15 Mayıs 2017 16:28 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 22:41

Nihat Genç'ten bomba iddia! Levent Gültekin beni arayıp bu küfürleri etti!

Nedim Şener eleştirisi nedeniyle Nihat Genç'in hedefine oturan Levent Gültekin hakkındaki iddialara cevap verdi.

Cumhuriyet'ten Oğuz Güven'in gözaltına alınmasının ardından başlayan tartışmalar büyüyerek devam ediyor. Oğuz Güven'i attığı tweetle Nedim Şener'in ihbar ettiği iddiaları üzerine Nihat Genç, Şener'e sahip çıkmıştı.

Nihat Genç'in Erol Mütercimler, Hayko Bağdat ve Levent Gültekin'i hedef alan yazısının ardından Nihat Genç'ten yeni bir iddia daha geldi. Genç bugünkü yazısında Levent Gültekin'in kendisini telefonla arayarak küfrettiğini yazdı.

Genç yazısında olayı şöyle anlattı:

"Kamuoyunun Şirin Payzın'ın programlarından tanıdığı Levent Gültekin denilen Türk Büyüğü beni aradı. Tabii ki ağzımın payını vermek için. Telefon konuşmasını şu veciz cümlelerle bitirdi: ‘.mına koduğumun çocuğu, .iktiğimin adamı…’

İLK KÜFÜRÜ NİHAT GENÇ ETMİŞ

Küfürleşmenin ilk perdesini açan aslında Nihat Genç. Dünkü köşe yazısından açık bir şekilde Levent Gültekin'e küfür etmiş. Bunu da altını çize çize vurgulamış. İşte dünkü yazıdan o bölümler;

-"Bakıyorum Levent Gültekin adında şahsa, kırk gün İslamcılarla zina yapmış, kırkbirinci gün umreye gidip tövbe etmiş bir yazar. Tövbesini herkes gibi biz de kabul ederiz, ancak, o kırk gün zina ederken o kırk günü kodeslerde geçiren Nedim Şener’e laf söylemesini af edemeyiz."

Levent Gültekin kimin ağzıyla konuşuyor, kime konuşuyor, dıngılımda değil, bildiğim "renksiz" tazsız tuzsuz halk argosunda ne emmeye ne gömmeye bir yazar, yazdığı her yazının her paragrafında yüzlerce ‘insan’ kelimesi kullanıyor, ancak konu Nedim Şener olunca ‘insanlığını’ unutuyor.

NEDİM'E KALKAN ELİ BİRYERLERİNİZE...

(...) Sayın Levent Gültekin, siz etmezsiniz ama ben küfür ederim, Nedim Şener’e kalkan eli, bir yerlerinize Picasso yaparım.

İŞTE NİHAT GENÇ'İN BUGÜNKÜ YAZISI

Dünkü ‘Nedim Şener’e Kalkan Elleri Bir Yerlerinize Picasso Yaparım’ başlıklı yazımdan sonra olaylar gelişti.

Yine alemlere akacağız, sabırlı olun.

Nedim Şener’i linç etmek için sırada bekleyenler üç gün bekleyemedi, bugün Posta Gazetesi’nde Nedim Şener’in yazısı okuyun, özetle, Cumhuriyet Internet sorumlusuna soruşturma Nedim Şener’in twitinden önce açılmış.

Ve Cumhuriyet internet sorumlusunun soruşturmasından Cumhuriyet'in haberi olduğu halde ‘tutuklanmayı’ Nedim Şener’in twitine bağlanmasına sessiz kaldılar, çünkü, Nedim Şener’in samimi uyarısını ‘ihbarcı’ ‘ispiyoncu’ ve sonunda linçe dönüştürülüp Nedim Şener’i ‘bitirmek’ istediler.

Şüphesiz Nedim Şener’in en zor zamanda Türk basınının onurunu temize çeken Hrant kitabı yüzünden kodesi boylayıp gözlerimizin önünde acılar içinde mum gibi erimesine şahit olduk ve vicdanımız kanadı, bu kahraman gazetecinin linç edilmesine şüphesiz sessiz kalamazdık, cevabımızı, dünkü yazımızın ikinci bölümünde hakkıyla verdik.

