22 Nis 2016 14:39 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 18:28

Nasuhi Güngör Olayı: Bir “Erken öten horoz” vakası mı?..

Medyaradar medya analisti Atilla Akar, Star yazarı Nasuhi Güngör’ün “Davutoğlu ile yola devam edilemez” sözleri sonrası ortaya çıkan durumu analiz etti…

Hükümet / AKP cenahı ve medyasında ilginç şeyler oluyor. Artık herkes bir “Gazeteci”den çok adeta bir “siyasi komiser” edasında. “Kim gelsin, kim gitsin”in, memlekete “Neyin iyi, neyin kötü” olacağının karar vericileri onlar sanki. Gazeteciliğin siyasete fazlasıyla bulaşmasının sonuçlarını yaşıyoruz bir anlamda. Üstelik artık bunlar “perde gerisi”nde ya da “kapalı kapılar” arkasında değil kamuoyu önünde, tv ekranlarında yaşanır oldu. Sanırsınız ki ülkeyi “gazeteciler” idare ediyor!

Nitekim bu tarz tartışmalardan biri geçtiğimiz akşam A Haber’deki “Toplumsal Hafıza” isimli programda yaşandı. Programda kendi "kişisel görüş”ünü beyan ettiğini söyleyen (Geçtiğimiz aylarda TRT’deki Haber ve Spor Daire Başkanlığı görevinden alınan ve Genel Müdür Müşavirliği görevine getirilen) Star yazarı Nasuhi Güngör "Sayın Ahmet Davutoğlu ile bu mesele yoluna devam edemeyecek noktaya gelmiştir. AK Parti kendisine bu anlamda yeni bir yol aramak zorundadır. Türkiye kendisine yeni bir çıkış aramak zorundadır" dedi.

Bunun üzerine o esnada programın diğer konukları arasında bulunan Akit Gazetesi Ankara Temsilcisi Serdar Arseven’de Nasuhi Güngör'ü "fitne çıkarmak isteyenlere iyi niyetli olarak hizmet etmekle" suçladı.

Buraya kadar her şey bir anlamda “normal”di. Biraz “aykırı” kaçsa da sonuçta bir “görüş” dile getirilmişti. Ne var ki bu sözler belli ki birilerini rahatsız etmişti. Zaten çok geçmeden Güngör’ün Star Gazetesi’nden çıkartılması gündeme geldi. Ayrıca “TRT’den çıkartılması” için harekete geçildiği de medyaya yansıdı. (Bu beyanda TRT içi saflaşmaların rolü ne kadar bilemeyiz. Birilerine “mesaj” mı, “tepki” mi, vb tartışılır.) Demek ki sözlerin “domino etkisi” AKP içinde kimi taşları yerinden oynatmıştı. Ve ardından süreç acaba nasıl şekillenmişti?

KILIÇLARIN ÇEKİLMESİNE AZ MI KALDI?

Bilemiyoruz ve bu cenahta yaşananlara artık şaşırmıyoruz. Bildiğimiz tek şey bilhassa Başkanlık tartışmaları ve kimi hükümet uygulamaları ile AKP içinde kontrolün kimde olacağına dair Erdoğan ile Davutoğlu kanadı arasında giderek artan bir gerilimin yaşandığına dair yükselen iddialar. Eğer bu iddialar doğru ise (Ki, emareleri var) durum giderek daha “çapraşık” bir hal alıyor demektir. Bu anlamda kılıçların alenen çekilmesine az kalmış gibi. Nasuhi Güngör’ün çıkışı da bunun bir “işaret fişeği” olarak görülebilir.

Nitekim Diken.com yazarı Levent Gültekin’in Medyascope’tan Ruşen Çakır ve IMC tv’den Ayşegül Doğan’a yaptığı açıklamalarda bu “konunun bir kulis bilgisi olmaktan çıkıp artık su yüzüne çıkan bir kavga” olduğunu işaret etmesi de durumu teyit eden bir bakış olarak dikkat çekti. Gültekin ayrıca Davutoğlu’nun yerine Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ın hazırlandığını vurguladı.

KOL KIRILIR YEN İÇİNDE KALIR!

