31 Ağu 2015 17:50
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 17:51
New York Times'dan Türkiye'ye 'Başkanın Adamları' benzetmesi!
New York Times gazetesinin yazı işleri kurulu "Türkiye'nin Dikkat Dağıtma Savaşı" başlıklı bir makale yayımladı.
Yazıda; Türkiye’deki son gelişmeler, başrollerinde Robert De Niro ve Dustin Hoffman’ın oynadığı "Wag the Dog" (Başkanın Adamları) filmine benzetildi. İşte o makale:
“Zor durumdaki siyasi liderlerin dikkati başka yöne çekme taktiklerine başvurmaları, olağan dışı bir durum değil. Hollywood 1997 yapımı, meşhur "Wag the Dog" (Başkanın Adamları) filminde bu temadan faydalandı. Filmde bir siyasi manevra uzmanı, seçimlerden kısa süre önce, seçmenlerin dikkatini başkanın karıştığı bir seks skandalından başka bir yöne çekmek için, bir film yapımcısı aracılığıyla Arnavutluk ile sahte bir savaş çıkarıyordu.
Şu an da bu senaryonun gerçek zamanlı ve tehlikeli bir versiyonunun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Haziran'daki kritik seçimlerde İslamcı kökenli Adalet ve Kalkınma Partisi'nin iktidar için gerekli çoğunluğu kaybetmesinin ardından umutsuz bir mücadeleye giriştiği Türkiye'de yaşandığına dair şüpheler var.
1 Kasım'daki yeni seçimler öncesi Sayın Erdoğan geçen ay Kürt ayrılıkçılarla savaşı yeniden alevlendirdi. Bu, hükümete olan desteği artırmak ve böylece hem otoriter iktidarını hem de büyük ölçüde genişletilmiş yetkilerini sürdürme yönündeki ihtiraslarını canlı tutmak için yapılmış açık bir hamleydi.
BAŞKA YOLLAR BULABİLİRDİ
Son yıllarda Sayın Erdoğan Türkiye'deki Kürt azınlığın haklarını tanıma yolunda büyük adımlar attı ve Türk hükümetine karşı 30 yıl savaşan ayrılıkçılarla kırılgan bir barışa doğru ilerledi. Çoğu güvenlik güçlerince, yaklaşık 40 bin kişi öldürüldü. Tüm bu diplomasi tarih olmuş gibi duruyor, zira Türk uçakları Kuzey Irak'ta ayrılıkçıların olduğu yerleri yeniden bombalamaya başladı. gerekçe ise iki Türk polis memurunun öldürülmesiydi. Ancak öldürenler, hükümetin iddia ettiği gibi PKK dahi olsa, Sayın Erdoğan topyekûn savaş dışında yollar bulabilirdi.
Sayın Erdoğan, Haziran'daki seçimlerde parlamentoda nitelikli çoğunluğu kazanmasına yardımcı olmaları için uzun süre Kürtlere güvenmişti. Bu sayede Anayasa'yı değiştirebilecek ve daha güçlü bir başkanlık makamı yaratabilecekti. Nüfusun yüzde 18'ini oluşturan ve yıllarca ötekileştirilen Kürtler, geçmişte Erdoğan'ın partisine oy vermişti. Ama Haziran'da Kürtlerin çoğu ve bazı laik Türkler, bu tutumlarını değiştirerek Kürt yanlısı Hakların Demokratik Partisi'ne (HDP) oy verdiler. Sayın Erdoğan'ın bu partiyi itibarsızlaştırmak için seçim kampanyası sırasında gösterdiği yoğun çabalara rağmen; HDP, Sayın Erdoğan'ın partisinin iktidar için gerekli çoğunluğu almasını engelleyecek oy oranına ulaştı.
Erdoğan, askeri harekâtı yeniden başlatarak, Kürtlerin özerkliğine karşı çıkan Türk milliyetçilerinin şiddetle ilgisini çekmeye çalışıyor gibi görünüyor. Askeri ortakları Suriye’de IŞİD’le mücadelede ABD’nin yakın ve etkili bir müttefiki olan ayrılıkçıların artan gücünden endişe duyuyor. Daha geniş anlamıyla, Erdoğan, İran, Irak, Suriye ve Türkiye’de yaşayan Kürtlerin, uzun yıllardır hasret duydukları bağımsız devleti kurmak için daha da sert bastırmalarından korkuyor. Kürtler, Suriyeli ortağının IŞİD’e karşı elde ettiği kazanımlardan ve Irak’ta görece istikrarlı bir Kürt bölgesi kurulmasından cesaret aldı.
ABD NÜFUZUNU KULLANMALI
Erdoğan, geçen ay IŞİD’e karşı hava operasyonları için ABD’nin İncirlik ve diğer iki üssü kullanmasını kabul etti. Ki bu, geç kalınmış, bir NATO müttefiki için formaliteden bir taahhüt olmalıydı fakat Türklerin karşı gelmesinden dolayı bir yıllık zorlu müzakereler sonucunda gerçekleşti. Ayrıca IŞİD’e karşı ABD öncülüğündeki operasyona katılmayı da kabul etti.
