Nuray Mert Sırrı Süreyya Önder'i topa tuttu:Bizimle dalga mı geçiyor?
Siyaset bilimci Nuray Mert, Diken.com.tr sitesindeki köşesinde "Kendisini üzmeyi hiç istemem" dediği Sırrı Süreyya Önder'in son açıklamaları üzerine zehir zemberek bir yazı kaleme aldı.
Kürt siyaseti ile Hükümet arasında süregelen çözüm süreci
görüşmelerinde anlamakta güçlük çektiği noktaları bir bir sıralayan
Mert, ardından "bizimle dalga mı geçiyor" diye sorguladığı Sırrı
Süreyya Önder bağlamında Kürt siyasetinin duruşunu sorguladı.
Kürtler ile barışın ancak demokratikleşme ile mümkün olduğunun
altını çizen Mert, Hükümetin demokratikleşmeyi geri plana
ittiğini, otoriter bir yapıya dönüştüğünü, devletin ve
özellikle mücadele ettiğini ileri sürdüğü askeri vesayetin algı ve
kalıpları ile sorunlara yaklaşmaya başladığını anımsatan Mert,
Sırrı Süreyya başta olmak üzere Kürt siyasetinin çözüm sürecine
zarar verilmemesi için bu gerçeği görmezden geldiğini, göstermemek
için çabaladığını hatta üstünü örttüğünü ima etti.
İşte Nuray Mert'in köşesinden "Mesele Sırrı Süreyya Önder meselesi
değil, bir ‘anlayış’ veya anlamayış meselesi" dediği o yazıdan
çarpıcı bir bölüm:
SIRRI ARKADAŞ BİZİMLE DALGA MI GEÇİYOR?
KOMİKLİK BAŞKA KOMİK OLMAK BAŞKA
Özdemir, Önder’e ‘AKP içinde görüş farklılığı var mı’ diye soruyor,
o da önce ‘Var’ diyor, ama tabi isim veremiyor. Zaten vermesine
gerek yok…
Önce şu sorulara bir cevap bulmak lazım: ‘Sürecin mimarları’ eğer
‘darbe tehdidiyle karşı karşıya’ ise PKK, PYD ve HDP üzerine
söylediklerini neye yoracağız? ‘Sürecin mimarları’ böyle derse
‘darbeciler’ fazladan ne yapacak? Son güvenlikçi yasalar bu
kabineden geçmedi de gizli darbeciler tarafından mı devreye
sokuldu? Sahi Sırrı arkadaşımız, bizimle dalga mı geçiyor? Komiklik
yapmayı sevdiğini biliyoruz, ama komik olmaktan çekinmez mi?
ZEKİCE OLMASA DA KURNAZCA BİR YÖNTEM
Ama belli ki öyle bir kaygısı yok; dolu dizgin anlatmaya devam
ediyor; ona göre ortada bir ‘darbe mekaniği’ var, tüm sorunlar bu
mekanikten kaynaklanıyor. İktidara, çözüm sürecindeki ciddi
sorunlara dair laf etmemek için zekice olmasa da kurnazca bir
yöntem doğrusu. Zaten ne çekiyorsak tüm tarafların işi kurnazlıkla
geçiştirmeye çalışmasından çekmiyor muyuz?
Ha bir de yabancı istihbarat örgütleri var tabii! Sırrı kardeşimiz,
Kobani olaylarını da ‘bölgede cirit atan istihbarat örgütleri’ne
yoruyor. Ardından da adeti olduğu üzere bir buzağı hikayesi
patlatıyor, yani sonuçta iş buzağı hikayesine dönüyor.
MESELE SIRRI SÜREYYA ÖNDER MESELESİ DEĞİL,
BİR ANLAYIŞ VE ANLAMAYIŞ MESELESİ
Kendisini üzmeyi hiç istemem, sevimli bir insandır ama kimseyi
aptal yerine koymaya çalışmaması kaydıyla.
Dahası, mesele Sırrı Süreyya Önder meselesi değil, bir ‘anlayış’
veya anlamayış meselesi. Her zorlu dönemeçte, ‘darbe tehdidi’ bir
de üzerine ‘yabancı güçler’, ‘karanlık eller’ kafasına müracaat
etmek samimi ise ‘eyvah’, değilse yine ‘eyvah’!
Ayrıca, Allah rızası için, bu laflara sarılanlar daha açık
konuşsun, kimdir bu karanlık güçler? Hala bu ülkede karanlık
odaklar ortalığı birbirine katabiliyorsa, hala darbeci güçler ciddi
bir tehditse son 10 yılda hiçbir şey başarılamamış demek, öyle mi?
Kimdir istihbarat örgütlerine talimat veren ülkeler?
ABD ve AB ise onlarla müttefik miyiz düşman mı, bir karar versek.
Peki İran mı? Yoksa tüm bunlar, her otoriter rejimin her zaman
müracaat ettiği klişeler değil mi? Peki, böylesi bir siyasetin
değirmenine su taşımak nesi?
Yazının tamamını okumak
için tıklayınız