NEŞET ERTAŞ'IN CENAZE TÖRENİ ÖNCESİ CEMEVİ- CAMİ TARTIŞMASI!
Bu sabah hayatını kaybeden halk ozanı Neşet Ertaş'ın cenaze töreniyle ilgili gerginlik yaşandı.
Hastane bahçesinde, Neşet Ertaş’ın cenaze töreniyle ilgili gerginlik yaşandı.
Ertaş’ın Kırşehir’den gelen akrabalarının beklediği kafeteryaya gelen Alevi Bektaşi Kültür Dernekleri Başkanı Engin Gündük, herkesin kendisini dinlemesini isteyerek, "74 yıldır Alevi- Bektaşi kimliğiyle bilinen Neşet Ertaş, ölümünde zorla sünnileştirilmeye çalışılıyor. Cenazesi camide yapılmaya çalışılıyor. Buna izin vermeyelim" dedi.
Ertaş’ın yakınlarından bazıları ise Gündük’e tepki gösterdi. "Camiye gidecek" diyen yakınları ile Engin Gündük arasında kısa süreli gerginlik çıktı, itişmeler oldu. Araya giren vatandaşlar da "Siyasete alet etmeyin. Camiye de gitsin, cemevine de. O bütün bir halkın sanatçısı" dedi. Cenazenin yarın sabah doğrudan Kırşehir’e götürüleceği belirtilirken, öncesinde İzmir’de bir tören yapılması da bekleniyor.
'BEKTAŞİ KÜLTÜRÜNDENİM, CEM CEMİYET VARDI, DEDELER HERKESİ KARDEŞ EDERDİ'
İzmir’de naaşının camiden mi cemevinden mi kaldırılacağı
tartışması yaşanan halk ozanı Neşet Ertaş, Hürriyet’e verdiği son
röportajda Bektaşi olduğunu belirtmiş ve şunları söylemişti:
''Bektaşi kültüründenim, Alevi kültürü, aynı kültür. Kendini bilen
kişiler olarak inançların, ibadetlerin ne demek olduğunu biliyoruz,
şeriat olsun, tarikat olsun. Ötekiler, berikiler, her kim, ne
olursa olsun. Her millet Allah diyor kendi dilinde. Herkesin
inancına benim saygım var. Bir birey olarak kendi doğrumun
peşindeyim. Kimseye demem ki senin görüşün yanlış, kimsenin kimseye
bunu deme hakkı da yok. Ben kendim diyeceksem Allah derim.
Dileyeceksem özürümü ondan dilerim. Şu tarikat, bu şeriatta yokum
ben. Neden yok, canları hak bildiğim için. Yaradan can olan
analarımızın canıdır. Biz yaradılmış canız.''
Ertaş, çocukluğunda içinde bulunduğu cemleri, Alevilerin
ritüellerini de ayrıntılı olarak şöyle anlatmıştı:
''Bildiğiniz gibi dedeler olur, her köyde de olmaz da dedeler
gelirdi köyümüze. Yanında sazı olan olurdu, olmayan olurdu. Babam
da saz çaldığı için o da cemde cemiyette olurdu. Dedeler, insanlar
bir araya geldiğinde küsleri barıştırmak, öteden beri bir kural
olarak insanları birbiriyle kardeş etmek, herkes sevdiği insanla
kardeşiz biz, tuzumuz ekmeğimiz ortak. Senin yoksa, benim varsa
paylaşacağız. Bir paylaşım şekliydi bu kardeş olmalar. Bunlar
kardeş olurken cem cemiyette tabi kurban keserlerdi, gücü
yetiyorsa, yetmiyorsa bir tavuk keserlerdi. Herkes birbiriyle
kardeş edilirdi. Bu da geçim bakımından öyle bir şeydi. Kim kime
kusur yapmışsa ona ceza verirlerdi. Kim kime kusur ettiyse
çağrılırdı, dar dediğimiz meydana dikilirdi, kusur ettiği de
çağrılırdı, ne demiş ne yapmış, bir cemaat çerçevesinde bunların
hallini yaparlardı, kusurlu olana ceza verirlerdi, ceza da nedir;
durumuna göre bir tavuk cezası verirlerdi, keser getirirdi. 15’ten
73’e bu kadar yıldır tek başıma gurbetteyim, ne cem gördüm ne
cemiyetleri, çoluk çocuklarımın istihkakı içindeyim, var mı hala
yok mu diye sorsanız ben bilmiyorum derim.''