Tutuklu şüpheli ağabey Enes Güran'ın ise ifadesinde, Narin'in saat 19.11 sıralarında kaybolduğunu fark ettiklerini, ilk beyanında saat 16.30 sıralarında kaybolduğunu söylediğini, olayın şokundan kaynaklı yanlış ifade ettiğini belirttiği yer aldı.
İddianamede, Enes Güran'ın olay akşamı mahalle bakkalına giderek alışveriş yaptığını belirttiği ancak bakkalın beyanında olay günü kapalı olduğunu söylemesi üzerine, şüphelinin beyanlarının doğruyu yansıtmadığı, sırtında bulunan izlerin arama çalışmaları esnasında oluşabileceğini, gözündeki morluğun mısır koçanlarından kaynaklanmış olabileceğini belirttiği, izlerin şekli ve yeri itibarıyla darbeye bağlı olabileceği ve sinirden kendisine vurmak suretiyle izlerin meydana gelmiş olabileceği, kolundaki ısırık izinin ise babasının ağladığını görmesi üzerine üzüntüden kendisinin ısırması sonucu oluştuğunu ve kesinlikle olayla bir ilgisinin bulunmadığını öne sürdüğü ifade edildi. İddianamede, Narin'in annesi Yüksel Güran'ın da ifadesinde kızının ölümüyle bir ilgisinin olmadığını, Salim Güran ile bir ilişkisinin bulunmadığını ve üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini belirttiği yer aldı.
İddianamede, kolluk birimlerince arama faaliyetleri devam ederken aileye de kolluk görevlilerince refakat edildiği belirtilerek, şöyle denildi:
"Çalışmaların devam ettiği 2 Eylül'de Narin'in annesi olan Yüksel Güran ile kadın jandarma personeli arasında geçen diyalogda anneye kızının bulunabilmesi amacıyla verebileceği bilgiler var ise bildirmesinin faydalı olacağı telkini üzerine yapılan gözlemlerde henüz Narin bulunamamış olmasına rağmen kızının öldüğünden adeta emin olduğu, kızının durumuna üzülmekle birlikte oğlu Enes'i koruma çabası içinde olduğu, tedirgin davranışlar sergilediği ve 'Narin'in bulunmasını istiyorum, oğlum Enes için ne yapabilirim?' şeklinde söylemlerde bulunduğu tutanak altına alınmıştır."
İddianamede, Narin'in cansız bedeni üzerinde yapılan ölü muayene ve otopsi işlemi sonrasında alınan iç organ numuneleri ve patolojik incelemeler neticesinde Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulunca hazırlanan nihai rapora ilişkin, şu bilgiler paylaşıldı:
"Çocuğun ölümü 21 Ağustos'ta meydana gelmiştir. Çocuğun ağız burun kapanması ve boyuna yönelik basıya bağlı oksijensiz bırakılması dışında başkaca bir travmatik tesirle öldüğünün tıbbi delillerinin bulunmadığı, çocuğun ölümünün 'Ağız burun kapanması ve boyuna bası sonucu oksijensiz bırakılmasına bağlı meydana gelmiş olduğu' hususu oy birliğiyle mütalaa edilmiştir."