29 Mayıs 2012 09:51
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:42
NAZLI ILICAK EZBER BOZDU! "ERGENEKON DAVASI'NDAN ENDİŞE EDİYORUM"
"Ergenekon davasını ülkemiz adına önemsiyorum. Ama, işin insani boyutunu görmezden gelemem."
Ergenekon'da zorluklar
Her cezaevi, bin bir hasretle doludur. Hüzün fışkırır koğuşlardan. Zaman zaman da umut. Biz mahkemede sadece sanıkları görürüz, davalara odaklanırız ama, onların ardında gözyaşı döken aileleri vardır: Anneler, babalar, eşler, evlâtlar, kardeşler, dostlar gün sayar. Ve zaman, ağır çekim bir film gibi bir türlü geçmek bilmez. Kavuşma anı, ertelendikçe ertelenir...
Ergenekon davasını ülkemiz adına önemsiyorum. Ama, işin insani boyutunu görmezden gelemem. Görmek istesem dahi, vicdanım elvermez.
Meslektaşım Tuncay Özkan, Ergenekon tutuklusu. 2. Ergenekon davasından, Levent Ersöz, Hasan Atilla Uğur, Mustafa Balbay gibi kişilerle birlikte yargılanırken, bir yıl sonra, 2. ve 3. Ergenekon birleştirildi. Şimdi ise, iş iyice içinden çıkılmaz hale geldi. Zira bütün Ergenekon davaları tek sepette. Sanıklar birbirlerini tanımıyor, hatta birbirlerine karşı husumet duyuyor. Suç isnat edilen tarihler de farklı. Biri 2003'ten, bir diğeri 2007, 2008'deki gelişmelerden yargılanıyor.
Kent Oteli toplantılarını yapan Mehmet Haberal da, bu toplantılara hiç çağrılmayan, onunla selâmı sabahı olmayan Tuncay Özkan da aynı davanın aynı mahkemedeki sanığı. Geçenlerde Osman Yıldırım, Tuncay Özkan'a saldırmış. Zira Özkan, "Danıştay cinayeti" kitabında Yıldırım'dan "güvenilir değil" diye söz etmiş. Her ikisi de, aynı mahkemenin sanığı. Bu toptancı bakış endişe verici. Bir yanda Danıştay saldırısı ve Ümraniye'deki bombalarla somutlaşan Ergenekon süreci, Osman Yıldırım, Veli Küçük, Kemal Kerinçsiz, Fikret Emek, Muzaffer Tekin, Sevgi Erenerol...
Öte yanda onları tanımayan, aksine husumet duyan bir Tuncay Özkan. Zaten, İnternet Andıcı ve İrtica ile Mücadele Eylem Planı'ndan sorumlu tutulan Org. İlker Başbuğ da bu yüzden isyan ediyor ya! O, İnternet Andıcı'nda imzası bulunan diğer askerlerle ayrı bir davanın konusuyken, birdenbire Ergenekon paketinin içine atıldı ve "terör örgütü lideri" ilan edildi.
Davalar farklı mahkemelerde görülse, adalet daha etkili biçimde tecelli eder ve sonuçlar daha az tartışılırdı. İşin içinden nasıl çıkılacağını doğrusu merak ediyorum. Bugün cezaevlerinde bulunan bazı askerlerin, sivil toplum örgütleri ve medyayla işbirliği yaparak darbe teşebbüsünde bulunduklarını ya da kara propagandayla istikrarı sarsmayı ve mevcut iktidarı devirmeyi amaçladıklarını düşünüyorum. Kamuoyunun önemli bir bölümü yargılama sürecine destek de veriyor. Ama, her bir sanık tek bir Ergenekon paketine konulunca, davanın insicamı bozuluyor. Çok tartışılacak ve vicdanları tatmin etmeyecek bir kararla karşı karşıya kalacağımız endişesini taşımaya başladım.
Nazlı ILICAK / SABAH
Her cezaevi, bin bir hasretle doludur. Hüzün fışkırır koğuşlardan. Zaman zaman da umut. Biz mahkemede sadece sanıkları görürüz, davalara odaklanırız ama, onların ardında gözyaşı döken aileleri vardır: Anneler, babalar, eşler, evlâtlar, kardeşler, dostlar gün sayar. Ve zaman, ağır çekim bir film gibi bir türlü geçmek bilmez. Kavuşma anı, ertelendikçe ertelenir...
Ergenekon davasını ülkemiz adına önemsiyorum. Ama, işin insani boyutunu görmezden gelemem. Görmek istesem dahi, vicdanım elvermez.
Meslektaşım Tuncay Özkan, Ergenekon tutuklusu. 2. Ergenekon davasından, Levent Ersöz, Hasan Atilla Uğur, Mustafa Balbay gibi kişilerle birlikte yargılanırken, bir yıl sonra, 2. ve 3. Ergenekon birleştirildi. Şimdi ise, iş iyice içinden çıkılmaz hale geldi. Zira bütün Ergenekon davaları tek sepette. Sanıklar birbirlerini tanımıyor, hatta birbirlerine karşı husumet duyuyor. Suç isnat edilen tarihler de farklı. Biri 2003'ten, bir diğeri 2007, 2008'deki gelişmelerden yargılanıyor.
Kent Oteli toplantılarını yapan Mehmet Haberal da, bu toplantılara hiç çağrılmayan, onunla selâmı sabahı olmayan Tuncay Özkan da aynı davanın aynı mahkemedeki sanığı. Geçenlerde Osman Yıldırım, Tuncay Özkan'a saldırmış. Zira Özkan, "Danıştay cinayeti" kitabında Yıldırım'dan "güvenilir değil" diye söz etmiş. Her ikisi de, aynı mahkemenin sanığı. Bu toptancı bakış endişe verici. Bir yanda Danıştay saldırısı ve Ümraniye'deki bombalarla somutlaşan Ergenekon süreci, Osman Yıldırım, Veli Küçük, Kemal Kerinçsiz, Fikret Emek, Muzaffer Tekin, Sevgi Erenerol...
Öte yanda onları tanımayan, aksine husumet duyan bir Tuncay Özkan. Zaten, İnternet Andıcı ve İrtica ile Mücadele Eylem Planı'ndan sorumlu tutulan Org. İlker Başbuğ da bu yüzden isyan ediyor ya! O, İnternet Andıcı'nda imzası bulunan diğer askerlerle ayrı bir davanın konusuyken, birdenbire Ergenekon paketinin içine atıldı ve "terör örgütü lideri" ilan edildi.
Davalar farklı mahkemelerde görülse, adalet daha etkili biçimde tecelli eder ve sonuçlar daha az tartışılırdı. İşin içinden nasıl çıkılacağını doğrusu merak ediyorum. Bugün cezaevlerinde bulunan bazı askerlerin, sivil toplum örgütleri ve medyayla işbirliği yaparak darbe teşebbüsünde bulunduklarını ya da kara propagandayla istikrarı sarsmayı ve mevcut iktidarı devirmeyi amaçladıklarını düşünüyorum. Kamuoyunun önemli bir bölümü yargılama sürecine destek de veriyor. Ama, her bir sanık tek bir Ergenekon paketine konulunca, davanın insicamı bozuluyor. Çok tartışılacak ve vicdanları tatmin etmeyecek bir kararla karşı karşıya kalacağımız endişesini taşımaya başladım.
Nazlı ILICAK / SABAH