O ara bir tür iç hesaplaşma başladı mı kendiliğinden? - Keşke bu kadar üzülmeseymişim dedim. Zamanında o kadar ağlamışım, üzülmüşüm, yormuşum ki kendimi. Buna aşk da dahil.
İnsan, nedense kafasında canlandıramıyor sizi o halde... - Kavga etmişimdir tabii. Var öyle cazgır bir tarafım. O üzüntüler, stresler bir şekilde yer ediyor, insanı kanser ediyor işte. Annem gözümde eridi. İnsana iyi gelmiyor tabii...
Önce anneniz, şimdi Kayahan... Yakın arayla iki büyük kayıp yaşayan insan nasıl teskin eder kendini? - Asıl tokadı kanser hastalığına yakalanınca yedim. Aklımın ucuna gelmezdi çünkü. Kontrollerimi hep yaptırırdım. Ailemde yoktu böyle bir vaka. Bir anda hayat o kadar anlamsızlaştı ki... Hayat bir anda o kadar boş, bomboş geliyor ki... Kızımla, kedilerimle evimde televizyon seyrederek geçti o 3 ay. Ama bir yandan kafamda saç yokken gittim, ‘Düet’ albümünü kaydettim.
"Bizim kuşak her zaman birbirine büyük saygı duydu. Ajda Pekkan’a hâlâ ‘siz’ diye hitap ediyorum. Dilim dönmüyor. Herkes birbirinin sınırına dikkat etti. Kimse, kimsenin önüne geçmedi. 40 sene boyunca bir gün birbirimizi incitecek tek laf etmedik. Ucuz ve küçük hesap peşinde olan çıkmadı."