Nesli tükenen bir türün son çığlıkları: Medyanın kart erkek çetesi
Sevgili Keskin Kalem dostları, yoldaşlarım…
Medya mahallemizde gene öyle olaylar yaşanıyor ki, gelecek haftayı bekleyemedim.
Klavyemin başına kuruldum.
İçimi dökmek istedim.
Diyeceksiniz ki, e deli Keskin, derdin ne?
Derdim, medyayı on yıllardır habis bir ur gibi kuşatan…
Koltukları, ballı maaşları alan…
Kadrolaşarak kendi klanlarını yaratan…
Kim büyük gazeteci olacak, kim olmayacak karar veren…
Astığı astık, kestiği kestik bir yaşlı erkek güruhunu yazacağım bugün.
Devirleri geçtiği için gittikçe agresifleşen, gündem olmak için her türlü rezalete elinde tuzlukla koşan bir güruh bu.
İsim vermeyeceğim.
Korkumdan değil.
O kadar çoklar ki…
Hangi birini yazayım.
Eğer yazacağım bu tipolijiyi görmek istiyorsanız, etrafınıza iyi bakının sevgili basın emekçileri.
Gazete, TV binalarının üst katlarına.
Şoförlü makam araçlarına.
Ballı gezilere.
Lüks mekanlara.
Hepsini, gömleklerinin üzerine atılmış rengarenk hırkalarıyla arz-ı endam ederken göreceksiniz.
Tersine cinsiyetçilik olmasın ama bu tipoloji malum erkek. Yaşını da bayağı almış bir grup.
Hani kadınlara sürekli yaşı üzerinden saldırıyorlar ya…
Bir kerecik de onlar maruz kalsınlar bu korkunç dile.
Olgun değil, kart erkek oluversinler.
Neyse bunlar, eskinin medya düzeninde türlü medya patronuna sülük gibi yapışarak varlıklarını sürdürdüler.
Kimi tehdit şantajla işini yürüttü.
Kimi patronajın türlü işlerini çözerek.
Sonuç itibariyle her biri, bir medya grubunun bünyesine ur gibi yerleşti.
Ur bu durur mu?
Büyüdükçe büyüdü…
Ne kadar sağlıklı hücre varsa, kötü huylu urun parçası yapmaya çalıştı.
Ballı maaşlar, ekran, köşe, röportaj sayfaları, iş güvencesi…
Tüm bunlar karşılığında ‘medya emekçileri’ de bu çarka girdiler, bu çete liderlerinin adamı oldular.
Onlar nereye, sözde emekçiler oraya…
Az çalışarak çok para kazanan bu sözde emekçiler kendilerini önemli saymaya başladı.
Ama tüm varlıklarını çete liderlerine borçluydular.
O nedenle her ne dedilerse yaptılar.
Çarkı çevirdikçe çevirdiler.
Bu sırada kart- erkek- medya çete liderleri ne yaptı dersiniz?
Hayatın, paranın ve şöhretin tadını çıkardılar.
Şarap, kadın, gurme yemek, egzotik müzik, İtalyan giyim, lüks spor arabalar…
Hayatları bu eksen etrafında döndü durdu.
Arada kölelerini kırbaçladılar, sansasyonel haberler istediler.
Onlar da verdi…
Sonrası gene şarap, gene spor arabalar, gene lüks giyim…
Yaşını başını almış bir medya emekçisi olarak çok şey gördüm, geçirdim.
Kalbim sızlayarak bu meseleye bir parantez açmak istiyorum.
Kadın meslektaşlarımıza.
Bu güruhun dilinden düşürmediği tek şey kadınlar.
Bir tür güç göstergesi onlar için yanlarında dolaştırdıkları güzel kadınlar…
Güzel kadın, güzel şarap, kırmızı etli masalar…
Bunların en önemli özelliği Unkapanı’ndaki plakçılar gibi ünlenecek kadınları belirlemeleriydi.
Ekrana çıkmaya kim daha uygun, kim gazete sayfasında daha fotojenik, kim düzene daha uygun…
Kokusunu alır, seçerlerdi.
Sonrasında, gazetecilik namına ne yaptığı bilinmeyen garip kadınlar köşe başlarında görülmeye başladı.
Meslektaşları iki kuruşa talim ederken, bunlar paraşütle gazetelerin, televizyonların ortasına indi.
Kimi gerçekten şöhretli gazeteci oldu, kimi silindi gitti.
Bu güruha karşı çıkanlarsa bir bir, binbir iftira ve ayak oyunuyla çarkın dışına itildi.
Ya kovuldu, ya olduğu yerde saydı durdu…
Gladyatör arenasındaki Roma imparatorları gibi, parmaklarını bir aşağı indirdiler, bir yukarı kaldırdılar.
Kimin kariyerinin biteceğine, kimin şöhret olacağına karar verdiler.
Karşılığındaysa…
Neyse oralara hiç girmeyelim.
Yazmaya ne ruhum, ne kalbim ne de kalemim yeter.
Neyse özellikle şu sıralar hallerini gördükçe acıyorum:
Kimi yıllarca aşağıladığı insanlara yamanmış.
Kimi onu bile beceremedi muhalifliğe soyunup kariyerini kurtarma çabasında.
Devirlerinin geçtiğini bildikleri için hepsinin derdi tek:
Bir şekilde gündem olup konuşulmak.
Seslerinin çok çıkması bundan.
Her gün, her sabah bu arzuyla yanıp tutuşarak uyanıyorlar.
Aynaya bakıp aklaşan, dökülen saçlarına bakıyor, yüzlerindeki çizgileri sayıyorlar.
Sonra şu soruyu soruyorlar:
Bugün ne yapsam da medya siteleri beni paylaşsa, Twitter’da TT olsam?
Ölümsüzlermiş gibi…
Hiç gitmeyeceklermiş gibi…
O nedenle saçmalıyorlar, saçmaladıkça gündem oluyorlar, gündem oldukça morfin yemiş gibi rahatlıyorlar.
O nedenle Keskin Kalem’inizden herkese ufak bir tavsiye:
Bu insanlara en büyük ceza onları unutmak, ciddiye almamak.
Zamanı geldiğinde yedikleri hakların ve haltların hesabını sormak.
KESKİN KALEM