08 Ağu 2011 13:05
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:39
''NE OLDU KARAGÜMRÜK YANDI MI?'' DUMANLI HÜRRİYET'İ UĞUR ASLAN'LA VURDU!
Hürriyet Gazetesi Uğur Arslan gözaltına alınınca ilginç bir manşet atmıştı. İşte o manşetle bugün Ekrem Dumanlı kafa buldu.
Ne oldu, Karagümrük yandı mı?
Ergenekon davaları ile ilgili ortaya çıkan en somut delilleri bile görmezden gelerek masumiyet karinesine, ’zanlılar kesinlikle suçsuzdur’ anlamı yükleyenler, konu Deniz Feneri’ne gelince elde avuçta ne varsa her şeyi dibine kadar kullanıyor. Daha şimdiden Deniz Feneri şüphelilerini kesin suçlu ilan ettiler bile.
Hafta içinde yaşanan bir gözaltı bazı kesimlerin yargıya intikal eden davalarda ne denli yanlı olduğunu ve nasıl bir çifte standart gözettiğini gözler önüne serdi. Sunucu Uğur Arslan gözaltına alınır alınmaz adeta zil takıp oynayanlar, hem internetten hem de gazete manşetlerinden ’Karagümrük şimdi yandı’ diyerek yürütülmekte olan soruşturmayı hakikaten bir yangın alanına çevirdi. Güya Arslan’ın "Karagümrük Yanıyor" adlı şiirine atıfta bulunuyorlardı; ancak gözaltına alınma haberinin her satırında bir kin ve intikam kokuyordu.
Benzer yayınları Zahid Akman’a yaptıklarında, RTÜK döneminden kalma hesapların bu sert dilde payının olduğunu düşünmüştüm. Aynı ölçüsüz üslubu Kanal 7 yöneticilerinden Mustafa Çelik ve Zekeriya Karaman için yaptıklarında, medyadaki rekabet hesaplaşması zannına kapılmıştım. Meğer mesele çok daha derinmiş. Bir sunucu gözaltına alındığında insan bu kadar zafer naraları atar mı? Sonuçta Uğur Arslan serbest bırakıldı. Demek ki Karagümrük yanmamış. Aslında yanan başka bir şey...
Deniz Feneri soruşturmasında korkunç bir gelişme yaşandı. İddialara göre soruşturmayı yürüten savcı devletin bir birimine soruşturma ile ilgili faks çekerken resmî evrakın bir bölümünün üstünü kapatıyor; hatta ilgili birimin konuya dair sorusuna da yanlış cevap veriyor. Belgede tahrifat yapmak ağır bir suç değil mi? Şayet iddialar doğruysa bu soruşturmayı yürüten savcı korkunç bir şüpheye neden olmuştur. Bakanlık müfettişleri olaya el koymuş; iddia doğruysa hesabı da ağır olmalı. Peki, bu önemli gelişmenin bir kısım medyada haber değeri taşıması gerekmez mi? Deniz Feneri şüphelilerini suçlarken aslan kesilenler adalet üzerine gölge düşerken de aynı celadetle kükreyebilmeli. Yoksa yandı gazetecilik...
Ekrem Dumanlkı/Zaman
Ergenekon davaları ile ilgili ortaya çıkan en somut delilleri bile görmezden gelerek masumiyet karinesine, ’zanlılar kesinlikle suçsuzdur’ anlamı yükleyenler, konu Deniz Feneri’ne gelince elde avuçta ne varsa her şeyi dibine kadar kullanıyor. Daha şimdiden Deniz Feneri şüphelilerini kesin suçlu ilan ettiler bile.
Hafta içinde yaşanan bir gözaltı bazı kesimlerin yargıya intikal eden davalarda ne denli yanlı olduğunu ve nasıl bir çifte standart gözettiğini gözler önüne serdi. Sunucu Uğur Arslan gözaltına alınır alınmaz adeta zil takıp oynayanlar, hem internetten hem de gazete manşetlerinden ’Karagümrük şimdi yandı’ diyerek yürütülmekte olan soruşturmayı hakikaten bir yangın alanına çevirdi. Güya Arslan’ın "Karagümrük Yanıyor" adlı şiirine atıfta bulunuyorlardı; ancak gözaltına alınma haberinin her satırında bir kin ve intikam kokuyordu.
Benzer yayınları Zahid Akman’a yaptıklarında, RTÜK döneminden kalma hesapların bu sert dilde payının olduğunu düşünmüştüm. Aynı ölçüsüz üslubu Kanal 7 yöneticilerinden Mustafa Çelik ve Zekeriya Karaman için yaptıklarında, medyadaki rekabet hesaplaşması zannına kapılmıştım. Meğer mesele çok daha derinmiş. Bir sunucu gözaltına alındığında insan bu kadar zafer naraları atar mı? Sonuçta Uğur Arslan serbest bırakıldı. Demek ki Karagümrük yanmamış. Aslında yanan başka bir şey...
Deniz Feneri soruşturmasında korkunç bir gelişme yaşandı. İddialara göre soruşturmayı yürüten savcı devletin bir birimine soruşturma ile ilgili faks çekerken resmî evrakın bir bölümünün üstünü kapatıyor; hatta ilgili birimin konuya dair sorusuna da yanlış cevap veriyor. Belgede tahrifat yapmak ağır bir suç değil mi? Şayet iddialar doğruysa bu soruşturmayı yürüten savcı korkunç bir şüpheye neden olmuştur. Bakanlık müfettişleri olaya el koymuş; iddia doğruysa hesabı da ağır olmalı. Peki, bu önemli gelişmenin bir kısım medyada haber değeri taşıması gerekmez mi? Deniz Feneri şüphelilerini suçlarken aslan kesilenler adalet üzerine gölge düşerken de aynı celadetle kükreyebilmeli. Yoksa yandı gazetecilik...
Ekrem Dumanlkı/Zaman