26 Ara 2012 09:53 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 14:33

NAZLI ILICAK'TAN AYŞENUR ARSLAN'A ŞOK SUÇLAMA; ''SUÇLUYU BAĞRINA BASIYOR''

Sabah yazarı Nazlı Ilıcak, Ayşenur Arslan'ın Medya Mahallesi'nde bazı suçluları korumaya çalıştığını iddia etti..

Suçluyu bağrımıza basarsak...

Fuhuş ve casusluk çetesi iddiasıyla yargılanan İbrahim Sezer, Ağustos 2012’de 15 yıla mahkûm oldu. Buna rağmen, hâlâ onu aklama çabaları medyada devam ediyor. Meselâ Medya Mahallesi’nde Ayşenur Arslan, Sezer’in ifadesine yanlışlıkla giren bir cümleden hareketle, davanın tümü düzmece izlenimini vermeye çalıştı veyahut ben böyle anladım. "Vika" tartışması bir yıl öncesine dayanıyor. İbrahim Sezer’in avukatı, "Müvekkilimin ifadesi saptırıldı. Telefonda ’Ben Vika’nın yanına uğrarım’ sözünü sarf etmediği halde, çeteyle arasında irtibat kurdular" demişti.

O tarihte de bu haber "sehven ifade" başlığıyla alaycı biçimde verilmiş, İbrahim Sezer’in, polisin kurbanı olduğu intibaı yaratılmak istenmişti. Halbuki Sezer’in ikametinde ele geçirilen telefon fihristinde, çeteyle ilişkiyi doğrulayan veriler doğru olduğu gibi, yaptığı çok sayıda telefon görüşmesi, dijital veri ve doküman (200 TSK mensubuna ait özel hayatlarıyla ilgili video görüntüleri, fotoğraflar, mail vs.) suç delillerini oluşturuyordu. Nitekim Sezer, örgüt üyeliği, özel hayatın gizliliği, haberleşme gizliliğini ihlâl, kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek ve kaydetmek, devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etmek gibi suçlardan 15 yıl ceza aldı. Sadece, özel hayata ilişkin belgelerin şantaj maksadıyla kullanıldığı ispat edilemedi. Çünkü kimse -muhtemelen daha büyük rezalet çıkmasın diyeşikâyetçi olmadı. Ayrıca devlet sırlarının ve gizli bilgilerin başka devletlere satıldığına dair delil bulunamadı.

Telefon tutanağına "Vika’nın yanına uğrarım" cümlesini koyan 2 polis yargılanıyor. Duruşmada komiser Haşim Gülal, hata fark edilir edilmez düzeltme tutanağıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na iletildiğini söyledi. Sonuç itibariyle, bir cümlenin tutanağa geçmesinde polis kasıtlı da davranmış olabilir. Bunun kararını hâkim verecek. Benim anlayamadığım nokta, neden meslektaşlarımız tek bir olaydan hareketle diğer delilleri yok farz ederek kişileri aklamaya çalışıyor? Üstelik bir yandan "özel hayatın gizliliği" diyeceksiniz, bir yandan da, bu suçtan mahkûm olanları bağrınıza basacaksınız.

Nazlı Ilıcak’ın yazısının tamamı için tıklayın