Nedim Şener Star Gazetesine konuştu! Hedefte Başbakan var!
Nedim Şener meslektaşı Hrant Dink'in öldürülüşünün 7. yılında cinayeti ve yargı sürecini Star gazetesine değerlendirdi.
Gazeteci Nedim Şener, Hrant Dink cinayeti ve davasıyla ilgili
olarak Star gazetesinden Fadime Özkan'a konuştu.
Dink davasının perde arkasıyla 17 Aralık süreci arasında çarpıcı
bir bağ olduğunu savunan Şener "Dink cinayetiyle ilgili gerçekler
daha dördüncü gün çıkmıştı ortaya ama Dink gömülmeden gerçekler
gömüldü. Cinayete bakan o günkü mutabakatı da bugünkü paralel
yapıyı da görür. Bugün hedef Başbakan." dedi.
İşte Fadime Özkan'ın Nedim Şener söyleşisindeki ilgili
bölüm:
Dink davasında İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi örgüt yok kararı
verdi. Yargıtay kararı kısmen bozdu ve suç örgütü var, terör örgütü
yok dedi. 18 sanıklı dava da böylece yeniden görülmeye başladı. Ama
ne aile ne kamuoyu adaletin tecellisine dair umut taşıyor. Hrant
için adalet diyerek hapse girmiş ve böyle diyerek çıkmış biri
olarak söyler misiniz durum size nasıl görünüyor?
Dink ailesi açısından çok zor ve her seferinde umutlandıran ama
sonra insanı yere seren bir süreç yaşanıyor. Davanın esası
bakımındansa, 14. Ağır Ceza Mahkemesi Erhan Tuncel ve diğer
sanıkları “terör örgütü yoktur” diye beraat ettirdiğinde Bakan Ömer
Çelik “Mahkemenin kararı örgüt olmadığını değil tersine ne kadar
büyük olduğunu gösteriyor” demişti. Nedeni şuydu: Mahkeme örgüt var
deseydi “peki Erhan Tunceli’n üstünde kim var” diye soracaktık.
Erhan Tuncel bu işte devletin, istihbaratın parmak izi çünkü. O
zaman tekrar istihbarat daire başkanlığına, Trabzon emniyetine
yönelecekti. Jandarma etraflıca araştırılacak nasıl bir
organizasyonun işi olduğu görülecekti. Mahkeme başkanı da “karar
verdim ama içime sinmedi” gibi garip şeyler söylemişti.
Deliller cinayeti çözmek için yeterli
-Bu durum peki bize ne söylüyor?
Örgütün olmadığını değil büyük ve uzantılarının yargıda da
olduğunu. Eski derin devletle bugün paralel devlet denilen çetenin
içiçe geçtiğini.
-Bugün Türkiye Yargıtay’ın kararı bozduğu günden farklı bir
noktada. Bu yeni hal, davanın hakkıyla görüleceği inancını besler
mi?
Dink cinayetinde adalet için paralel devlet kavgasından medet ummak
zayıflıktır. Bugün elimizdeki tüm deliller adı geçen herkesi
yargılamaya yeterli. Davanın Trabzon’dan gelen dosyayla
birleştirilmesi gerek. Davanın savcı Muammer Akkaş’tan alınması
gerek. Akkaş 25 Aralık operasyonunda gizlilik kararına rağmen tüm
bilgileri basınla paylaşırken Dink davasında bilgilere avukatlar da
gazeteciler de ulaşamıyordu. (Röportaj bittiğinde savcının görev
yerinin değiştiği haberini aldık. F.Ö) Gizlilik kararı da
kaldırılmalı.
-Savcı Akkaş görevden alınınca, tam operasyon yapacaktım
görevden alındım, dedi?
Dink dosyasını bu kavgaya alet etmek gibi bir ilkesizlik ancak
bunlara yakışır.
-Cinayet konsorsiyumunda kimler var? Ortaklık baştan mı
kurulmuş, sonradan mı?