Fakat açık ki Erdoğan’ın ana önceliği Kürt ayrılıkçılarla savaşmak. ABD, savaşı sona erdirmek ve Erdoğan’ı, IŞİD’le zaten zorlu olan mücadeleyi daha da güçleştiren askeri operasyonlara devam etmek üzere kullandığı bahaneden mahrum bırakmak için bölgedeki nüfuzunu kullanmalı.”
“Zor durumdaki siyasi liderlerin dikkati başka yöne çekme taktiklerine başvurmaları, olağan dışı bir durum değil. Hollywood 1997 yapımı, meşhur "Wag the Dog" (Başkanın Adamları) filminde bu temadan faydalandı. Filmde bir siyasi manevra uzmanı, seçimlerden kısa süre önce, seçmenlerin dikkatini başkanın karıştığı bir seks skandalından başka bir yöne çekmek için, bir film yapımcısı aracılığıyla Arnavutluk ile sahte bir savaş çıkarıyordu.
Şu an da bu senaryonun gerçek zamanlı ve tehlikeli bir versiyonunun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Haziran'daki kritik seçimlerde İslamcı kökenli Adalet ve Kalkınma Partisi'nin iktidar için gerekli çoğunluğu kaybetmesinin ardından umutsuz bir mücadeleye giriştiği Türkiye'de yaşandığına dair şüpheler var.
1 Kasım'daki yeni seçimler öncesi Sayın Erdoğan geçen ay Kürt ayrılıkçılarla savaşı yeniden alevlendirdi. Bu, hükümete olan desteği artırmak ve böylece hem otoriter iktidarını hem de büyük ölçüde genişletilmiş yetkilerini sürdürme yönündeki ihtiraslarını canlı tutmak için yapılmış açık bir hamleydi.
BAŞKA YOLLAR BULABİLİRDİ
Son yıllarda Sayın Erdoğan Türkiye'deki Kürt azınlığın haklarını tanıma yolunda büyük adımlar attı ve Türk hükümetine karşı 30 yıl savaşan ayrılıkçılarla kırılgan bir barışa doğru ilerledi. Çoğu güvenlik güçlerince, yaklaşık 40 bin kişi öldürüldü. Tüm bu diplomasi tarih olmuş gibi duruyor, zira Türk uçakları Kuzey Irak'ta ayrılıkçıların olduğu yerleri yeniden bombalamaya başladı. gerekçe ise iki Türk polis memurunun öldürülmesiydi. Ancak öldürenler, hükümetin iddia ettiği gibi PKK dahi olsa, Sayın Erdoğan topyekûn savaş dışında yollar bulabilirdi.
Sayın Erdoğan, Haziran'daki seçimlerde parlamentoda nitelikli çoğunluğu kazanmasına yardımcı olmaları için uzun süre Kürtlere güvenmişti. Bu sayede Anayasa'yı değiştirebilecek ve daha güçlü bir başkanlık makamı yaratabilecekti. Nüfusun yüzde 18'ini oluşturan ve yıllarca ötekileştirilen Kürtler, geçmişte Erdoğan'ın partisine oy vermişti. Ama Haziran'da Kürtlerin çoğu ve bazı laik Türkler, bu tutumlarını değiştirerek Kürt yanlısı Hakların Demokratik Partisi'ne (HDP) oy verdiler. Sayın Erdoğan'ın bu partiyi itibarsızlaştırmak için seçim kampanyası sırasında gösterdiği yoğun çabalara rağmen; HDP, Sayın Erdoğan'ın partisinin iktidar için gerekli çoğunluğu almasını engelleyecek oy oranına ulaştı.
Erdoğan, askeri harekâtı yeniden başlatarak, Kürtlerin özerkliğine karşı çıkan Türk milliyetçilerinin şiddetle ilgisini çekmeye çalışıyor gibi görünüyor. Askeri ortakları Suriye’de IŞİD’le mücadelede ABD’nin yakın ve etkili bir müttefiki olan ayrılıkçıların artan gücünden endişe duyuyor. Daha geniş anlamıyla, Erdoğan, İran, Irak, Suriye ve Türkiye’de yaşayan Kürtlerin, uzun yıllardır hasret duydukları bağımsız devleti kurmak için daha da sert bastırmalarından korkuyor. Kürtler, Suriyeli ortağının IŞİD’e karşı elde ettiği kazanımlardan ve Irak’ta görece istikrarlı bir Kürt bölgesi kurulmasından cesaret aldı.
ABD NÜFUZUNU KULLANMALI
Erdoğan, geçen ay IŞİD’e karşı hava operasyonları için ABD’nin İncirlik ve diğer iki üssü kullanmasını kabul etti. Ki bu, geç kalınmış, bir NATO müttefiki için formaliteden bir taahhüt olmalıydı fakat Türklerin karşı gelmesinden dolayı bir yıllık zorlu müzakereler sonucunda gerçekleşti. Ayrıca IŞİD’e karşı ABD öncülüğündeki operasyona katılmayı da kabul etti.
Fakat açık ki Erdoğan’ın ana önceliği Kürt ayrılıkçılarla savaşmak. ABD, savaşı sona erdirmek ve Erdoğan’ı, IŞİD’le zaten zorlu olan mücadeleyi daha da güçleştiren askeri operasyonlara devam etmek üzere kullandığı bahaneden mahrum bırakmak için bölgedeki nüfuzunu kullanmalı.”