"NE İŞİN VAR SENİN CUMHURİYET'TE!.." ÇİÇEĞİ BURNUNDA CUMHURİYET YAZARI İLK YAZISINI YAZDI!..
Cumhuriyet Gazetesinde yazmaya başlayan Kürşat Başar çevresinden ne tür reaksiyonlar aldığını yazdı.
Cumhuriyet'te yazacağımı duyunca tebrik edenler dışında bazı arkadaşlar da, "yahu ne zamandır bir yerde yazmıyorsun, şimdi taraf olarak algılanma" diye uyarıda bulundular.
Eh, haksız da değiller, bizde gazetecinin akıllısı esen rüzgâra göre hareket kabiliyeti olandır çünkü. Yok, kimseyi kastetmiyorum.
Daha ilk yazımdan polemik çıkartmaya niyetim yok merak etmeyin.
(...)
Ya benim ne zaman nerede bulunmam gerektiği konusundaki seçimlerinde bir gariplik " var ya da kafalarımızdaki kalıpların değişmesi için birkaç yüzyıl daha geçmesi gerekiyor.
(...)
Bu Cumhuriyet gazetesi ben kendimi bildim bileli sorunlu.
Benim daha Abdülcanbaz okuduğum dönemlerde bile öyleydi. O sıralarda Ali Ulvi'nin ilk sayfa karikatürlerine de bayılırdım, ama yazılardan pek bir şey anlamazdım. Sonra lise yıllarında gazeteyi, köşe yazarlarını okumaya başladım.
O günlerde, bazı yerlerde cebinizde katlanmış Cumhuriyet gazetesi varsa havanız olurdu. Bazı yerlerdeyse öldürülme ihtimaliniz...
•••
Yıllar sonra Paris'te dolaşırken birkaç kişinin cebinde katlanmış Le Monde görünce "acaba bunların niyeti ne, bunlar hangi fraksiyondan" diye meraklanmış, sonra dünyanın başka bir yerinde cebinde gazete gezdirmenin onu okumak dışında bir şey ifade etmediğini fark etmiştim.
Gerçekten de ilginç bir durum.
İnsanın cebinde gezdirdiği ya da okuduğu gazetenin bu kadar ciddi bir simge olması, neredeyse bu nedenle hayatının kararabilmesi (ki kaç kişinin kararmıştır) şaka gibi...
Ama bizde görüntü her şeydir. Bunun için de durum o vahamette olmasa da hâlâ izlerin kalması şaşırtıcı değil.