HAYATIMDA İLK DEFA BİRİSİ TELEFONDA YÜZÜME KARŞI BU KÜFÜRLERİ EDİYOR

Yazımda salon adamı özentili kılıklı üç adamın ismini verdim, görmedim, ama kesinlikle tahmin ediyorum, bu salon adamı özentili kılıklı üç adamın traktör tekerleği büyüklüğünde mücevherli bir İsveç saati taktığından eminim.

Derken kendisini kamuoyunun Şirin Payzın'ın programlarından tanıdığı Levent Gültekin denilen Türk Büyüğü beni aradı.

Tabii ki ağzımın payını vermek için.

Telefon konuşmasını şu veciz cümlelerle bitirdi: ‘.mına koduğumun çocuğu, .iktiğimin adamı…’

Çok meşhur bir telefon taşıyorum ve hayatımda ilk defa birisi telefonda yüzüme karşı bu küfürleri ediyor.

Dünkü Hürriyet Gazetesi’nde ise ünlü röportajcı Ayşe Arman’a röportaj vermiş. Röportajın en dikkat çekici kelimeleri şunlar: ‘Ben küfür etmem’.

Röportajın ikinci üçüncü önemdeki cümlelerini ise malumunuzdur ama hatırlatalım, insan, insanlık, insan olalım… O kadar ‘insan’ lafı ediyor ki, daha da tuhaf olan, telefonda ana avrat küfret etse de benim önünde eğilip ‘anamı da .ksen gönlüm sendedir’ dememi bekleyen hindi gibi kabarmış bir ruh hali.

Kamuoyu önünde ‘tescillensin’ diye yüzüme karşı yaptığı küfrü yukarıda verdim, küfürden sonra kendisine şöyle dedim, ‘hani sen küfür etmediğini söylüyordun?’.

Binlerce insanlık barış kelimesi kullanıp telefonda bir anda elli kocaya gitmiş kadın pişkinliğiyle konuşması, anderune (orasına) sarılıp bizimkini de hamsi sanması, hiç de şaşırtıcı değil!

Bu satırların yazarı hayatında bir defa ilk defa bu üç adamın ve Levent Gültekin ismini geçirdi, çünkü akıllarınca Nedim Şener’e ayar vermek ve Nedim Şener’i Cem Küçük gibi ispiyoncu duruma düşürüp bir türlü aşamadıkları Nedim Şener ismini yok etmek istiyorlardı.

Nasıl bir ruh hali içinde yaşıyorlarsa kendilerini büyük insanlık eserleri vermiş şaşmaz parlak insanlar, bizleri de, ‘tamir edilecek’ bozuk parçalar gibi görüyorlar.

Ses yüksekliklerinin havalarına ulaşmak mümkün değil.

Oysa benim yazılarım bu muhteremin yazılarından yüz katı fazla (abartı değil yüz kat fazla) oysa kitap ve makalelerim bu muhteremden yüz kat fazla (abartı değil yüz kat fazla)…

Mesela bu muhterem Ahmet Altan gibi her hangi bir yazara da telefon edip ana avrat düz gidebilir mi, gitti mi?

Yoksa beni bunu nasılsa döverim diye çocuk mu buldu, ayran içer gibi rahatlıkla bu kadar küfür…

Sahilde bir çakıl taşı sessizliğinde kalırsan sorun yok, kimse size karışmaz, ancak, bu muhteremler, o çakıl taşların üstüne uzanır PKK, Fetö, bol bol kebap yapar, arada bir de keyiflenir sizin sessizliğinizle taşı yan yan atıp denizin üstünde kaydırmaca oynarlar… Biz zaten bunlar kaydırmaca oynasınlar diye dünyaya geldik.

Karşı çıktığınızda ise patlayan bir trafo gibi eskiler köpek marazı der kuduza yakalanmış gibi ana avrat çoluk çocuk düz giderler, neyse, yazımızın üstünden iki saat geçmedi ki Fetö’nün Samanyolu TV’sinden ses geldi, Nihat Genç ‘yazarlarına’ saldırmış.

