Nihat Genç'ten bomba iddia! Levent Gültekin beni arayıp bu küfürleri etti!
Nedim Şener eleştirisi nedeniyle Nihat Genç'in hedefine oturan Levent Gültekin hakkındaki iddialara cevap verdi.
Cumhuriyet'ten Oğuz Güven'in gözaltına alınmasının ardından
başlayan tartışmalar büyüyerek devam ediyor. Oğuz Güven'i attığı
tweetle Nedim Şener'in ihbar ettiği iddiaları üzerine Nihat Genç,
Şener'e sahip çıkmıştı.
Nihat Genç'in Erol Mütercimler, Hayko Bağdat ve Levent Gültekin'i
hedef alan yazısının ardından Nihat Genç'ten yeni bir iddia daha
geldi. Genç bugünkü yazısında Levent Gültekin'in kendisini
telefonla arayarak küfrettiğini yazdı.
Genç yazısında olayı şöyle anlattı:
"Kamuoyunun Şirin Payzın'ın programlarından tanıdığı Levent
Gültekin denilen Türk Büyüğü beni aradı. Tabii ki ağzımın payını
vermek için. Telefon konuşmasını şu veciz cümlelerle bitirdi:
‘.mına koduğumun çocuğu, .iktiğimin adamı…’
İLK KÜFÜRÜ NİHAT GENÇ ETMİŞ
Küfürleşmenin ilk perdesini açan aslında Nihat Genç. Dünkü köşe
yazısından açık bir şekilde Levent Gültekin'e küfür etmiş. Bunu da
altını çize çize vurgulamış. İşte dünkü yazıdan o bölümler;
-"Bakıyorum Levent Gültekin adında şahsa, kırk gün İslamcılarla
zina yapmış, kırkbirinci gün umreye gidip tövbe etmiş bir yazar.
Tövbesini herkes gibi biz de kabul ederiz, ancak, o kırk gün zina
ederken o kırk günü kodeslerde geçiren Nedim Şener’e laf
söylemesini af edemeyiz."
Levent Gültekin kimin ağzıyla konuşuyor, kime konuşuyor, dıngılımda
değil, bildiğim "renksiz" tazsız tuzsuz halk argosunda ne emmeye ne
gömmeye bir yazar, yazdığı her yazının her paragrafında yüzlerce
‘insan’ kelimesi kullanıyor, ancak konu Nedim Şener olunca
‘insanlığını’ unutuyor.
NEDİM'E KALKAN ELİ BİRYERLERİNİZE...
(...) Sayın Levent Gültekin, siz etmezsiniz ama ben küfür ederim,
Nedim Şener’e kalkan eli, bir yerlerinize Picasso yaparım.
İŞTE NİHAT GENÇ'İN BUGÜNKÜ YAZISI
Dünkü ‘Nedim Şener’e Kalkan Elleri Bir Yerlerinize Picasso Yaparım’
başlıklı yazımdan sonra olaylar gelişti.
Yine alemlere akacağız, sabırlı olun.
Nedim Şener’i linç etmek için sırada bekleyenler üç gün
bekleyemedi, bugün Posta Gazetesi’nde Nedim Şener’in yazısı okuyun,
özetle, Cumhuriyet Internet sorumlusuna soruşturma Nedim Şener’in
twitinden önce açılmış.
Ve Cumhuriyet internet sorumlusunun soruşturmasından Cumhuriyet'in
haberi olduğu halde ‘tutuklanmayı’ Nedim Şener’in twitine
bağlanmasına sessiz kaldılar, çünkü, Nedim Şener’in samimi
uyarısını ‘ihbarcı’ ‘ispiyoncu’ ve sonunda linçe dönüştürülüp Nedim
Şener’i ‘bitirmek’ istediler.
Şüphesiz Nedim Şener’in en zor zamanda Türk basınının onurunu
temize çeken Hrant kitabı yüzünden kodesi boylayıp gözlerimizin
önünde acılar içinde mum gibi erimesine şahit olduk ve vicdanımız
kanadı, bu kahraman gazetecinin linç edilmesine şüphesiz sessiz
kalamazdık, cevabımızı, dünkü yazımızın ikinci bölümünde hakkıyla
verdik.
