NAZLI ILICAK'TAN SABAH YAZARLARINA "BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ" DERSİ!
Nazlı Ilıcak, "Bu olayda hiç bir gazetecinin sevineceği hiç bir şey yok" diyerek gazetesinin yazarlarıyla ters düştü..
Basın Odası gündemin flaş gelişmesi olan Odatv baskını ve Soner Yalçın'ın gözaltına alınmasını tartışmaya açtı. Ruşen Çakır'ın modere ettiği programın yorumcuları konuyu 'basın özgürlüğü' başlığı altında değerlendirdi.
Sabah yazarı Nazlı Ilıcak köşesinden ve Twitter'dan baskını eleştirerek dikkat çekmişti. Basın Odası'nda da eleştirilerine devam eden Ilıcak, Ruşen Çakır'ın sorusuyla zor durumda kaldı. Çakır, Ilıcak'ın gazetesi Sabah'taki bazı isimlerin baskını sevinçle karşıladıklarını hatırlatarak yorum istedi. Sabah yazarları Emre Aköz ve Sevilay Yükselir, Odatv baskınına açık destek sunmuşlardı.
Çakır'ın sorusu karşısında dengeli bir cevap vermeye özen gösteren Ilıcak yine de 'bu olayda hiç bir gazetecinin sevineceği hiç bir şey yok' diyerek gazetesinin yazarlarıyla ters düşmüş oldu.
Nazlı Ilıcak: Çok münasebetsizce bulduğumu yazmıştım zaten. 2007'de Ümraniye'deki bombaların bulunmasıyla başlayan bir davada bugün neden böyle bir baskın yapılıyor ki? Basın özgürlüğü konusunda çok titiz davranılması gerekiyor. Bunun hükümetin insiyatifiyle yapıldığına da inanmıyorum. Neden yapsın ki tepki aldı zaten. ABD bile duyarlılık gösterdi.
Ruşen Çakır: Sizin gazetenizde özellikle sevinen yazarlar bile oldu. 'Oh ne iyi oldu' diye yazanlar oldu...
Nazlı Ilıcak: Şimdi bu çok yanlış. Daha önce benim de 12 Eylül'deki bazı yazılarım çarpıtılarak o sitede kullanılmıştı. Hakkımda 'darbeci' denmişti bazı medya mecralarında. Türkiye'de bir takım insanları karalamak üzere, olayları saptırmak üzere bazı psikolojik operasyonlar yapılıyor. Soner Yalçın'ın da bunu yaptığını düşünenler var. O nedenle öyle yazıyorlar. Bir kere sevinilecek hiç bir şey yok. Gazetecilerin burada sevineceği bir şey yok. İddialar doğru bile çıksa sevinilecek bir şey yok.
Nuray Mert: Terör kavramı modern dünyada bir baskılama aracı olarak kullanılıyor artık. Baskı altına alınacak odaklar 'iç düşman' olarak 'terör' kavramı içine koyulyor. Böylece evrensel baskıdan da kurtuluyorsunuz. Kürt siyasal hareketine de bu yapıldı. Burada da Ergenekon bağlantısı iddasıyla baskı altına alma arayışı var. Ama şunu da eklemek gerek. 'Görüşlerine katılmasam da' diye başlayarak destek sunuluyor genelde. Biz de öyle yapıyoruz ama amaç kesinlikle araya bir mesafe koyarak kendini garantiye alma çabası değil. Gerçekten farklı düşünüyoeuz çünkü. Soner Yalçın'ın 'Efendi' kitabı beni çok rahatsız etmiştir. Antisemitizm çok yakından takip ettiğim bir şeydir çünkü. Ama kimsenin de dikkatini çekmedi bu anlamda, hatta kitap çok sattı... Olan biteni ve dünyayı kestirmeden, komplo teorileriyle anlayan bir düşünme biçimi var.