Nuh Albayrak'tan Ekrem Dumanlı'ya yanıt! Meğer ne büyük suç işlemişiz!
Nuh Albayrak, "bu haftaki yazımda özür dileyerek bu ilkemin biraz dışına çıkmak zorunda bırakıldım" dedi ve bir de itirafta bulundu
Star gazetesinin 14 Aralık operasyonu ile Zaman gazetesi ve
Samanyolu TV'nin tepe isimlerinin gözaltına alınmasının ertesi günü
attığı "İnlerine Girildi" manşeti, birbirini iyi tanıyan iki ismi
ve dolayısıyla o iki ismin başında bulunduğu kurumları karşı
karşıya getirdi.
19 Aralık günü tutuksuz olarak yargılanma kararı ile tahliye
edildikten sonra Bugün TV'de canlı yayında Star'ın o manşetini
eleştiren Ekrem Dumanlı, "o in dediğin yere 50 kere geldin, beraber
namaz kıldık" diyerek Star gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Nuh
Albayrak'a sert tepki göstermişti.
Zaman gazetesinin İhlas Holding ile ilgili haberlerde, Türkiye
gazetesinin uzun yıllar tepe ismi olan Nuh Albayrak'ı da hedef
alması bardağı taşıran son damla oldu.
Albayrak köşesinden sert bir yazı ile Dumanlı'ya ve Zaman'a yanıt
verdi. Zaman gazetesinin Albayrak da Gülen'i ziyaret etmişti
diyerek verdikleri fotoğraflı haberleri yorumlayan Albayrak,
"bunu da ben itiraf edeyim" dedikten sonra bir kez de Gülen ile
telefonla görüştüğünü, geçmiş olsun dediğini yazdı.
Bugüne dek, bireyler üzerinden bir tartışma yürütmemeye özen
gösterdiğini, çünkü şartlar ne olursa olsun bütün meslektaşlarla
görüşebilmek gerektiğini düşündüğünün altını çizen Albayrak, "bu
haftaki yazımda özür dileyerek bu ilkemin biraz dışına çıkmak
zorunda bırakıldım" dedi ve şöyle devam etti:
BU HAFTA İLKEMİN DIŞINA ÇIKMAK ZORUNDA
BIRAKILDIM
"Bir yıldır kendilerini desteklemeyen bütün kişi ve kurumlara karşı
karalama kampanyası yürütürken, yayınlarını beğenmediği müesseslere
haftalarca karalama kampanyaları dizerken başka yayın organlarının
her satırını yargılayan kendinden menkul “Basın özgürlüğü”
çelişkisini bir tarafa bırakarak şahsımla ilgili suçlamalara
açıklık getirmek istiyorum.
Tanıdığım ve tanımadığım kişilerin STAR’daki bir manşeti
kişiselleştirerek, hakaretten küfre, tehdide hatta imanımı
sorgulamaya kadar giden linçlere sabrettim, hiçbir mukabelede
bulunmadım. Ama Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı bir
kanaldaki canlı yayında bizzat ismimi vererek ve söz konusu başlığı
da ilginç bir şekilde çarpıtarak büyük bir öfke ve peşinci bir
anlayışla hakkımda çok yıpratıcı ifadeler kullanınca çok daha
güçlenmiş yeni bir hücuma hedef oldum. (...)
50 DEFA GİTMİŞSEM NE OLUR Kİ?
Ne kadar önemi var bilmiyorum ama biri Medya Derneği’nin, Yönetim
Kurulu Üyeleri’nin kurumlarında yapılan toplantıları çerçevesinde,
diğeri ise bilmem kaçıncı yıldönümlerinde tamamen kurumsal
faaliyetler çerçevesinde kurumumu temsilen katıldığım resmi
programlı ziyaretleri “50 defa geldin” şeklinde sunarak
taraftarlarını tahrik etmenin amacı nedir? Bu kadar lüzumsuz
şeyleri tartışıyor olmaktan utanıyorum ama gerçekten bunların
dışında gerçekten Zaman gazetesine girdiğimi hatırlamıyorum. Ayrıca
ben, 40 yıldır duruşunu değiştirmeyen, itibarlı bir camiaya mensup
biri olarak 50 defa gitsem ne olur ki?