HAYATIMDA İLK DEFA BİRİSİ TELEFONDA YÜZÜME KARŞI BU
KÜFÜRLERİ EDİYOR
Yazımda salon adamı özentili kılıklı üç adamın ismini verdim,
görmedim, ama kesinlikle tahmin ediyorum, bu salon adamı özentili
kılıklı üç adamın traktör tekerleği büyüklüğünde mücevherli bir
İsveç saati taktığından eminim.
Derken kendisini kamuoyunun Şirin Payzın'ın programlarından
tanıdığı Levent Gültekin denilen Türk Büyüğü beni aradı.
Tabii ki ağzımın payını vermek için.
Telefon konuşmasını şu veciz cümlelerle bitirdi: ‘.mına koduğumun
çocuğu, .iktiğimin adamı…’
Çok meşhur bir telefon taşıyorum ve hayatımda ilk defa birisi
telefonda yüzüme karşı bu küfürleri ediyor.
Dünkü Hürriyet Gazetesi’nde ise ünlü röportajcı Ayşe Arman’a
röportaj vermiş. Röportajın en dikkat çekici kelimeleri şunlar:
‘Ben küfür etmem’.
Röportajın ikinci üçüncü önemdeki cümlelerini ise malumunuzdur ama
hatırlatalım, insan, insanlık, insan olalım… O kadar ‘insan’ lafı
ediyor ki, daha da tuhaf olan, telefonda ana avrat küfret etse de
benim önünde eğilip ‘anamı da .ksen gönlüm sendedir’ dememi
bekleyen hindi gibi kabarmış bir ruh hali.
Kamuoyu önünde ‘tescillensin’ diye yüzüme karşı yaptığı küfrü
yukarıda verdim, küfürden sonra kendisine şöyle dedim, ‘hani sen
küfür etmediğini söylüyordun?’.
Binlerce insanlık barış kelimesi kullanıp telefonda bir anda elli
kocaya gitmiş kadın pişkinliğiyle konuşması, anderune (orasına)
sarılıp bizimkini de hamsi sanması, hiç de şaşırtıcı değil!
Bu satırların yazarı hayatında bir defa ilk defa bu üç adamın ve
Levent Gültekin ismini geçirdi, çünkü akıllarınca Nedim Şener’e
ayar vermek ve Nedim Şener’i Cem Küçük gibi ispiyoncu duruma
düşürüp bir türlü aşamadıkları Nedim Şener ismini yok etmek
istiyorlardı.
Nasıl bir ruh hali içinde yaşıyorlarsa kendilerini büyük insanlık
eserleri vermiş şaşmaz parlak insanlar, bizleri de, ‘tamir
edilecek’ bozuk parçalar gibi görüyorlar.
Ses yüksekliklerinin havalarına ulaşmak mümkün değil.
Oysa benim yazılarım bu muhteremin yazılarından yüz katı fazla
(abartı değil yüz kat fazla) oysa kitap ve makalelerim bu
muhteremden yüz kat fazla (abartı değil yüz kat fazla)…
Mesela bu muhterem Ahmet Altan gibi her hangi bir yazara da telefon
edip ana avrat düz gidebilir mi, gitti mi?
Yoksa beni bunu nasılsa döverim diye çocuk mu buldu, ayran içer
gibi rahatlıkla bu kadar küfür…
Sahilde bir çakıl taşı sessizliğinde kalırsan sorun yok, kimse size
karışmaz, ancak, bu muhteremler, o çakıl taşların üstüne uzanır
PKK, Fetö, bol bol kebap yapar, arada bir de keyiflenir sizin
sessizliğinizle taşı yan yan atıp denizin üstünde kaydırmaca
oynarlar… Biz zaten bunlar kaydırmaca oynasınlar diye dünyaya
geldik.
Karşı çıktığınızda ise patlayan bir trafo gibi eskiler köpek
marazı der kuduza yakalanmış gibi ana avrat çoluk çocuk düz
giderler, neyse, yazımızın üstünden iki saat geçmedi ki Fetö’nün
Samanyolu TV’sinden ses geldi, Nihat Genç ‘yazarlarına’
saldırmış.
