmosfer ve benim arkadaşlarıma hep
söylediğim "Saçmalamak dâhil her şeyi söylemek serbest" bazen bir
espriden hatta fıkra ve hikâyeden çok yaratıcı ve farklı bir başlık
çıkıyor. Özellikle futbol konusunda yazı işleri ekibi bana çok
takılırlar. Kıyasıya tartışırız da ama toplantı sonunda herkes
biliyor ki son söz benimdir.
- Yazar olarak istediğiniz kadar özgür müsünüz, yayın
yönetmeni olunca daha farklı yazdığınızı düşünenler oldu
mu?
Sadece yazar kimliğimizle yazdıklarımız, yayın yönetmeni olarak
yazdığım yazılardan daha farklı, çünkü yayın yönetmeni olarak
yazdığım her cümle ve ifade kurumumu da bağlıyor. Aslında tam tersi
olmalı ancak maalesef değil. Yazar Şebnem elbette daha özgür ve
özgün. Ama bugün kurumsal birliktelik ve temsille yazdığım
yazıların da sorumluluğu çok ayrı.
- Erkek egemen medyada kendinizi yalnız hissediyor
musunuz?
Başarının bireysel sayıldığı ama başarısızlığın genellendiği bir
adaletsizlik var. Ben bu göreve atandığımda bana çok büyük bir
misyon ve sorumluluk düştüğü, başarmak zorunda olduğum, patronları,
bu görevlere kadın gazetecilerin atanması için teşvik etmem
gerektiği söylendi. Bu genellemeye itirazım var; benden önce Yeni
Asır’ın onlarca yayın yönetmeni vardı ve hepsi erkekti. Hepsi kendi
istekleriyle ayrılmadılar, başarısız oldukları için görevden alınan
da vardı. Ama hiçbir erkek yayın yönetmeninin başarısızlığı,
kendinden sonra bu göreve yine bir erkeğin atanması için bir
referans kabul edilmedi. Niye aynı durum, kadınlar için geçerli
olmuyor? Buna itirazım var ve herkesi bir kez daha düşünmeye davet
ediyorum. Siyasette de aynı şey oldu. Tansu Çiller başarısız olduğu
(ki buna göreceli olarak karşıyım, başarısını tartışsam da pek çok
erkek siyasetçiden başarılıdır) için bir daha kadın Başbakan, kadın
parti başkanı olmaz diyorlar. Peki, sorarım size, bugüne kadar
Başbakanlık yapan tüm erkek siyasetçiler çok başarılı mıydı ki,
kendilerinden sonra hep erkek Başbakan seçmeye devam edildi?
- Manşet atarken kadın gibi düşünüyor
musunuz?
Manşetleri atarken, haber-fotoğraf ve başlıkları belirlerken
elbette kadın olmanın verdiği detaycılıktan yararlanıyorum. Hatta
bazen arkadaşlarımı çıldırtıyorum. 18 yaşından küçük çocuklarla
ilgili olumsuz haberlerde kullanılan dilde çok hassasım, kadın
vücudunun fütursuzca sergilendiği fotoğrafları benim gazetemde
birinci sayfada da, iç sayfada da göremezsiniz.
TAM BİR EGE KADINIYIM
- Aslen nerelisiniz, memleket neresi?
Soyadım Bursalı ama Bursalı değilim. Kökenimiz saray soyundanmış,
Bursalılık oradan yani. Bursa’ya sadece birkaç defa gittim. Babam
Aydınlı, annem İzmirli. Babamın bir tarafı Yörük. Annemin de anne
tarafı Selanik, baba tarafı Arnavut. Ama bir tarafı da Karadenizli.
Hatta annemin kızlık soyadı da Sürmeneli. Ama asıl orijin Konya’ya
kadar uzanıyor, Türklük çok belirgin. Özetle, çok zengin bir
kültürün karışımıyım. Türkiye, Anadolu ve Osmanlı coğrafyasının
doğu ve güneyi hariç her yerinden bir iz var genlerimde. Tipik bir
Egeliyim aslında. Ankara’nın ciddiyetiyle çalışma disiplinini de
eklersek ’ben’ olurum.
Elif Aktuğ/ Akşam