Bu davada Trabzon ayağı çok önemli, jandarma ayağı çok önemli,
polis istihbarat ayağı çok önemli. Erhan Tuncel’in kimin elemanı
olduğuna bakılırsa cinayetin birçok ipucu var. Tuncel tutuklanıp
İstanbul’a getirildiğinde çok şeyi anlattı. Biliyor musunuz,
aslında gerçeğin büyük bölümü cinayetten dört gün sonra ortaya
çıkmıştı. Dink gömülmeden gerçek ortaya çıktı ve Dink gömülmeden
gerçekler gömüldü. Ama gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkmak gibi
bir huyu var işte. Ben 2009’tan beri anlatıyorum: Dink cinayetine
baktığınızda bugünkü paralel yapının veya yargı cuntasının tüm
bağlantılarını orada görürsünüz. Erhan Tuncel’in ifadesinde verdiği
isimlerin -Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer, Sabri Uzun-
Mit’çinin, polisin ve jandarmanın bu mahkemede topluca yargılanması
gerek. Erhan Tuncel cinayete tek başına karar vermiş, Yasin Hayal
azmettirmiş, Ogün Samast tetiği çekmiş değil ki.
Savcı Öz iki davayı niye birleştirmedi?
-Savcı Öz’ün Dink cinayetini Ergenekon davasına bağlamamasının
nedeni bu mudur?
Manidardır. Terörist diye gözaltına alındığımda ifademi Zekeriya Öz
aldı. Şöyle bir konuşma geçti aramızda, dedim ki: Beni
Ergenekonculukla suçluyorsunuz. Ben diyorum ki Dink davasının
Ergenekon ile birleştirilmesi gerek, bazı isimler iki dosyada da
sık geçiyor / O dedi ki delil yok / Kitabımı okusaydınız görürdünüz
polis şeması da var / Dink ailesinin avukatlarına her istedikleri
belgeyi verdim / Sizin göreviniz belge vermek değil davaları
birleştirmek. İlk iddianamede atıf yapıyor ama sonra
birleştirmiyorsunuz”. Birleştirseydi Ergenekon operasyonunu yapan
polisler de paralel yapı içindeki baş aktör de, Jandarma da, MİT’çi
de sanık olurdu. Öz, Dink’i tehdit eden MİT’çiyi Bedrettin Dalan’a
kaç diyen kişi olarak sorguladı sanık yaptı ama aynı kişi hakkında
Dink cinayetiyle ilgili tek işlem yapmadı.
“Başbakan’a kelepçe takacağım”
-Yapsaydı Ergenekon’u içeren daire bu yapıyı da kapsayacak şekilde
genişleyecekti?
Elbette. Fethiye Çetin de söylüyor bunu kitabında, bazı
itirafçıların isimlerini verdim ama savcının ajandasında kaldı,
diyor. Ergenekon ile Dink davası birleştirilmiş olsaydı o yapı
yargılanır, bugün o polis “Başbakan’a kelepçe takacağım” diyemezdi.
Ama maalesef yaşandı bunlar.
-Siz bu yapıyı nereden biliyorsunuz?
Başbakan’ın imzaladığı 2 Aralık 2008 tarihli Başbakanlık Teftiş
Kurulu raporundan. Ali Fuat Yılmazer’in, Ramazan Akyürek’in
kızgınlığının temel sebeplerinden biridir bu rapor. Ayrıca raporu
yazanları o günkü teftiş kurulu başkanı Muttalip Önal aracılığıyla
tehdit de ettiriyor. Çünkü o vakte kadar emniyet boyutu atlanıp
sadece jandarma üzerinde duruluyordu ama rapor emniyetteki bu
isimlerin cinayetteki sorumluluğunu açığa çıkardı. Ergenekon
jandarmayla birlikte bu cinayeti işledi gibi bir fotoğraf sunmaya
çalışıyorlardı ama bu gerçeğin küçük bir parçasıydı. Bunu yapanlar
basını da kontrol edenlerdi. Bunu görmek için o zaman ki Taraf’a
bakmak yeterli.