"BİR MANİTA VASITASIYLA İTHAL ETTİM VİRÜSÜ" Kış sertleşti, acayip bir grip salgını sardı etrafı. Duyuyoruz ama uzaktan. Köyde henüz bir vaka mevcut değil. Durumdan çıkarıp bir manita vasıtasıyla ithal ettim virüsü. Alkol bir sürü rahatsızlığı gizler. Yıllardır hasta olmamışım. Kendime bakıyorum ya, alkol yok. Fena hastalandım.
"BİR DE KANLI ÖKSÜRÜK" ''Lan,'' dedim ''grip böyle bir şeymiş demek ki. İlaç bilmiyorum, doktora gitmiyorum. Berbat haldeyim, yataktan çıkamıyorum. Bir de kanlı öksürük başladı mı?
''Benim serum yeme zamanım gelmiş,'' dedim. Güvendiğim bir arkadaşımla hastaneye gittim. Hastanede bayılmışım. Gözümü açtığım bir ara, birisi gelip, ''Ailenize haber vermemiz gerekiyor,'' dedi. Ailemi telaşlandırmak istemiyordum, menajerim aklıma geldi. Sonrasını herkes basından biliyor.
"BENİ KÖYE GÖNDERİN" Bunlar başıma geldikten sonra hep şunu düşünüyordum: Köye gitmem lazım. Hep benim Avrupa'da bir sanatoryumda yatmamı tasarlıyorlardı. Bütün doktorlarıma ısrarla, ''Beni köye gönderin. Ben köye gideceğim ve iyi olacağım'' diyordum. Öyle de oldu. Köye geldiğimde bütün köy çok üzüldü. Çünkü 90 kiloydum, görenler çok şaşırıyor ama belli etmiyorlardı. Ben hastanede yatarken her şey duyulmuş. Bana o kadar iyi davrandılar ki anlatamam. Kapıma köy yumurtası, mandalina, keçi peyniri filan koyuyorlardı sürekli. İstanbul'da olsam kimsenin umurunda olmazdı. Ve o zaman kesin kararımı aldım: Artık burada yerleşik yaşayacağım ve hiç gitmeyeceğim.