Nasıl bir dünyada yaşıyor kendilerini nasıl görüyorlarsa
kendilerini alemlerin efendisi Jüpiter Satürn büyüklüğünde bizleri
de uzay boşluğunda anlamsız uçuşan plastik bir leğen gibi
görüyorlar.
Ana avrat küfrediyorlar ancak unutuyorlar, eski İstanbul
kabadayılığında adettir fesin düşmeden fesi düşürmeden
dövüşeceksin.
Hangi yazıları hangi kimlikleri hangi üretimleri kim şişirmiş
bunları, Sur’u üfleyen Mehdileri mi?
Şüpheniz olmasın Fetö’nün PKK’nın yeni dönem piyasaya sürdüğü
‘kopya kağıtları’ bunlar. Bizim beynimizi de kendileri gibi
kes-yapıştır-itekle gitsin, sanıyorlar.
ZANGIR ZANGIR BİR CEHALET
Yazılarındaki insan, insanlık, demokrasi lafları hala gırla
gidiyor, nerde otlandıklarını bilmesek koyun saflığında konuşup ‘he
gardaş insanlık, demokrasi, doğru söylüyon, he gardaş insanlık’
moduna bizi de getirmeyi sanacak kadar zavallılar.
‘İnsan, demokrasi, ön yargımız yok’ gibi kozmetik ürünlerin
arkasına saklananların şimdi nerelerde olduğunu bilmeyen mi
var?
Bu patates beyinliler yazılarında kuru kuru boş boş ‘insan’
‘demokrasi’ kelimeleri geçirince kendilerini büyük bir hanedanlığın
prensleri gibi görüyorlar, kuru kuru binlerce insan kelimesine öyle
aşık oldular ki hayatlarında bağımsızlık onur vatan gibi başka
hiçbir şey düşünmeye vakitleri olmadı.
Bir şizofren gibi, otuz yıl kuru kuru boş boş ‘insan, demokrasi’,
tespih çeker gibi, insan, demokrasi, eee, sonra? Kuru kuru boş boş
‘insan, demokrasi’ lafları, sonra Fetö’den pay kapma sonra AKP’den
yer köşe kapma, sonra Avrupa’ya şirin görünme, sonra Fetö’den kuru
kazık kodes.
Zangır zangır bir cehalet hala kuru kuru bomboş niteliksiz
içeriksiz vitaminsiz edebiyatsız ‘insan’ ‘demokrasi’ laflarıyla
hala yol alabileceğini bu ülkede siyaset yapabileceğini, ve hatta,
Fetö hukuksuzluklarından kapı açıp, yüzde ellinin üstündeki hayır
oylarını kuyruklarına takacaklarını sanacak kadar bir ahmaklık.
Bir de üstüne bizim gibi çomak sokan olursa ana avrat düz
gitme, Fetö’nün ocağını zaten Fetö’ye sulanan bu kart
kızların azgın iştahları batırdı..
Zavallılar, Nihat Genç’in tasvir gücünü okumamışlar, dünya
güzelliklerinin hep kendilerine bahş edilmiş olduklarını
sanıyorlar, usta keseri nedir bilmiyorlar, artistlik yapanları
itten beter yapan kalemimin hala farkında değiller, yüzbinlerce
okuyucu önünde kurban ayini düzenler gibi başlarından aşağı kezzap
dökülen nice ‘kurbanlık’ yazıma hiç bakmamışlar.
Koca koca kara kaşlı adamların istemeden veren bu hovarda kız
hallerini anlayamıyor insan, Fetö cennetin kapısını götünden
açıyor, koca koca adamlar içine atlıyor. Fetö dahi ne kadar götünü
tutsa gene o ınternet sitesi bu ınternet yayını yine içine
kaçıyorlar.
Bilmem, bir üfürmeyle çabuk şişen bu fetö kurabiyesi plastik
balonlar bu sütunlardaki nice asit banyosunu hiç mi
izlemediler!
‘KEŞKE’ BULAŞMASAYDIM DİYEN NİCE GÖZÜ YAŞLI
KURBANI
Kalemimin marangoz atelyesinden geçtikten sonra ‘keşke’
bulaşmasaydım diyen nice gözü yaşlı kurbanı, marangoz kalemimden
geçmeden önceki mutlu halini hüzünlenip arayan nice yazarın, iç
burkan kepaze hikayesini, hiç mi duymadı.
