Nereden çıktı bu Laiklik tartışması? AKP, nabız mı yokluyor?
Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın laiklikle ilgili yaptığı çıkışı değerlendirdi…
Şu AKP’lileri hem anlıyor hem anlamıyorum. Anlıyorum çünkü; nasıl
bir “gelenek”ten geldiklerinin, o geleneğin izlerini halen
taşıdıklarının, bazı “dönüşümler” geçirseler dahi zihniyeten
kopamadıklarının, reel süreçlere ayak uydurmakta
zorlandıklarının farkındayım. Bu anlayışları olur olmadık her
yerde taşıveriyor!..
Öte yandan, anlamıyorum çünkü; cumhuriyetin kurmay mevkilerine
gelseler, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Meclis başkanı, hükümet olsalar
bile halen tuhaf bir “didişme” hali içinde olduklarının, bunu da
muhtelif kereler dışa vurduklarının bilincindeyim. Garip ve manasız
bir “hesaplaşma” (Rövanş) psikolojisi bu. Üstelik bunu zaten
gerilmiş toplumun bir kesimini daha da germe pahasına yapıyorlar.
Çenelerini mi tutamıyorlar, kafaları mı basmıyor yoksa gayet
“bilinçli” olarak mı yapıyorlar bilmiyorum!
Her nasıl yaparlarsa yapsınlar sonuç ortada. Bunlar ya devlet /
toplum yönetmeyi bilmiyorlar ya da acayip ustalaşmışlar da biz
anlamıyoruz. Onların ya “sorumluluk” diye bir şeyden haberleri yok
ya da “sorumluluk”tan bambaşka şeyleri anlıyorlar. Çok mu
“acemiler” yoksa çok mu “kurnaz”lar bilemiyorum. Yahut ya
ağızlarından çıkanı kulakları duymuyor ya da zaten umurlarında
değil. Garip bir ikilem!
Nitekim TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın laiklikle ilgili son çıkışı
(Üstelik bir üniversite çatısı altında!) tam da bu cinsten.
“Laiklik bir kere yeni anayasada olmamalıdır…Dindar anayasa
meselesinden anayasamızın kaçınmaması lâzım. Dini olarak bahsetmesi
lâzım.” şeklindeki sözleri doğal olarak tepki gördü.
Her ne kadar sonra “Laiklik, özgürlük ve toplumsal barış ilkesidir”
deyip, “laikliğin tanımının yeniden yapılmasına vurgu yaptım”
şeklinde düzeltmeye çalışsa ve AKP cenahından “kişisel görüşüdür,
bizim gündemimizde böyle bir şey yok” mealli açıklamalar yapılsa da
ok yaydan çıkmıştı bir kere.
Hangi anlamda söylerse söylesin laik hassasiyetleri olan kesimler
tedirgin edilmişlerdi. Onlarda bu ifadeleri AKP’nin zaten çoktandır
kuşku duyulan “gizli gündemi”nin en somut dışa vurumu olarak
algıladılar. Öyle ki bu tarz sözleri kim hangi niyetle söylerse
söylesin ister istemez bir “Acaba rejimi mi değiştirmeye
çalışıyorlar?” kuşkusunu akıllara düşürür.
BAYRAM DEĞİL, SEYRAN DEĞİL…
Bu sözler insana “bayram değil seyran değil…” şeklindeki sözleri
hatırlatsa da pek o kadar boşa edilmiş gibi de durmuyordu.
Durmuyordu çünkü; tam da yeni anayasa tartışmalarının ayrıca
hassasiyet kazandığı bir “zamanlama” dahilinde söylenmişti. Üstelik
söyleyen toplumdaki herhangi bir “entelektüel”, “tarihçi” ya da
sıradan bir “hukukçu” değildi. Ağzından çıkan her söze dikkat
etmesi gereken, yapacağı her çağrıyı tartma lüzumunda olan “TBMM
Başkanı” sıfatı taşıyan bir isimdi. Sırf bu yüzden bile daha
“itinalı” olması gerekirdi. Ama nerede?..
