Nur cemaatinin Yeni Asya kolu, "Hayır"ı Said-i Nursi'nin sözleriyle savundu!
Nur Cemaati’nin yayın organı Yeni Asya, Başkanlık referandumuna neden “Hayır” diyeceklerini Said-i Nursi’den verdikleri örneklerle açıkladılar.
Nur cemaatinin "Yeni Asya" koluyla aynı adı taşıyan gazetede, 16
Nisan'da halkoyuna sunulacak anayasa değişikliği teklifine neden
"Hayır" denilmesi gerektiği, Bediüzzaman (Çağın insanı)
yakıştırması yapılan Said-i Nursi'nin sözleriyle anlatıldı.
Açıklamada "Üstadımız 'Riyaset-i şahsiyenin kat’iyen aleyhindeyim',
'Meşrutiyette şahs-ı mütehakkim değil, efkâr-ı amme hakimdir'
ifadeleri ile tek adamlık anlayışını ve buna dayalı bir sistemi
reddederken, 'Kuvvet kanundadır, şahıs hiçtir' diyor" ifadesine de
yer verildi.
Yeni Asya'da "Neden hayır?" başlığıyla yayımlanan yazı şöyle:
16 Nisan’da halk oyuna sunulacak olan “cumhurbaşkanlığı hükümeti”
paketinde öngörülen değişikliklerle ilgili olarak, konunun gündeme
gelmesinden bu yana yayın kurullarımız ile sosyal ve siyasî
komisyonumuzda, Risale-i Nur ölçü ve prensipleri esas alınarak
yapılan müzakere ve istişarelerle belirlenip gazetemizde ifade
edilen yaklaşım ve değerlendirmeler 4 Mart’ta olağanüstü toplanan
umumî temsilciler heyetince ittifakla onaylanmış ve “hayır”
tercihimizin gerekçesiyle kamuoyuna deklare edilmesi kararı da
oybirliğiyle alınmıştı.
Neden hayır?
Çünkü:
Oysa getirilmek istenen düzen, “çift başlılığı önleme” iddiasıyla,
cumhurbaşkanlığı sistemi adı altında icra organını “tek adam”
ekseninde olağanüstü yetkilerle çok fazla güçlendirirken, yasama ve
yargıyı zayıflatıyor ve demokrasinin en temel esaslarından biri
olan kuvvetler ayrılığı prensibini ciddî anlamda ihlâl ediyor.
Cumhurbaşkanlığı kabinesindeki CB yardımcıları ve bakanları
doğrudan CB’na karşı sorumlu kılmak ve denetleme mekanizmalarını
bertaraf etmek suretiyle, Meclisin hükümet üzerindeki denetimini
büyük ölçüde ortadan kaldırıyor.
Son süreçteki hukuk dışı uygulamalarla zaten iyice dibe vurmuş olan
yargı bağımsızlığını da, yeniden yapılandırılan Hâkimler ve
Savcılar Kurulunun teşekkülünde CB ile onun kontrolündeki Meclis
çoğunluğu belirleyici hale getirerek kalıcı bir şekilde berhava
ediyor.
Halbuki Üstadımız
* “Riyaset-i şahsiyenin kat’iyen aleyhindeyim,” “Meşrutiyette
şahs-ı mütehakkim değil, efkâr-ı amme hakimdir” ifadeleri ile tek
adamlık anlayışını ve buna dayalı bir sistemi reddederken, “Kuvvet
kanundadır, şahıs hiçtir” diyor.
* Adaleti meşrutiyetin, yani demokrasinin üç temel prensibinden
biri olarak tanımlıyor ve mahkemelerin hiçbir tesir altında
kalmadan, hiçbir tarafgirliğe girmeden münhasıran adaleti tesis ve
tecellî ettirmekle vazifeli olduğunu söylüyor.
* Milletvekillerinin de hür olması ve hiçbir tesir altında kalmadan
vazifelerini yapmaları gereğini vurguluyor.
* Özellikle çağımızda devleti ancak “milletin kalbi” hükmündeki
Meclisin, “ümmetin fikri” makamındaki meşveretin ve medeniyetin
kuvveti olan fikir hürriyetinin taşıyabileceğini söylerken;
“Hükümet Meclisin emrinde ve hizmetindedir” diyor.
“Hayır” tercihimizi ana hatlarıyla ve özet olarak bu gerekçelere
dayandırırken, konuyu bütün boyut ve detaylarıyla ihata eden geniş
izahları, hazırlığı içinde olduğumuz ve mümkün olan en kısa zamanda
çıkarmaya çalıştığımız broşürümüze havale ediyoruz.