Neyse; biz gene asıl konumuza dönelim. Nasuhi Güngör’ün çıkışına gelen tepki nasıl yorumlanmalı? Bu tepki “yanlış” bir şey söylediği için mi yoksa “doğru” bir şey söylediği için mi verildi? Yahut zaten bilinen bir durumu “vakitsiz” söylediği için mi veriliyor? Diğer bir deyişle “Tamam ama bunu hele de bu netlikte söylemenin sırası mı şimdi?”rahatsızlığı mı? Bir şekilde“oyunbozanlık” yapıldığı için bir tür “cezalandırma” mı? Acemice bir “boş boğazlığın” faturası mı? Yoksa aldığı “yukarıdan” sinyaller sonrası fazlasıyla gaza gelmesi mi? Kişisel dolmuşluğun bir patlaması mı? Bir tür “danışıklı dövüş” mü?

Benim kişisel kanaatim verilen tepkinin “erken” bulunduğu ve bu yöndeki hazırlıkları kamuoyu önünde faş ettiği için olsa gerek. Nitekim Serdar Arseven’in ilk andaki "fitne çıkarmak isteyenlere iyi niyetli olarak hizmet etmekle" suçlaması da buna işaret ediyor. Buradaki “iyi niyetli” vurgusu önemli. Yoksa Nasuhi Güngör’de aslında Erdoğan’la aynı “çizgi”de düşünen biri. (Tabii Davutoğlu kanadının bir tasarrufu, bastırması olma ihtimali de var.) Davutoğlu çizgisinin dışında.

Gene de birilerini “huzursuz” ettiği kesin. (İyi ama o zaman neden “kulak çekmekle” yetinilmedi?” sorusuyla birlikte!) O yüzden bir “cezalandırma” ya da “ayar atma” mekanizması işlemiş olabilir mi? Yahut Star Gazetesi patronu Ethem Sancak “durumdan vazife” mi çıkarttı?(Ethem Sancak acaba yeni bir “pozisyon” alıyor olabilir mi? Davutoğlu ile ne olur olmaz arayı “iyi” tutma çabası mI? Bir “ikili oynama” hali mi?) Bilemiyoruz. Bu cenah o kadar karıştı ki!

Her ne olursa olsun, olay bir sözü nerede, nasıl ve en önemlisi ne zaman söyleyeceğinizin önemini gösteriyor. En doğru bir söz bile (söyleyen açısından) şayet uygunsuz bir yer ve de zamanda söyleniyorsa baş ağrıtabilir. Bu tarz lafları herhangi bir muhalif ya da Erdoğan karşıtı söyleyebilir. Sorun olmaz. Ancak “içeriden” ve Erdoğan yanlısı biri üstelik “siyasi önerme” halinde söylüyorsa sorun olabilir. Dolayısıyla “oyunbozanlık” olarak algılanabilir. Kaş yapayım derken göz(den) çıkabilir!
Öyle veya böyle, Nasuhi Güngör olayı Erdoğan ve Davutoğlu arasında kapışmanın ve yakında gerçekleşmesi mümkün açık çatışmanın dışa vurumu sayılabilir. Yahut “fitne çıkartmak isteyenler”in yaydığı kışkırtıcı bir dedikodu” da! (Ancak bu cenah Cemaatle kapışmadan önce de “Yok öyle bir şey, bunlar fitne çıkartmak isteyenlerin uydurması” diyorlardı. Sonrasını hep birlikte gördük! ) Belli ki bir yerde saflar hem karışıyor hem netleşiyor.

Sorun bu savaş için yapılan yığınak ve hazırlıkların hangi aşamada olduğu ve hamlelerin “zamanlaması” ile ilgili görünüyor daha ziyade. Bu zamanlamayı sekteye uğratabilecek, provoke edebilecek, yanlış ve erken adım attıracak, ifşa edecek, her tür açıklama, görüş, beyan şu an için “sakıncalı” bulunabilir. Sanki Nasuhi Güngör’de böylesi bir kızgınlığın hışmına uğramış gibi…

Gerisini zaman gösterecek!..

22.04.2016.

[email protected]