23 Eki 2014 09:09 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:51

Nuray Mert Sırrı Süreyya Önder'i topa tuttu:Bizimle dalga mı geçiyor?

Siyaset bilimci Nuray Mert, Diken.com.tr sitesindeki köşesinde "Kendisini üzmeyi hiç istemem" dediği Sırrı Süreyya Önder'in son açıklamaları üzerine zehir zemberek bir yazı kaleme aldı.

Kürt siyaseti ile Hükümet arasında süregelen çözüm süreci görüşmelerinde anlamakta güçlük çektiği noktaları bir bir sıralayan Mert, ardından "bizimle dalga mı geçiyor" diye sorguladığı Sırrı Süreyya Önder bağlamında Kürt siyasetinin duruşunu sorguladı.

Kürtler ile barışın ancak demokratikleşme ile mümkün olduğunun altını çizen Mert, Hükümetin demokratikleşmeyi geri plana ittiğini, otoriter bir yapıya dönüştüğünü, devletin ve özellikle mücadele ettiğini ileri sürdüğü askeri vesayetin algı ve kalıpları ile sorunlara yaklaşmaya başladığını anımsatan Mert, Sırrı Süreyya başta olmak üzere Kürt siyasetinin çözüm sürecine zarar verilmemesi için bu gerçeği görmezden geldiğini, göstermemek için çabaladığını hatta üstünü örttüğünü ima etti.
İşte Nuray Mert'in köşesinden "Mesele Sırrı Süreyya Önder meselesi değil, bir ‘anlayış’ veya anlamayış meselesi" dediği o yazıdan çarpıcı bir bölüm:

SIRRI ARKADAŞ BİZİMLE DALGA MI GEÇİYOR?
KOMİKLİK BAŞKA KOMİK OLMAK BAŞKA


Özdemir, Önder’e ‘AKP içinde görüş farklılığı var mı’ diye soruyor, o da önce ‘Var’ diyor, ama tabi isim veremiyor. Zaten vermesine gerek yok…
Önce şu sorulara bir cevap bulmak lazım: ‘Sürecin mimarları’ eğer ‘darbe tehdidiyle karşı karşıya’ ise PKK, PYD ve HDP üzerine söylediklerini neye yoracağız? ‘Sürecin mimarları’ böyle derse ‘darbeciler’ fazladan ne yapacak? Son güvenlikçi yasalar bu kabineden geçmedi de gizli darbeciler tarafından mı devreye sokuldu? Sahi Sırrı arkadaşımız, bizimle dalga mı geçiyor? Komiklik yapmayı sevdiğini biliyoruz, ama komik olmaktan çekinmez mi?

ZEKİCE OLMASA DA KURNAZCA BİR YÖNTEM

Ama belli ki öyle bir kaygısı yok; dolu dizgin anlatmaya devam ediyor; ona göre ortada bir ‘darbe mekaniği’ var, tüm sorunlar bu mekanikten kaynaklanıyor. İktidara, çözüm sürecindeki ciddi sorunlara dair laf etmemek için zekice olmasa da kurnazca bir yöntem doğrusu. Zaten ne çekiyorsak tüm tarafların işi kurnazlıkla geçiştirmeye çalışmasından çekmiyor muyuz?

Ha bir de yabancı istihbarat örgütleri var tabii! Sırrı kardeşimiz, Kobani olaylarını da ‘bölgede cirit atan istihbarat örgütleri’ne yoruyor. Ardından da adeti olduğu üzere bir buzağı hikayesi patlatıyor, yani sonuçta iş buzağı hikayesine dönüyor.

MESELE SIRRI SÜREYYA ÖNDER MESELESİ DEĞİL,
BİR ANLAYIŞ VE ANLAMAYIŞ MESELESİ


Kendisini üzmeyi hiç istemem, sevimli bir insandır ama kimseyi aptal yerine koymaya çalışmaması kaydıyla.

Dahası, mesele Sırrı Süreyya Önder meselesi değil, bir ‘anlayış’ veya anlamayış meselesi. Her zorlu dönemeçte, ‘darbe tehdidi’ bir de üzerine ‘yabancı güçler’, ‘karanlık eller’ kafasına müracaat etmek samimi ise ‘eyvah’, değilse yine ‘eyvah’!

Ayrıca, Allah rızası için, bu laflara sarılanlar daha açık konuşsun, kimdir bu karanlık güçler? Hala bu ülkede karanlık odaklar ortalığı birbirine katabiliyorsa, hala darbeci güçler ciddi bir tehditse son 10 yılda hiçbir şey başarılamamış demek, öyle mi? Kimdir istihbarat örgütlerine talimat veren ülkeler?
ABD ve AB ise onlarla müttefik miyiz düşman mı, bir karar versek. Peki İran mı? Yoksa tüm bunlar, her otoriter rejimin her zaman müracaat ettiği klişeler değil mi? Peki, böylesi bir siyasetin değirmenine su taşımak nesi?

Yazının tamamını okumak için tıklayınız