Nihal Bengisu Karaca "bedel" peşinde: Kendi çocukları olsaydı Ensar Vakfı’nı silahla basarlardı
Habertürk yazarı Nihal Bengisu Karaca, Karaman'da 45 erkek öğrenciye tecavüz edildiği iddiasıyla ilgili Ensar Vakfı’nı hedef alan sert bir yazı daha kaleme aldı.
Habertürk yazarı Nihal Bengisu Karaca, Karaman'da 45 erkek
öğrenciye tecavüz edildiği iddiasıyla ilgili Ensar Vakfı’nı hedef
alan ser bir yazı daha kaleme aldı. İddianamede Ensar Vakfı’nın
“Bizim dönemimizde olmadı” açıklamalarını açığa düşüren ifadeler
yer aldığına dikkat çeken Karaca, “İstismara uğrayan çocuklar kendi
çocukları olsaydı vakfı silahla basacak yapıda olduklarını gayet
iyi biliyorum” dedi.
Karaca, iki gün önceki yazısında Ensar Vakfı'nın "bal gibi" sorumlu
olduğunu yazmıştı.
Habertürk gazetesi yazarı Nihal Bengisu Karaca, “Ensar Vakfı
meselesi” başlıklı bugünkü yazısında Karaman’da Ensar Vakfı’nda
çalışan bir öğretmenin 45 öğrenciye tecavüz ettiği iddiasıyla
başlayan adli süreci ve Ensar Vakfı’nı şöyle anlattı:
“SON GÜNLERDE BÜYÜK BİR İMTİHANDAN”
“Ensar Vakfı dini, ahlaki, milli değerleri haiz bir sistemi
yüceltmek için kuruldu. Erdoğan’ın ‘Dindar nesil istiyoruz’
sözleriyle bağlantılanan etkinliği, bir proje olarak görülmesine ve
sırf bu nedenle dahi tahammülsüzlükle karşılanmasına neden oluyor.
Doğrudur. Son günlerde büyük bir imtihandan geçiyor nitekim. Zira
vakıfla ilintili yerlerde gönüllü belletmenlik yapmış olduğu
anlaşılan Muharrem B. isimli bir çocuk tacizcisinin neden olduğu
yüz kızartıcı taciz vakaları üzerinden Ensar Vakfı’na yönelik bir
kampanya yürütülüyor, vakıf bahane edilerek dine de
küfrediliyor.”
“BİR ANNE OLARAK DA, BİR DİNDAR OLARAK DA…”
“Sahiden korkunç, berbat bir durum var” diyen Karaca, “Ensar
Vakfı’nın karşı karşıya olduğu sıkıntıyı anlıyorum. Ama, ‘ama’
demeyi tercih ediyorum. Çünkü böyle bir durumda vakfın yönetici
elitiyle değil, çocukları iğfal edilmiş ailelerle empati kurmayı
tercih ederim. Unutmayalım ki siyasileşmesinden önce konu, sadece
çocuktu. Meselenin orijininden kopmadan, bir anne olarak da, bir
dindar olarak da bu konuda soru sorma hatta hesap sorma hakkının en
çok % 49.5’ta olduğunu düşünüyorum” değerlendirmesinde bulundu.
“SADECE BU BİLE VAKFIN BEDEL ÖDEMESİ İÇİN
KÂFİ”
Karaca, “Nereye kadar her konuyu ama her konuyu ‘vatana, millete
ihanet’ parantezine alıp eylemin özünü değerlendirmekten
kaçacağız?” diyerek şöyle devam etti:
“Unutulmasın: Vakfa güvenenler, çocuğunu emanet edenler, Ensar
Vakfı’na karşı kara kampanya yönetenlerle aynı zihniyet özründen
malul değildi. Aynı şekilde vakfa güvenenler, çocuğunu emanet
edenler Muharrem B.’yi ya da onu bunu referans alarak gelmiyor,
‘Ensar’ ismine itibar ederek geliyordu. Sadece bu bile vakfın
içtimai bir bedel ödemesi için kâfi.”
“İSTİSMARA UĞRAYAN ÇOCUKLAR KENDİ ÇOCUKLARI
OLSAYDI”
“Hukuki açıdan da akla takılan sorular var” diyen Karaca
iddianamede Ensar Vakfı’nın açıklamalarının doğru olmadığını ortaya
koyan ifadeleri şöyle anlattı:
“Savcılığın ön soruşturmasında mağdur çocuklar ‘Ensar evinde
kaldıkları’ ifadesini verdiler. Aynı ifadelerin iddianamede de yer
aldığını görüyoruz. Bu detayın önemi ortada bir ‘örtbas’ olmadığını
göstermesi. Diğer boyutu ise Ensar Vakfı’nın ‘Bu kişi bizde sadece
2013 yılında 5 ay çalıştı, ilk suç fiili ise 2014’te işlenmiş, yani
bizimle ilgisi yok’ açıklamasını açığa düşürmesi. Bu durumun vakfın
‘suçun şahsiliği’ savunmasını da etkilemesi lazım. ‘İşlenen suç
bağlamında ‘olay yeri’ vakfa bağlı yurt ya da ev ise ve bu durum
iddianameyle de belgeleniyorsa suç nasıl şahsi olur?’ sorusu haklı
bir sorudur. Bu soruyu soran herkesi paralel, kripto, onun bunun
çocuğu, hain diye yaftalayanlara ise itibar etmiyorum. Çünkü
istismara uğrayan çocuklar kendi çocukları olsaydı vakfı silahla
basacak yapıda olduklarını gayet iyi biliyorum.”