Her şişirilmiş şımarık kifayetsiz dönüp dolaşıp Nihat Genç’in ‘atem
tutem ben seni’ sirkinden geçmek için bilmem niye can atıyor?
Kim atıyor kim tutuyor bu atem tutem topları?
Hangi sirk atının üstünde hangi canbazın elindeler.
Bu zavallıları birileri öyle yükseğe atıyor ki canbazları dahi
elinden düşürüyor, sonra atem tutem topları maymunların ağzına
leblebi gibi atıyor.
Bu zavallılar, çok zahmetsizce yazıyor çok zahmetsizce
konuşuyorlar, şu önümüzdeki beyaz kağıdın ağaç sütünden kurutulma
olduğunu unutuyorlar, mürekkebi fazla bandırırsan kağıdın fazla
lapalaşıp yüzlerine gözlerine bulaştırıp rezil rüsvay olacaklarını
hiç akıllarından geçirmiyorlar.
Ve birileri bu zavallıları lapalaştırmayı çok seviyor, bu
zavallılar da lapalaşmak için düğün neşesiyle göbek atıyor, bulgur
gibi bu kadar hızla lapalaşan insan türünü bu medya bol keseden bol
kepçe ürettti.
Oysa bir yazar rüzgarın kurutucu tadına güvenip yazılarını gül
yaprağını incitmeden üstüne yazabilendir, bu ustalık ancak sizi
yüzbinlerin sevgili yazarı yapabilir, gerisi, üfürme şişirme, işte,
Hürriyet Gazetesi manşetine ‘ben küfür etmem’ diye manşet verirsin
aynı gün bu ülkenin en çok okunan yazarına ana avrat çoluk çocuk
düz giden bir rezilliğin içinde maskeniz düşer.
Nihat Genç’in kalemine düşerseniz kolunuzdan tutanınız kalmaz,
ötesi, kandırabileceğiniz kimse kalmaz, millet zaten rezilliğinizi
seyretmeye doymamış eğlence arıyor.
Maskelerinin bu kadar çabuk düşmelerine de şaşmayın, sperm bankası
meni şişeleridir bunlar, bankaya götürülürken yolda düşüp kırılan
şişeler bunlar.
Bazı insanlar öldükten sonra soyum sülbüm sürsün diye bankaya
teslim ediyor.
Fetö’nün sperm bankasında bekleyen meni şişelerinden kaç tanesini
tanıyorsunuz?
Zahmetsiz rahmet arayan bu zavallıları mastürbasyon yazıları
ekranlarıyla kim peydah etti?
Ayağınız altına alıp ezseniz ayağınıza zahmettir, istediğiniz kadar
bol su dökün, musluğu hortumları çeşmeleri açın, temizlenmez
bunlar.
Dangıl dungul ‘insanlık’ lafları işte buraya kadar, Nazlı
Ilıcak’ın hindi gıdığını okşamışlar, Fetö’nün sümüğünü yalamışlar
ama doymamışlar, görünen o ki yalana yalana sümük de bitmiş, şimdi
Fetö’nün memelerini emmek için ihtiras içinde yanıp
kavruluyorlar.
Allah’ın işi işte, tam Fetö’nün memelerini ınternet yayınlarında
emeceklerdi ki geldi çattı mübarek Ramazan…
Ağızlarındaki ana avrat küfrün failine de bakmak lazım, silahlığı
olmayan zavallıların orasına birkaç röportaj TV konuşmasıyla iğreti
tutkalla yapıştırılmış, Fetö’nün son umut parçaları.
Nihat Genç’e küfür, haddinize mi, benim namım duyulmuş beni alt
etmek zordur, bir de bizim yazılarımızdaki faile baksınlar, kaç
defa sansür kovuşturma yasak iftira, kaç defa kökünden kestiler,
ama her defasında ‘kemiklerimizle’ devam ettik, bedenimizi yok
ettiler ama ruhumuzun deposu inancımızla dolu, ekmeğimizi zehir
ettiler açtan beter ettiler, ama bizim inadımız memleket kadar
büyük.