“Şimdi ne değişti?” sorusunun cevabını ben de çok merak ediyorum.
Şahsen o yıllardaki değer yargılarım şimdi de aynı. Büyükler,
“Şeref ül mekân bil mekîn” buyuruyor. O halde ortada bir değişiklik
varsa sebebini de değişenler izah etmeli.
VE DUMANLI'DAN SON DARBE
Ekrem Dumanlı hedefe oturttuğu ‘kadim dostu’na (!) son darbeyi
indirmek için sanırım ihtiyaç halinde kullanmak üzere hafızasında
yıllarca beklettiği son füzesini gönderiyor: “Hocaefendiye beraber
gittik...”
Tarih 23 Eylül 2011 Cuma... Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 66. BM Genel
Kurulu programı için New York’tayız. Sabahleyin Ekrem Bey yanıma
geldi ve “Arkadaşlar araç ayarlamış, cuma namazı için diğer yayın
yönetmenleriyle birlikte bizim misafirhaneye gideceğiz. Arzu
edersen gelebilirsin” dedi. Siz bu teklife ne dersiniz bilmem ama
ben “Elbette” dedim.
Ve gittik, cumayı kıldık. 30 kişi civarındaki cemaat de dahil hep
birlikte yemek yedik. Yemekten sonra “Hocaefendi’nin odasında kahve
içelim” dediler ve orada karşılaştığımız Hidayet Bey ile New
York’tan gelen ekip odaya çıktık. Genellikle dinleyici durumunda
olduğum karşılıklı sohbet sırasında bir ara Enver Ağabey’i sordu,
ben de rahatsız olduğunu söyledim. Ve fotoğraf çekiminden sonra
ayrıldık.
Binadan çıkar çıkmaz da merhum Enver Ağabey’e e-mail yazarak
ziyaretimizi anlattım ve üzerimde emanet olan “geçmiş olsun
dileklerini” ilettim. Enver Ağabey de birkaç dakika içerisinde
cevap yazıp teşekkür etti.
MEĞER NE BÜYÜK SUÇ İŞLEMİŞİZ
Yıllar önce cuma namazı için organize ettiğiniz bir ziyareti,
bilmediğim bir sebeple bana öfke yağdırırken kullanmanız çok
ilginç. Meğer biz, canınız sıkılınca kullanacağınız büyük bir suç
işlemişiz!..
‘İfşaatlarınız’ sırasında benim ismimin peşine ‘faili meçhul’ bir
el öpme faslı eklemişsiniz. Ben böyle bir ifadeyi gerçekten
hatırlamıyorum ama söylenmişse ve onu da paylaşmayı tercih
etmişseniz lütfen tam aktarın.
BUNU DA BEN İTİRAF EDEYİM
Bir temasımız daha var; Ekrem Bey ifşa etmeden ben itiraf edeyim
bari!..
Bir akşam vakti Ekrem Bey beni aradı ve “Bir vesileyle
Hocaefendi’nin yanına gelmiştim, geçmiş olsun demek ister misin?”
diye sordu. Böyle bir durumda kim, neden “Hayır” der ki... Nitekim
telefonu verdi, ben de geçmiş olsun dileklerimi ilettim ve birkaç
nezaket cümlesinden sonra telefonu kapattım.
Birkaç gün sonra Fethullah Gülen, Zaman gazetesinde yayınlanan iki
tam sayfa ilanla, “bizzat ziyaret ederek veya arayarak ‘geçmiş
olsun’ diyenlere” teşekkür etmiş...
Böyle şeylerden gocunan namerttir. Nitekim şu ana kadar daha önce
yaşanan hiçbir anekdot veya ayrıntıyı kullanma yoluna gitmedim.
Neyse... Her şeyde bir hayır vardır. Ekrem Bey’in bu “ifşaatları”
camiadaki farklı isimlerin sürekli yönelttiği sorulara da cevap
teşkil ediyor. Demek ki, size karşı kimsenin bir önyargısı yokmuş.
Ama iddia ettiğiniz gibi “eskiden aranızın iyi olduğu herkes bugün
yanınızda değilse” ya onların tamamı ters yöne girmiştir veya
siz... Diğerlerini bilmem ama şahsen kendimi bildim bileli hiç
yönümü değiştirmedim...