05 Eyl 2013 11:40
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:38
NECATİ DOĞRU, DEMİRÖREN'İ TOPA TUTTU; TÜPÇÜ GAZDAN ANLIYOR, GAZETECİLİĞİ İSE SIFIR!
Sözcü yazarı Necati Doğru, son olarak Mustafa Mutlu'yu kovan Erdoğan Demirören'i yerden yere vurdu!
Tüpçü gazete patronu kimyasala sardı!
Tüpleri, gazla dolduruyor evlere satıyordu. İyi iş. Kârlı. Tüp gaz halkın da ihtiyacı.
Başka işleri de vardı.
Beyoğlu’nda Ağa Cami’in bitişiğinde tarihi bir binayı aldı. AVM yaptı.
Tüpçünün oğlu da Beşiktaş’ın başkanıydı.
Beşiktaş’ı kötü yönetti, borca soktu. Tüpçünün oğlu Beşiktaş Genel Kurulu’nda aklanmadı. Başbakan ile arası iyi olduğu için Futbol Federasyonu başkanı yapıldı.
Tüpçü bunlarla yetinmedi.
Gazete patronluğuna soyundu.
Büyük paralar sayarak (60-70 milyon dolar) ikisi de zarar etmekte olan Milliyet ile Vatan Gazeteleri’ni eski sahibinden satın aldı. Bekleniyordu ki, tüpçü işadamlığı becerisini gazete patronluğunda da gösterecek; zarar eden gazeteleri kâra geçirecek; iki gazetede çalışmakta olan Türk basının tecrübeli kadroları ve yıllarını yazıya vermiş değerli yazarlarıyla iktidar borazanı olmayan, özgür yayıncılık yapacak (!)
Ve halkı aydınlatacak.
* * *
Tüpçü, kimyasala sardı. Gazetelerinde yazarlar, iktidarı eleştirmeye görsün, tüpçü kimyasal silah olup, o yazarı yok etmeye başladı. İlk kimyasal Metin Münir‘in
kalemine sıkıldı; “Suriye politikasında izlediği tutumla Ahmet Davutoğlu Türkiye’nin en kötü Dışişleri Bakanı olarak tarihe geçecek” diye yazan ilk Metin Münir olmuştu. Semih İdiz de “Başbakan’ın Suriye politikasının Türkiye’ye bela getireceğini” ilk yazanlardandı. İkisi de aynı anda kovuldu. Başbakan miting meydanında “Bu mu gazetecilik… Batsın senin gazeteciliğin… Sen buna niye maaş veriyorsun…” diye bağırıyor. Tüpçü,
Başbakan’ın kimi işaret ettiğini hemen anlıyor.
Nuray Mert de kovuldu.
Can Ataklı da atıldı.
Can Dündar da susturuldu.
Öyle ki; “yetmez ama evetçi” bile olmuş ve Başbakan’ın “Hasan Abi” diye onur ve şeref bahşettiği yazarlar bile “gazeteciliğin temel ilkelerini savunmak adına” küçük bir eleştiri yaptıklarında gazetelerdeki köşeleri kapatıldı. (Yazıları yüzünden gazetelerden atılanları; “İşten Kovduran Yazılar” başlığıyla Nuri Kayış kitap yaptı. Tayyip Erdoğan döneminin “Tüpçü Türü Gazete Patronlarını Korkutarak” nasıl bir medya yarattığını çok net anlatan bu kitabı herkesin mutlaka okumasını öneririm)
* * *
Mustafa Mutlu da kovuldu.
Mustafa gerçekleri yazıyordu.
Tüpçü, “gerçekleri yazmak Başbakan’ı üzüyor” diye dün Mustafa’ya da bir
kimyasal sıktı.
Tüpçü gazdan anlıyor.
Fakat gazeteciliği sıfır.
Özgür gazeteciliğin üzerine, kimyasal atarak, susturup Başbakan’ın gözüne
gireceğini sanıyor.
Özgür gazeteci susmaz.
Biri sussa, diğeri çıkar.
YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYIN
Tüpleri, gazla dolduruyor evlere satıyordu. İyi iş. Kârlı. Tüp gaz halkın da ihtiyacı.
Başka işleri de vardı.
Beyoğlu’nda Ağa Cami’in bitişiğinde tarihi bir binayı aldı. AVM yaptı.
Tüpçünün oğlu da Beşiktaş’ın başkanıydı.
Beşiktaş’ı kötü yönetti, borca soktu. Tüpçünün oğlu Beşiktaş Genel Kurulu’nda aklanmadı. Başbakan ile arası iyi olduğu için Futbol Federasyonu başkanı yapıldı.
Tüpçü bunlarla yetinmedi.
Gazete patronluğuna soyundu.
Büyük paralar sayarak (60-70 milyon dolar) ikisi de zarar etmekte olan Milliyet ile Vatan Gazeteleri’ni eski sahibinden satın aldı. Bekleniyordu ki, tüpçü işadamlığı becerisini gazete patronluğunda da gösterecek; zarar eden gazeteleri kâra geçirecek; iki gazetede çalışmakta olan Türk basının tecrübeli kadroları ve yıllarını yazıya vermiş değerli yazarlarıyla iktidar borazanı olmayan, özgür yayıncılık yapacak (!)
Ve halkı aydınlatacak.
* * *
Tüpçü, kimyasala sardı. Gazetelerinde yazarlar, iktidarı eleştirmeye görsün, tüpçü kimyasal silah olup, o yazarı yok etmeye başladı. İlk kimyasal Metin Münir‘in
kalemine sıkıldı; “Suriye politikasında izlediği tutumla Ahmet Davutoğlu Türkiye’nin en kötü Dışişleri Bakanı olarak tarihe geçecek” diye yazan ilk Metin Münir olmuştu. Semih İdiz de “Başbakan’ın Suriye politikasının Türkiye’ye bela getireceğini” ilk yazanlardandı. İkisi de aynı anda kovuldu. Başbakan miting meydanında “Bu mu gazetecilik… Batsın senin gazeteciliğin… Sen buna niye maaş veriyorsun…” diye bağırıyor. Tüpçü,
Başbakan’ın kimi işaret ettiğini hemen anlıyor.
Nuray Mert de kovuldu.
Can Ataklı da atıldı.
Can Dündar da susturuldu.
Öyle ki; “yetmez ama evetçi” bile olmuş ve Başbakan’ın “Hasan Abi” diye onur ve şeref bahşettiği yazarlar bile “gazeteciliğin temel ilkelerini savunmak adına” küçük bir eleştiri yaptıklarında gazetelerdeki köşeleri kapatıldı. (Yazıları yüzünden gazetelerden atılanları; “İşten Kovduran Yazılar” başlığıyla Nuri Kayış kitap yaptı. Tayyip Erdoğan döneminin “Tüpçü Türü Gazete Patronlarını Korkutarak” nasıl bir medya yarattığını çok net anlatan bu kitabı herkesin mutlaka okumasını öneririm)
* * *
Mustafa Mutlu da kovuldu.
Mustafa gerçekleri yazıyordu.
Tüpçü, “gerçekleri yazmak Başbakan’ı üzüyor” diye dün Mustafa’ya da bir
kimyasal sıktı.
Tüpçü gazdan anlıyor.
Fakat gazeteciliği sıfır.
Özgür gazeteciliğin üzerine, kimyasal atarak, susturup Başbakan’ın gözüne
gireceğini sanıyor.
Özgür gazeteci susmaz.
Biri sussa, diğeri çıkar.
YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYIN