Ne olacak bu “Pornografik Manşetler” sorunu?..
Medyaradar medya analisti Atilla Akar, zaman zaman medyada uç verebilen “pornografik manşetler” sorununu ele aldı…
Aslında ben bu yazıyı geçen hafta yazacaktım. Lakin insanın keyfi
yerinde olmayınca eli de klavyeye pek gitmek istemiyor işte. Fakat
kafamın bir köşesine not ettim. Çünkü öyle bir çırpıda es geçilecek
türden bir olay sayılamazdı. İpin ucunun kaçması ile herkese
kolaylıkla sirayet edebilir bir üslup maalesef.
Malum; geçen hafta gündemi işgal eden “Metro Turizm Otobüsünde
Mastürbasyon Skandalı” sonrası Meydan Gazetesi “Yüzünde patladı!”
manşetiyle tartışma gündemine gelmişti. Ancak hemen belirteyim bu
bir “Meydan Gazetesi’ne tepki” yazısı değil. Metro turizm olayı
üzerine ise hiç değil. (Bu yönüyle “ilkesel bir hatırlatma” yazısı
olabilir ancak) Değil çünkü, Meydan Gazetesi manşeti bu yazıya
ancak “vesile” olabilir, sebep değil. (Zaten Meydan Gazetesi’de
özür diledi anladığım kadarıyla) Yoksa bugün Meydan Gazetesi yapar
yarın bir başkası. Zaten bu “alışkanlık” hiç de yeni sayılmaz.
Muhtelif zamanlarda ve çeşitli bahanelerle su yüzüne çıkabilmiştir.
Sadece uygun zaman ve konu bekliyordur.
SADECE “SPOR MEDYASI”NA ÖZGÜ BİR EĞİLİM
DEĞİL!..
Malum; bu tarz cinsel içerikli ima ve küfürlerle dolu gazetecilik
genellikle bir kısım spor gazeteciliğine, bulvar gazeteciliğine ve
geçmişte TAN tarzı soft erotik esprilerlerle dolu gazetecilik
türüne aitti. Lakin zaman zamanda olsa muhtelif tür ve kulvardaki
gazetelerde de aynı anlayış hortlayabiliyor. Ayar kaçmaya
görsün!
Bilhassa spor gazetelerinde ya da sayfalarında zaman zaman
ağızlarını bozdukları, bol küfürlü, argo manalar ve cinsel imalar
barındıran manşetler, haber başlıkları atmaları durumu olabiliyor.
(Bunu çağrıştıran bir gazete adı bile oluştu) Ancak bu gazetelerin
okur kitlesinin bir kısmının zaten statlardaki “izleyici profili”ne
uygun ve oralardaki küfürlü hava ve tezahürata “alışkın” oldukları
için biraz “ayıp” kaçsa da fazla “tuhaf” kaçmıyor. Bilhassa bazı
önemli karşılaşmalar sonrası atılabilen manşetler bu gibi
yüklemeler barındırabiliyor. Nabza ve seviyeye göre şerbet
yani!
Genellikle avama hitap eden, ucuz, bol magazin ve cinsellik içeren
türde gazetecilik içinde durum pek “şaşırtıcı” değil. Onlarda hitap
ettikleri kitlenin ortalamasına sesleniyorlar ve zaten o yüzden de
alınıyorlar. Geçmişte ve günümüzde bunun birçok örneği var. Bol
erotik fotoğraflar, bol asparagas haberler ve tabii bol cinsel
imalı hatta pornografik yüklemeler. Üstelik bu dünyada da mevcut
olan bir eğilim. Yeni keşfedilmiş bir şey değil!
BİR “LÜMPEN GAZETECİLİK” ZİHNİYETİ!..
Ne var ki şimdilerde toplumda ve siyasette yükselen nabız,
gruplaşmaların çok keskin biçimler alması, kapışmaların en sert
şekilde yaşanması, entelektüellerin de buna ayak uydurması (Hatta
öncülük etmesi) ile birlikte aynı eğilim siyasi ve sosyal konulara
ele alışlara da sıçramış görünüyor. (Yakın geçmişteki “önüne
yatmak” tartışmasının aldığı boyutlar gibi) Bol küfürlü tartışma ve
atışmalar, çirkin dalaşmalar giderek artıyor.
Okur veya o kesimin yanlılarının da teşvik ve beklentisi ile de
örtüşünce ortaya adeta vahim bir “holigan zihniyeti” ve üslubu
çıkabiliyor. Futbol kulüpleri gidiyor yerini siyasal kesim, parti
ve liderler alıveriyor. Ancak “tarz” aynı. Bu “lümpen zihniyet”
zamana ve zemine bağlı olarak kendini her noktada dışa vurabiliyor.
Bu yüzden toplumsal sorumluluk ve ahlak, basın meslek ilkeleri de
genel yozlaşmaya bağlı olarak şu veya bu ölçüde
zedelenebiliyor.
MANŞET ADABI GEREKİYOR!..
Hiç şüphesiz gazetecilikte manşet atmak ayrı bir maharettir ve özel
bir yeri vardır. Manşet vitrinin yani birinci sayfanın en çarpıcı
yanıdır. (Hatta sırf bu iş için istihdam edilen insanlar olabilir)
İlaveten ayrı bir ustalık işidir. Herkes manşet atamaz. Manşet
genellikle kolektif bir üründür ve yazı işlerinde bir tartışma
süreci sonucu ortaya çıkar. Bu yüzden bazen çok zekice, ince
esprililer barındıran, toplumsal nabzı belli bir seviyede yakalayan
harika manşetler ortaya çıkabileceği gibi bazen de bazen de cıvık,
seviyesiz, ironi yapayım ya da dikkat çekeyim, rakiplerime fark
atayım derken ucu pespayeliğe varabilen, terbiye yoksunu manşetler
de ortaya çıkabilir.
Bu yüzden manşet atanlar bazen çok zekice, çok kurnazca, hatta çok
estetik bir halt yediklerini zannedebilirler. Çevrelerinden hatta
okurdan bu yönde belli pohpohlamalar, teşvikler de görebilirler.
Ancak her ne olursa olsun belli bir üslup ve seviyeyi korunmakla
yükümlüdürler.
Nasıl her gazete ya da yazar kızdığı, hoşlanmadığı durum ve
kişilere kafasına estiği gibi tavır alamaz, ifadeler kullanamazsa
aynı şekilde manşetler de atamaz. Herkese küfredemeyeceği gibi
“Pornografik manşetler”e de sığınamaz. “Ne yapalım bu da böyle
olsun” denilemez. Denildiği anda bir eğilime kapı aralar ve huy
edinilmesine yol açarsınız.
Tabii bazen -çok istisnai durumlarda- erotik imalar, espriler,
benzetmeler belki kullanılabilir veya konunun muhtevası gereği
gerekebilir. Ancak bunları kullanırken bile belli bir seviyenin,
ince ayarın, insanlara hakarete varmayan dokundurmaların, dozunu
şaşırmamanın, pornografik temalara sardırmamanın dikkatle ele
alınması, korunması gerekir herhalde. Bu yapılamayacaksa hiç
kullanılmaması daha uygun olur. Çünkü işin mahiyeti gereği kantarın
topuzu her an kaçabilir. İyisi mi bu kulvara hiç girmemek galiba.
Unutun gitsin ve bu kapıyı hiç aralamayın.
Neyse ki benzer tarz manşetler Türk basınında çok dominant bir
eğilim değil. Hatta çok istisnai sayılabilir. Ancak bir kez
“mazur”, “olağan” gördüğünüzde hızla çoğalabilir. Hele günümüzün
iyice sefilleşen “kitle kültürü”nün de buna bazı açılardan cevaz
verdiği düşünülürse hepten sakıncalıdır. Sınırları fazla zorlamamak
gerek!
Anlaşılan bazı hassasiyetleri medyaya ve sorumlularına tekrar
hatırlatmakta yarar var…
31.05.2016.
[email protected]