Nasıl bir dünyada yaşıyor kendilerini nasıl görüyorlarsa kendilerini alemlerin efendisi Jüpiter Satürn büyüklüğünde bizleri de uzay boşluğunda anlamsız uçuşan plastik bir leğen gibi görüyorlar.

Ana avrat küfrediyorlar ancak unutuyorlar, eski İstanbul kabadayılığında adettir fesin düşmeden fesi düşürmeden dövüşeceksin.

Hangi yazıları hangi kimlikleri hangi üretimleri kim şişirmiş bunları, Sur’u üfleyen Mehdileri mi?

Şüpheniz olmasın Fetö’nün PKK’nın yeni dönem piyasaya sürdüğü ‘kopya kağıtları’ bunlar. Bizim beynimizi de kendileri gibi kes-yapıştır-itekle gitsin, sanıyorlar.

ZANGIR ZANGIR BİR CEHALET

Yazılarındaki insan, insanlık, demokrasi lafları hala gırla gidiyor, nerde otlandıklarını bilmesek koyun saflığında konuşup ‘he gardaş insanlık, demokrasi, doğru söylüyon, he gardaş insanlık’ moduna bizi de getirmeyi sanacak kadar zavallılar.

‘İnsan, demokrasi, ön yargımız yok’ gibi kozmetik ürünlerin arkasına saklananların şimdi nerelerde olduğunu bilmeyen mi var?

Bu patates beyinliler yazılarında kuru kuru boş boş ‘insan’ ‘demokrasi’ kelimeleri geçirince kendilerini büyük bir hanedanlığın prensleri gibi görüyorlar, kuru kuru binlerce insan kelimesine öyle aşık oldular ki hayatlarında bağımsızlık onur vatan gibi başka hiçbir şey düşünmeye vakitleri olmadı.

Bir şizofren gibi, otuz yıl kuru kuru boş boş ‘insan, demokrasi’, tespih çeker gibi, insan, demokrasi, eee, sonra? Kuru kuru boş boş ‘insan, demokrasi’ lafları, sonra Fetö’den pay kapma sonra AKP’den yer köşe kapma, sonra Avrupa’ya şirin görünme, sonra Fetö’den kuru kazık kodes.

Zangır zangır bir cehalet hala kuru kuru bomboş niteliksiz içeriksiz vitaminsiz edebiyatsız ‘insan’ ‘demokrasi’ laflarıyla hala yol alabileceğini bu ülkede siyaset yapabileceğini, ve hatta, Fetö hukuksuzluklarından kapı açıp, yüzde ellinin üstündeki hayır oylarını kuyruklarına takacaklarını sanacak kadar bir ahmaklık.

Bir de üstüne bizim gibi çomak sokan olursa ana avrat düz gitme, Fetö’nün ocağını zaten Fetö’ye sulanan bu kart kızların azgın iştahları batırdı..

Zavallılar, Nihat Genç’in tasvir gücünü okumamışlar, dünya güzelliklerinin hep kendilerine bahş edilmiş olduklarını sanıyorlar, usta keseri nedir bilmiyorlar, artistlik yapanları itten beter yapan kalemimin hala farkında değiller, yüzbinlerce okuyucu önünde kurban ayini düzenler gibi başlarından aşağı kezzap dökülen nice ‘kurbanlık’ yazıma hiç bakmamışlar.

Koca koca kara kaşlı adamların istemeden veren bu hovarda kız hallerini anlayamıyor insan, Fetö cennetin kapısını götünden açıyor, koca koca adamlar içine atlıyor. Fetö dahi ne kadar götünü tutsa gene o ınternet sitesi bu ınternet yayını yine içine kaçıyorlar.

Bilmem, bir üfürmeyle çabuk şişen bu fetö kurabiyesi plastik balonlar bu sütunlardaki nice asit banyosunu hiç mi izlemediler!

‘KEŞKE’ BULAŞMASAYDIM DİYEN NİCE GÖZÜ YAŞLI KURBANI

Kalemimin marangoz atelyesinden geçtikten sonra ‘keşke’ bulaşmasaydım diyen nice gözü yaşlı kurbanı, marangoz kalemimden geçmeden önceki mutlu halini hüzünlenip arayan nice yazarın, iç burkan kepaze hikayesini, hiç mi duymadı.

