Ne öğrendiniz bu süreçten? - Hayat çok sert, çok acımasız. O böyle bir sonu hak etmedi. Bu, böyle olmamalıydı. Daha 66 yaşındaydı, ömrünü çalışarak geçirdi. Hayatımda en büyük etkiyi o bırakmış, onu fark ettim. En çok onun etkisi varmış. Cenazede o kadar çok ağladım ki... Annemin cenazesinde bu kadar ağlamamışımdır. Ki kendimi kontrol edebilen bir insanımdır, kimsenin yanında ağlamam. Ama bu kez tutamadım kendimi. Böğüre böğüre ağladım herkesin ortasında. “Keşke bu kadar inat yapmasaymışım” dediğiniz oldu mu? - Kendimi bu konuda hiç suçlamadım. Oralara hiç girmeyelim.
Ajda, Sezen, Nilüfer... Üç kız kardeş olsanız, size ‘sessiz ortanca’ rolü mü düşerdi acaba? - Hiç belli olmaz. Onu Sezen’e sormak lazım. “Gizli çatlaktır o” der benim için. Sezen’le son birkaç yıldır daha da yakınlaştık. Hastalığımda çok destek oldu, çok ilgilendi. Ben her zaman o mesafeli duruşumu bozmadan, uzaktan sevmeye çalışsam da onun sayesinde mesafeler sonunda kalktı. Yanlış anlama, sevmediğim değil. Sesine, rengine, şarkılarına her zaman ayıldım bayıldım. Uzun bir dönem tatlı bir rekabet de vardı tabii aramızda. O Onno’yla, ben Kayahan’la; gruplaşmalar halinde... ‘Sen Ağlama’yı ilk duyduğumda “Eyvah! Şimdi yandık” demiştim. Aynı tepkiyi daha sonra ‘Hadi Bakalım’ çıkınca da vermiştim.
Ve sonra siz hop taraf değiştiriyor, Aysel Gürel ve Onno Tunç’la çalışmaya başlıyorsunuz. Dengeler altüst olmadı mı? - Aysel dünyanın en zeki kadını, Sezen için “Benim kızım” diyen biri. Onno da son derece akıllı bir adamdı. Bundan ötürü kimse herhangi bir rahatsızlık duymadı. Aramızda espri konusu olmuştur en fazla.
Şimdi nasıl muhabbetler dönüyor aranızda? - Zaman geçtikçe, yaş aldıkça ilişkiler de evriliyor tabii. Geçen gece Sezen’le yine 1 saat konuştuk telefonda. “E o zaman ilerde biz bir yer alalım, iki kukuman kuşu altlı üstlü yaşayıp yaşlanalım” diyor. Yaşlılığımızı planlamaya başladık beraber.