Nihal Bengisu Karaca da "fitne" topuna girdi: Davutoğlu'nu gösterip Erdoğan'ı...
Habertürk yazarı Nihal Bengisu Karaca AK Parti içinde "Reisçiler-Hocacılar" olarak lanse edilen kavgayla ilgili bir köşe yazısı kaleme aldı.
AK Parti içinde "Reisçiler - Hocacılar" kavgası olarak lanse edilen
tartışma ile ilgili görüşlerini, HaberTürk yazarı Nihal Bengisu
Karaca "Fitne Çıkarma Özgürlüğü" yazısında okurlarıyla
paylaştı.
Pelikan dosyası adıyla yayınlanan metin için "Ben okudum ve
içerdiği cüretkârlık ve vurdumduymazlık karşısında şaşırdım. Aklıma
ilk gelen, "Kötü niyetli çabanın sahibi söz konusu gafletin kapsama
alanı sadece şahıslarla sınırlı kalır mı sanıyor?" sorusu oldu"
diyen Karaca, "Davutoğlu gösterip arada Erdoğan'ı da vurma
sanatıdır fitne" ifadeleriyle de fitnecilere gönderme yaptı.
İŞTE NİHAL BENGİSU KARACA'NIN O YAZISI:
AK Parti 14 yıllık iktidar tarihi boyunca pek çok zorlukla
boğuşmuş; hakiki sorunların altından sahici bir mücadele ile
kalkmış bir siyasi hareket.
Recep Tayyip Erdoğan'ın önderliğinde, liderliğinde bir kuşku ya da
tartışma yok.
Gelgelelim Davutoğlu giderek görünen biçimde, hedef tahtasında.
İl ve ilçe başkanlarının atanmasına ilişkin yetkinin Genel
Başkan'dan yaniDavutoğlu'ndan alınarak MKYK'ya verilmesi şaşırtıcı
oldu. Fakat teklifi MKYK'ya sunan, getiren Davutoğlu olduğu halde,
hâlâ buradan bir Davutoğlu ve ihtirasları hikâyesi yontmaya
çalışmanın âlemi ne?
Erdoğan ve Davutoğlu her konuda anlaşıyorlar mıdır? Elbette hayır.
Tartışma da oluyordur kapalı kapılar ardında, belki sert sözler de
söyleniyordur. Ama bunların esasa ilişkin olmadığından, usule
müteallik olduğundan emin değilsek, o zaman her şeyden önce her iki
ismin aynı zamanda "dava arkadaşı" olduğu bilgisini tashih etmek
gerekirdi. "Yıllardır kader birliği eden, aynı meseleye baş koyan,
aynı Türkiye rüyasını gören benzer bir İslam dünyası tasavvuruyla
yoğrulan Erdoğan ve Davutoğlu dava arkadaşı olamamışsa, acaba kim
olabilmiştir?" sorusu da cevaba muhtaç olurdu.
Biliyorsunuz, "Reis için ölürüz" diye başlayan ama sahibinin ismini
gizleyen o tuhaf metni. 27 Nisan e-muhtırasına benzeyen postmodern
bildiriyi.
Aralarında hiçbir ideolojik, fikri, zihni fark olmayan; Türkiye
için hayati hiçbir konuda derin ayrılıkları bulunmayan iki adamın
birini milletin adamı diğerini"Alman'ın adamı" olarak göstermek
isteyen satırları okumuşsunuzdur.
Ben okudum ve içerdiği cüretkârlık ve vurdumduymazlık karşısında
şaşırdım. Aklıma ilk gelen, "Kötü niyetli çabanın sahibi söz konusu
gafletin kapsama alanı sadece şahıslarla sınırlı kalır mı sanıyor?"
sorusu oldu.
Çünkü kalmıyor. Bu işlere "fitne" denmesinin bir sebebi var. Çünkü
bu işler sadece Davutoğlu'nu ya da Erdoğan'ı tartışma konusu haline
getirmiyor; bu iki ismin üzerine bastığı zemini, içinden geldikleri
fikri ve geleneği de buharlaştırıyor.
"Ama hoca kararlıydı. Gelir gelmez REİS'i yiyecekti" çirkinliğinde
başlayıp giden salvolar, vücut ısısını takip eden torpidolar gibi.
Böyle ithamlar insanları,"Doğruysa Davutoğlu çok erken bir safhada
Erdoğan'a tuzak kurmaya meyletmiş"ya da "Yalansa Erdoğan'ın
çevresindekiler Hocaya tuzak kurmaya azmetmiş"şüpheleriyle
lekelemenin ötesinde bir şey yapıyorlar. Hedeflenen safderunlara
ulaşılırsa kaçınılmaz olarak şu soruya ebelik yapıyorlar: "O halde
Müslüman olmanız neyi değiştirdi? Nasıl zayıf bir ahlaki donanımdır
ki o, bugüne dek kazandığınız meşruiyeti birbirinizi vurmaya
harcamanızın önüne dikilip sizi kendinizden korumayı
beceremedi?"
Fitne dedikleri budur. Psikolojik harekât böyle yapılır.
Ben saygısını kibir, alınganlığı egosantrizm, kibarlığı içten
pazarlılık, takdir edilme arzusunu ihtiras gibi gösterir.
"Başımızdan Gezi geçti, Paralel darbe geçti, ABD'li yatırımcılar
korkup geri çekilmesin" gibi bir girişimi "Hmmm ABD ile, ne iş?"
şaibesiyle yaralar, gerçeği büker.
En fenası da Davutoğlu, "6 ayda Esad devrilir" demiş diye -o dönem
bütün dünya bunu diyordu- Türkiye'nin Suriye ile ilgili pozisyonu
farklı olurmuş izlenimi oluşturmaktır.
Ne yani? Esad'a biçilen ömür, dönemin Dışişleri Bakanı Davutoğlu
tarafından yanlış teşhis edildi diye mi mazlum mültecileri
kucakladı Erdoğan? Suriye politikalarımız ne zamandan beri fiyasko
olarak tanımlanıyor? Erdoğan'ın en üst perdeden zikrettiği ve
savunduğu, "Dünya Beşten Büyüktür" meydan okumasıyla
şekillendirdiği Suriye meselesine, bu büyük insanlık sınavına
bakışımız hangi ara bu kadar yozlaştı ve üstelik Reisçiliğin sözde
manifestoları arasına girdi?
Bunu diyorum işte.
Davutoğlu gösterip arada Erdoğan'ı da vurma sanatıdır fitne.
Yaşanan bir tarihi yaşanmamış hükmüne teyelleme sanatıdır. Ve
içimizi daraltmakta, nefes almamızı zorlaştırmaktadır.