25 Mar 2016 11:44 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 18:25

Nihal Bengisu Karaca "bedel" peşinde: Kendi çocukları olsaydı Ensar Vakfı’nı silahla basarlardı

Habertürk yazarı Nihal Bengisu Karaca, Karaman'da 45 erkek öğrenciye tecavüz edildiği iddiasıyla ilgili Ensar Vakfı’nı hedef alan sert bir yazı daha kaleme aldı.

Habertürk yazarı Nihal Bengisu Karaca, Karaman'da 45 erkek öğrenciye tecavüz edildiği iddiasıyla ilgili Ensar Vakfı’nı hedef alan ser bir yazı daha kaleme aldı. İddianamede Ensar Vakfı’nın “Bizim dönemimizde olmadı” açıklamalarını açığa düşüren ifadeler yer aldığına dikkat çeken Karaca, “İstismara uğrayan çocuklar kendi çocukları olsaydı vakfı silahla basacak yapıda olduklarını gayet iyi biliyorum” dedi.

Karaca, iki gün önceki yazısında Ensar Vakfı'nın "bal gibi" sorumlu olduğunu yazmıştı.

Habertürk gazetesi yazarı Nihal Bengisu Karaca, “Ensar Vakfı meselesi” başlıklı bugünkü yazısında Karaman’da Ensar Vakfı’nda çalışan bir öğretmenin 45 öğrenciye tecavüz ettiği iddiasıyla başlayan adli süreci ve Ensar Vakfı’nı şöyle anlattı:

“SON GÜNLERDE BÜYÜK BİR İMTİHANDAN”
“Ensar Vakfı dini, ahlaki, milli değerleri haiz bir sistemi yüceltmek için kuruldu. Erdoğan’ın ‘Dindar nesil istiyoruz’ sözleriyle bağlantılanan etkinliği, bir proje olarak görülmesine ve sırf bu nedenle dahi tahammülsüzlükle karşılanmasına neden oluyor. Doğrudur. Son günlerde büyük bir imtihandan geçiyor nitekim. Zira vakıfla ilintili yerlerde gönüllü belletmenlik yapmış olduğu anlaşılan Muharrem B. isimli bir çocuk tacizcisinin neden olduğu yüz kızartıcı taciz vakaları üzerinden Ensar Vakfı’na yönelik bir kampanya yürütülüyor, vakıf bahane edilerek dine de küfrediliyor.”

“BİR ANNE OLARAK DA, BİR DİNDAR OLARAK DA…”
“Sahiden korkunç, berbat bir durum var” diyen Karaca, “Ensar Vakfı’nın karşı karşıya olduğu sıkıntıyı anlıyorum. Ama, ‘ama’ demeyi tercih ediyorum. Çünkü böyle bir durumda vakfın yönetici elitiyle değil, çocukları iğfal edilmiş ailelerle empati kurmayı tercih ederim. Unutmayalım ki siyasileşmesinden önce konu, sadece çocuktu. Meselenin orijininden kopmadan, bir anne olarak da, bir dindar olarak da bu konuda soru sorma hatta hesap sorma hakkının en çok % 49.5’ta olduğunu düşünüyorum” değerlendirmesinde bulundu.

“SADECE BU BİLE VAKFIN BEDEL ÖDEMESİ İÇİN KÂFİ”
Karaca, “Nereye kadar her konuyu ama her konuyu ‘vatana, millete ihanet’ parantezine alıp eylemin özünü değerlendirmekten kaçacağız?” diyerek şöyle devam etti:

“Unutulmasın: Vakfa güvenenler, çocuğunu emanet edenler, Ensar Vakfı’na karşı kara kampanya yönetenlerle aynı zihniyet özründen malul değildi. Aynı şekilde vakfa güvenenler, çocuğunu emanet edenler Muharrem B.’yi ya da onu bunu referans alarak gelmiyor, ‘Ensar’ ismine itibar ederek geliyordu. Sadece bu bile vakfın içtimai bir bedel ödemesi için kâfi.”

“İSTİSMARA UĞRAYAN ÇOCUKLAR KENDİ ÇOCUKLARI OLSAYDI”
“Hukuki açıdan da akla takılan sorular var” diyen Karaca iddianamede Ensar Vakfı’nın açıklamalarının doğru olmadığını ortaya koyan ifadeleri şöyle anlattı:

“Savcılığın ön soruşturmasında mağdur çocuklar ‘Ensar evinde kaldıkları’ ifadesini verdiler. Aynı ifadelerin iddianamede de yer aldığını görüyoruz. Bu detayın önemi ortada bir ‘örtbas’ olmadığını göstermesi. Diğer boyutu ise Ensar Vakfı’nın ‘Bu kişi bizde sadece 2013 yılında 5 ay çalıştı, ilk suç fiili ise 2014’te işlenmiş, yani bizimle ilgisi yok’ açıklamasını açığa düşürmesi. Bu durumun vakfın ‘suçun şahsiliği’ savunmasını da etkilemesi lazım. ‘İşlenen suç bağlamında ‘olay yeri’ vakfa bağlı yurt ya da ev ise ve bu durum iddianameyle de belgeleniyorsa suç nasıl şahsi olur?’ sorusu haklı bir sorudur. Bu soruyu soran herkesi paralel, kripto, onun bunun çocuğu, hain diye yaftalayanlara ise itibar etmiyorum. Çünkü istismara uğrayan çocuklar kendi çocukları olsaydı vakfı silahla basacak yapıda olduklarını gayet iyi biliyorum.”