28 Haz 2011 11:50
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:30
NAZLI ILICAK HANGİ GAZETECİLERİN TUTUKSUZ YARGILANMASINI İSTEDİ?
Nazlı Ilıcak, bugün köşesinde, milletvekil seçilip tahliye edilmeyen gazetecileri yazdı. Bir yandan vurdu diğer yandan da tutuksuz yargılanmalarını savundu.
İşte Sabah yazarı Nazlı ılıcak’ın bugünkü köşe yazısı...
Balbay, Özkan, Şener ve Şık
Mustafa Balbay’ın, Engin Alan’ın, ya da Mehmet Haberal’ın, milletvekili seçilince dokunulmazlık kazanmadıkları konusunda herkes mutabık. Öyleyse, bu kişilerin, otomatik olarak tahliye edilmeleri de savunulamaz. Tahliye kararı, kazanılan milletvekili statüsünden farklı olarak değerlendirilmeli. Tutukluluğun devamının şartları mevcut mu? Bu da, mahkemenin takdirinde olan bir yetki.
Kimisi, tutukluluk halinin, özel yetkili mahkemelerden kaynaklandığını düşünüyor. Oysa, Ağır Ceza Mahkemelerinden de, çok sayıda tutukluluk kararı çıkıyor. İstatistiklere göre, yargılanan sanıkların % 60’ı tutuklu. O zaman tutukluluğu sınırlayacak bir düzenleme yapılmalı. Yalnız şunu da söylemeden geçemeyeceğim: Hapiste yatan diğer gazetecileri bir kenara bırakıp, sadece "Mustafa Balbay seçildi, tutukluluğu kalksın" diyenlere bir çift sözüm var: Böyle keyfilik olur mu? İşin aslına bakarsanız, bizzat Balbay’ın el yazısı notları, bir zamanlar kendisinin siyasete müdahale eden askerlerle gönül beraberliği içinde olduğunu ortaya koyuyor. Ama buradan hareketle, ona "darbeci" demek kolay değil. O süreçte, birçok işadamı, öğretim üyesi ve gazeteci, askerlerle işbirliğine gitmekte beis görmüyordu. Hatta onların darbe yapmasını istiyorlardı. Zaman öyle bir zamandı.
***
Ortada şöyle bir adaletsizlik yok mu? Tutuklu gazeteci Ahmet Şık, "Kontrgerilla ve Ergenekon’u Anlama Kılavuzu" isimli kitabında, Mustafa Balbay’ın günlüklerine değinerek, onun, üst düzey komutanlarla sürdürdüğü yakın ilişkileri eleştirmişti. "Mustafa Balbay’a ait not ve günlükler, en az Özden Örnek günlükleri kadar önemli. 2002 öncesine ait olan notlar, üst düzey komutanlarla sürdürdüğü ilişkilerdeki yakınlığın tesadüfi olmadığını belgeliyor. Bu yakın ilişkinin ne boyuta vardığını anlayabilmek için şu pasaj bile tek başına yeterli. Balbay şöyle yazıyor: 8 Kasım 2002. KKK Aytaç Yalman’ın makamında görüşme. Bugün yayınlanacak bildiriyi okudu. 10 Kasım nedeniyle, ilk kez, Atatürk’e rahat uyu ve bize güven diye bitiyor bildiri. Bana da bazı ekler yaptırdı."
Ama, CHP, Ahmet Şık’ı aday göstermediği için o içeride; bütün baskılar, milletvekili seçilen Balbay’ın tutukluluğunun kalkması istikametinde.
Ben kendi pozisyonumu açıklayayım: Ergenekon ve Balyoz’da asli fail konumunda olmayanların tümünün tutuksuz yargılanmalarını talep ediyorum. Bunun içine Tuncay Özkan da giriyor, Ahmet Şık da, Nedim Şener de, tabii Mustafa Balbay da.
Balbay, Özkan, Şener ve Şık
Mustafa Balbay’ın, Engin Alan’ın, ya da Mehmet Haberal’ın, milletvekili seçilince dokunulmazlık kazanmadıkları konusunda herkes mutabık. Öyleyse, bu kişilerin, otomatik olarak tahliye edilmeleri de savunulamaz. Tahliye kararı, kazanılan milletvekili statüsünden farklı olarak değerlendirilmeli. Tutukluluğun devamının şartları mevcut mu? Bu da, mahkemenin takdirinde olan bir yetki.
Kimisi, tutukluluk halinin, özel yetkili mahkemelerden kaynaklandığını düşünüyor. Oysa, Ağır Ceza Mahkemelerinden de, çok sayıda tutukluluk kararı çıkıyor. İstatistiklere göre, yargılanan sanıkların % 60’ı tutuklu. O zaman tutukluluğu sınırlayacak bir düzenleme yapılmalı. Yalnız şunu da söylemeden geçemeyeceğim: Hapiste yatan diğer gazetecileri bir kenara bırakıp, sadece "Mustafa Balbay seçildi, tutukluluğu kalksın" diyenlere bir çift sözüm var: Böyle keyfilik olur mu? İşin aslına bakarsanız, bizzat Balbay’ın el yazısı notları, bir zamanlar kendisinin siyasete müdahale eden askerlerle gönül beraberliği içinde olduğunu ortaya koyuyor. Ama buradan hareketle, ona "darbeci" demek kolay değil. O süreçte, birçok işadamı, öğretim üyesi ve gazeteci, askerlerle işbirliğine gitmekte beis görmüyordu. Hatta onların darbe yapmasını istiyorlardı. Zaman öyle bir zamandı.
***
Ortada şöyle bir adaletsizlik yok mu? Tutuklu gazeteci Ahmet Şık, "Kontrgerilla ve Ergenekon’u Anlama Kılavuzu" isimli kitabında, Mustafa Balbay’ın günlüklerine değinerek, onun, üst düzey komutanlarla sürdürdüğü yakın ilişkileri eleştirmişti. "Mustafa Balbay’a ait not ve günlükler, en az Özden Örnek günlükleri kadar önemli. 2002 öncesine ait olan notlar, üst düzey komutanlarla sürdürdüğü ilişkilerdeki yakınlığın tesadüfi olmadığını belgeliyor. Bu yakın ilişkinin ne boyuta vardığını anlayabilmek için şu pasaj bile tek başına yeterli. Balbay şöyle yazıyor: 8 Kasım 2002. KKK Aytaç Yalman’ın makamında görüşme. Bugün yayınlanacak bildiriyi okudu. 10 Kasım nedeniyle, ilk kez, Atatürk’e rahat uyu ve bize güven diye bitiyor bildiri. Bana da bazı ekler yaptırdı."
Ama, CHP, Ahmet Şık’ı aday göstermediği için o içeride; bütün baskılar, milletvekili seçilen Balbay’ın tutukluluğunun kalkması istikametinde.
Ben kendi pozisyonumu açıklayayım: Ergenekon ve Balyoz’da asli fail konumunda olmayanların tümünün tutuksuz yargılanmalarını talep ediyorum. Bunun içine Tuncay Özkan da giriyor, Ahmet Şık da, Nedim Şener de, tabii Mustafa Balbay da.