Dahası bir AKP’li olarak aslında bu sözler partisini de zorda
bırakan sözler gibi duruyordu. Unutmayalım ki burada geçmişte
Anayasa Mahkemesi tarafından “laiklik karşıtı eylemlerin odağı”
olarak kabul edilmiş ve kapatılmaktan zar zor sıyrılmış, ceza almış
bir partiden söz ediyoruz.
Ayrıca AKP’nin gündeminde “Yeni anayasa” olsa dahi bu tartışmalar
daha çok “başkanlık” ve “federatif yapı” üzerinden yürüyordu. Şimdi
birdenbire buna “laiklik” tartışması da eklenmiş oldu. (Dolayısıyla
“Bu çıkışın acaba AKP içi tartışma ve saflaşmalarla da ilgisi var
mı?” diye sormadan edemiyor insan. Bu kez “laiklik” üzerinden ne
tür bir “ayak oyunu” dönüyor acaba? Kim, kimi zorda bırakmaya
çalışıyor?) Nasıl olsa bu ülkede herkes, her kafasına eseni söyler
hale geldi ya!..
LAİK HASSASİYETLER Mİ TEST EDİLİYOR?..
Peki o halde bu sözler –eğer “rastgele” edilmiş sözler değilse-
(Ki, hiç zannetmiyorum) o halde niye edildi? Düşünsenize; birkaç
yıl önce edilse belki de “darbe bahanesi” ya da “kapatılma
gerekçesi” olabilecek mahiyetteki sözler şimdi uluorta
söylenebiliyordu. Şimdi aynı sözlere “gündem değiştirmeye
çalışıyorlar” diyeni de, “İçlerindekini söylüyorlar” ya da “ne var
canım bu da bir fikir” diyen de var.
Ancak nedense ben pek öyle düşünemiyorum. Ben, olayı daha ziyade
gayet bilinçli bir “gündem oluşturma” olarak görüyorum. Bununla ne
kastediyorum? Şöyle ki; bu çıkış aslında bir “nabız yoklama”, bir
“tepki ölçme” amaçlı çıkıştır. Böylelikle “hazır anayasa gündemde
iken, acaba araya laiklikle ilgili bu maddeyi de sokuştursak ne
tepki alırız?” diye test edilmek istenmişe daha çok benziyor.
“Fırsatçı” bir yaklaşım kokuyor!
Bunun içinde konuyu TBMM’ni (Yani tüm milleti) temsil eden birinin
ifade etmesi uygun bulunmuş olabilir. Eğer tepkiler az ya da hafif
olursa “gündeme getirme” çok veya sert olursa “gündeme almama”
hesap edilmek amaçlanmış bulunabilir. Bu sayede bir taşla birden
fazla kuş vurulmak istenmişe benziyor. Bu yanıyla “Fırsat bu
fırsat” ya da “Baskın basanındır” anlayışına daha uygun düşüyor.
Denemesi bedava yani!..
Lakin amaç ve niyet her ne olursa olsun bu (Hele de zaten 1 Mayıs
öncesi gerginliğin yaşandığı bir dönemde) çok “tehlikeli bir oyun”
a benziyor. Toplumu yeniden germek ve kutuplaştırmaya hizmet
etmekten başka bir sonucu olamaz. Bunu kim aklına getirmiş, kim
araya yedirmek istemişse –bilerek veya bilmeyerek- herkese büyük
kötülük etmiş demektir. “Laiklik” gibi toplumun belli kesimlerince
çok temel bir hassasiyeti kaşımak, onu zedeleyecek çağrışımlarda
bulunmak hangi akla hizmettir bilinmez.
Öyle veya böyle bir yanlışa daha imza atılmış olunuyor. Türk
toplumunda “laiklik” hassasiyetinin laik kesimleri de çok aşan daha
derinde izleri olduğunu anlaması için böylesi atraksiyonlara hiç
gerek yok. Burada sorun laikliğin uygulanma biçimine dair bir
tartışma değildir. Burada sorun “tartışılıyormuş” gibi yapılıp,
toplumun zaten gerilmiş akortlarıyla bir kez daha oynanılmasıdır.
Riskli ve beyhude bir girişimdir.
Şayet durum varsaydığım gibiyse yapabileceğim tek tavsiye “Bu tarz
hesapçılıklardan vazgeçin beyler” olacaktır!.. .
27.04.2016.
[email protected]