Her şişirilmiş şımarık kifayetsiz dönüp dolaşıp Nihat Genç’in ‘atem tutem ben seni’ sirkinden geçmek için bilmem niye can atıyor?

Kim atıyor kim tutuyor bu atem tutem topları?

Hangi sirk atının üstünde hangi canbazın elindeler.

Bu zavallıları birileri öyle yükseğe atıyor ki canbazları dahi elinden düşürüyor, sonra atem tutem topları maymunların ağzına leblebi gibi atıyor.

Bu zavallılar, çok zahmetsizce yazıyor çok zahmetsizce konuşuyorlar, şu önümüzdeki beyaz kağıdın ağaç sütünden kurutulma olduğunu unutuyorlar, mürekkebi fazla bandırırsan kağıdın fazla lapalaşıp yüzlerine gözlerine bulaştırıp rezil rüsvay olacaklarını hiç akıllarından geçirmiyorlar.

Ve birileri bu zavallıları lapalaştırmayı çok seviyor, bu zavallılar da lapalaşmak için düğün neşesiyle göbek atıyor, bulgur gibi bu kadar hızla lapalaşan insan türünü bu medya bol keseden bol kepçe ürettti.

Oysa bir yazar rüzgarın kurutucu tadına güvenip yazılarını gül yaprağını incitmeden üstüne yazabilendir, bu ustalık ancak sizi yüzbinlerin sevgili yazarı yapabilir, gerisi, üfürme şişirme, işte, Hürriyet Gazetesi manşetine ‘ben küfür etmem’ diye manşet verirsin aynı gün bu ülkenin en çok okunan yazarına ana avrat çoluk çocuk düz giden bir rezilliğin içinde maskeniz düşer.

Nihat Genç’in kalemine düşerseniz kolunuzdan tutanınız kalmaz, ötesi, kandırabileceğiniz kimse kalmaz, millet zaten rezilliğinizi seyretmeye doymamış eğlence arıyor.

Maskelerinin bu kadar çabuk düşmelerine de şaşmayın, sperm bankası meni şişeleridir bunlar, bankaya götürülürken yolda düşüp kırılan şişeler bunlar.

Bazı insanlar öldükten sonra soyum sülbüm sürsün diye bankaya teslim ediyor.

Fetö’nün sperm bankasında bekleyen meni şişelerinden kaç tanesini tanıyorsunuz?

Zahmetsiz rahmet arayan bu zavallıları mastürbasyon yazıları ekranlarıyla kim peydah etti?

Ayağınız altına alıp ezseniz ayağınıza zahmettir, istediğiniz kadar bol su dökün, musluğu hortumları çeşmeleri açın, temizlenmez bunlar.

Dangıl dungul ‘insanlık’ lafları işte buraya kadar, Nazlı Ilıcak’ın hindi gıdığını okşamışlar, Fetö’nün sümüğünü yalamışlar ama doymamışlar, görünen o ki yalana yalana sümük de bitmiş, şimdi Fetö’nün memelerini emmek için ihtiras içinde yanıp kavruluyorlar.

Allah’ın işi işte, tam Fetö’nün memelerini ınternet yayınlarında emeceklerdi ki geldi çattı mübarek Ramazan…

Ağızlarındaki ana avrat küfrün failine de bakmak lazım, silahlığı olmayan zavallıların orasına birkaç röportaj TV konuşmasıyla iğreti tutkalla yapıştırılmış, Fetö’nün son umut parçaları.

Nihat Genç’e küfür, haddinize mi, benim namım duyulmuş beni alt etmek zordur, bir de bizim yazılarımızdaki faile baksınlar, kaç defa sansür kovuşturma yasak iftira, kaç defa kökünden kestiler, ama her defasında ‘kemiklerimizle’ devam ettik, bedenimizi yok ettiler ama ruhumuzun deposu inancımızla dolu, ekmeğimizi zehir ettiler açtan beter ettiler, ama bizim inadımız memleket kadar büyük.