"NEDİM'DEN AHMET'TEN BAŞIMIZI ALIP BİRAZ DA PAMUK'A BAKSAK!"
"Erken günahı Türkiye'deki arızaya dikkat çekmek olan Orhan Pamuk “aman” diyinceye bu kampanya sürecek."
Öldürtmeden rahat edemeyeceğiz
Bitmeyecek... Kendilerini “aydın” diye taltif eden taraftarların ölçüsüz saldırısı ve yargı kuşatması devam edecek... Erken günahı Türkiye’deki arızaya dikkat çekmek olan Orhan Pamuk “aman” diyinceye bu kampanya sürecek.
Hayır, benim de hoşuma gitmedi... “Şu kadar Ermeni kestik, bu kadar Kürt öldürdük” sözü hoş değildi.
Rahatsız ediciydi...
Bu sözün Nobel’e götüren süreci hızlandırdığı yorumlarına “hayır” demem... Bu konuda Hilmi Yavuz gibi düşünüyorum.
Böyledir bu işler...
Batılının oryantalist gustosunu okşadığınızda, bunun getirisinden azami ölçüde yararlanırsınız. Ödül alamazsanız da, isim yaparsınız; “ülkesiyle barışık olmayan yazarlar” sınıfına dahil edilirsiniz; kitaplarınızı yayınlamak için kuyruğa girerler; hakkınızda toplantılar, paneller, anma günleri filan düzenlerler; seyahatlerinizde istikballe karşılanırsınız.
Hepsi mümkün...
Fakat “değer” üreten biri de olmalısınız.
Bir şey yapmalısınız, ne bileyim ortaya bir ürün (ürünler) koymalısınız.
Beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz, “oryantalist meraka” dönük işler yapan Orhan Pamuk, dış dünyadaki başarısını sadece belli bir merakı okşamaya değil, biraz da (hatta daha çok) “eserlerine” borçludur.
Kötü romanlar yazmadı.
Hatta, iyinin bile fevkine çıktı.
Bir proje roman olan “Masumiyet Müzesi”ni dışarıda bırakırsanız, bütün eserlerine sinmiş “edebiyat çabasını” görürsünüz. “Kara Kitap” mühim bir kitaptır mesela... Dışarıda pek ses getirmeyen “Cevdet Bey ve Oğulları” benzersiz bir çağ romanıdır... “Sessiz Ev” okunasıdır...
İyidir yani
Fakat bu “iyi oryantalist romancımızın” nedir ülkesinden çektiği?
Kemalistler sevmez.
Ulusalcılar sevmez.
Merkez medyanın Beyaz Türkleri sevmez.
Milliyetçiler sevmez.
Bir kısım muhafazakârlar sevmez.
Sevilmemek sorun değil... Sorun, “sevmeme” hakkını” kullananların sergiledikleri ölçüsüz şiddette... Bu şiddetin nerelere vardığına, Hrant Dink davasında “azmettirici” olarak yargılanan Yasin Hayal’in ağzından tanık olmuştuk: “Akıllı ol Orhan Pamuk...”
Bu, “salt uyarı”nın da ötesine geçen özel bir husumetin dışa vurumuydu ve sevmeme hakkını kullananların (Orhan Pamuk’a yönelik) “kolektif bilinçaltını” yansıtıyordu (ele veriyordu).
Şiddet doğurgandır. Bir başka şiddeti üretir.
Nitekim, merkez medyanın Beyaz Türkleri, sık sık, “akıllı ol” anlamına gelebilecek haberler yaptılar. (Hürriyet gazetesinin “çıktı haberlerini” hatırlayalım...)
Kerinçli kerinçsiz birtakım zevat soluğu mahkemede aldı.
Mahkeme önü nümayişçileri “kana kan” istedi.
Kemalist sanatçılarımız bildiri üstüne bildiri yayınladı.
Küçük çaplı yürüyüşler düzenlendi.
Şehit aileleri ayaklandırıldı.
Şiddet büyüdü, büyüdü ve kısa sürede ulusal bir hüviyete büründü.
Şimdi öğreniyoruz ki, Kemal Kerinçsiz’in açtığı yoldan ilerleyen 5 bin Türk, yazardan tazminat alabilecek. Yargı bunu uygun görmüş...
Çünkü, “Pamuk’un sözleri Türklüğüme halel getirdi, gururum incindi” diyen herkes dava açabiliyor.
Diyorum ki, Nedim ve Ahmet’ten başımızı alıp, biraz da buraya, yani Pamuk’a reva görülenlere baksak...
Herhalde öldürtmeden rahat edemeyeceğiz.
Belki de öldürttükten sonra, Pamuk’a yapılanları “özgürlüklerle” ilişkilendirmeyi akledebileceğiz.
Ahmet KEKEÇ / STAR GAZETESİ