Nuray Mert meydan okudu: İktidara sırtını dayayan ezik, çapsız, kişilik fukaraları; sizden korkan sizin gibi olsun!
Cumhuriyet yazarı Nuray Mert, "Suça ortak olmayacağız" bildirisi üzerinden devam eden tartışmaları köşesine taşıdı.
Cumhuriyet yazarı Nuray Mert, "Suça ortak olmayacağız" bildirisi
üzerinden devam eden tartışmalara ilişkin olarak, "En fenası, böyle
devirlerde, iktidara sırtını dayayıp ön almaya, göze girmeye
çalışmak adına linç kampanyalarının önünde koşanlar" dedi. "Kimisi
tedavüle yeni girmiş, böyle bir devir yaşanmasa adı, sanı
anılmayacak çapsızlar" diyen Mert, "Eski rejim partilerini
kapattığında, Hoca’larını mahkemelerde süründürdüğünde yüksek sesle
meydan okumak ne kelime, çareyi olay mahallini terk etmekte, sesini
kısmakta bulmuş, 'vallahi artık değiştik', 'Yemyeşil şeriat,
bembeyaz demokrasi', 'hatalarımızı anladık, biz ettik siz etmeyin'
demeye getiren kişilik fukaraları. Başkalarını bilmem ama benim
hafızam 'nisyan ile malul' değil, sizden korkan sizden beter olsun"
ifadelerini kullandı.
Nuray Mert'in Cumhuriyet'te "Aklınız varsa kafanıza sokun!"
başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
AK Parti iktidarı, ülkeyi yönetememenin öfkesini, “gücünün
yettiğinden” çıkarmaya çalışıyor. Bildiri imzalayan akademisyenlere
yönelik linç kampanyasının hızını kaybetmeden devam etmesinin
nedeni bu. “Demokrasi” diye yola çıktılar, ceberut rejim kurdular,
bu işte bir tuhaflık olduğunun hiç değilse bazısı farkında. “Kürt
meselesini çözüyoruz” diye yola çıktılar, lanetli 90’lı yıllara
geri döndük. “Bölgede oyun kuracağız” diye yola çıktılar, kurmak
bir yana, oyun dışı kaldılar, heveslendikleri “tarihi rol”
kursaklarında kaldı, rolleri “göçmenleri Avrupa’dan uzak tutma
bekçiliği” ve “IŞİD jandarmalığı’na kadar düştü. Vize kaldırdık
diye övündüğümüz Suriye sınırına şimdi kalın duvar örmekle
meşgulüz. Tüm bunların faturasını çıkaracak “düşman” lazım, “diş
geçirilemeyenler” karşısında bozum olmanın yükünü birilerine yıkmak
lazım, olağan şüpheli ise, her zaman olduğu gibi malum; “ülkesine
yabancılaşmış aydın”, “vatan haini akademisyen”.
Daha da otoriter...
Diğer taraftan, ülkeyi ve uluslararası siyaseti iyi yönetememenin
çaresi olarak “Türk tipi başkanlık sistemi” adı altında daha da
otoriter bir rejim kurmak olarak tasarlanıyor, tüm gayretler bu
yönde. Ülkemiz için çok acıklı, ama çok sıradan bir hikâye! Az
gittik, uz gittik, vardığımız yer eskisinden beter oldu, ki eskisi
de bayağı beterdi! Üstelik, bu bize özgü bir durum değil, modern
tarihin tüm otoriter rejimleri ve onların destekçilerinin
iddiaları, ithamları birbirine fazlasıyla benzer. Şimdilerde bir de
tüm dünyada ve hatta yanı başımızda yeni bir otoriter rejim dalgası
yükseliyor, bizimkiler kendini özgün zannediyor, ama bizim ki de
zamane otoriter rejimlerinin sıradan örneklerinden biri. Açıp
baksınlar, Macaristan’ın otoriter başkanı Oban da, Polonya’nın yeni
seçilen başkanı Kaczynski de, Hindistan’ın Modi’si de, hepsi çok
benzer şeyler söylüyor, hepsi, aydın, liberal, demokrat, muhalif,
özgürlük düşmanı. Hepsi, ülkelerinin başına gelen tüm felaketlerin
nedeninin, dış ve iç düşmanlar olduğunu, bunlar susturulursa mesele
kalmayacağına inanıyor. Hepsi, ülkelerinin hedef olduğunu, tüm
dünyanın karşılarında birleştiğini, tedbir alınmazsa tehlikenin
büyüyeceğini söylüyor. Bizimkilerin yeni bir şey söylüyorum
sandıkları şeyler, geçmişte ve günümüzdeki otoriter rejimlerin ders
kitabı tarifinden başka bir şey değil.
İktidara dayanıp...
En fenası, böyle devirlerde, iktidara sırtını dayayıp ön almaya,
göze girmeye çalışmak adına linç kampanyalarının önünde koşanlar.
Bazıları, geçmişte “gözlerinde fazlaca büyüttükleri için
karşılarında fazlaca ezildikleri” kişi ve çevreleri kıstırmış
olmanın heyecanı içinde. Kimisi tedavüle yeni girmiş, böyle bir
devir yaşanmasa adı, sanı anılmayacak çapsızlar. Eski rejim
partilerini kapattığında, Hoca’larını mahkemelerde süründürdüğünde
yüksek sesle meydan okumak ne kelime, çareyi olay mahallini terk
etmekte, sesini kısmakta bulmuş, “vallahi artık değiştik”,
“Yemyeşil şeriat, bembeyaz demokrasi”, “hatalarımızı anladık, biz
ettik siz etmeyin” demeye getiren kişilik fukaraları. Başkalarını
bilmem ama benim hafızam “nisyan ile malul” değil, sizden korkan
sizden beter olsun. Ben eski iktidar devrinde, korkup tırsmadım, o
zamanlar sizin ne halde olduğunuzu da gayet iyi hatırlıyorum.
İktidar ve meyveleri adına yaptığınız ettiğiniz ortada, bari
haysiyetli insanlara bulaşmayın. Haddinizi bilin. Babaannemin
devrinde denildiği gibi, “aklınız varsa kafanıza sokun”!
Not. İlk tanıştığımda “Ben zenginleri sevmem” demiştim,
gülümsemişti. Mizah duygusu, nezaketi, içtenliği ile unutamayacağım
biri oldu. Mustafa Koç’a Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır
diliyorum.