Narin Güran cinayeti: Olay yerindeki iki kişi kim?
Güran cinayetiyle ilgili olarak HTS kayıtlarında yapılan inceleme sonucu olayın yaşandığı bölgede kimliği belirsiz iki kişinin daha olduğu ortaya çıktı.
Güran cinayetiyle ilgili olarak HTS kayıtlarında yapılan inceleme sonucu olayın yaşandığı bölgede kimliği belirsiz iki kişinin daha olduğu ortaya çıktı. İddialara göre bu kişiler, Ağabey Enes Güran’ın arkadaşları.
Narin Güran cinayeti soruşturması devam ediyor. T24’ten Tolga Şardan’ın haberine göre, HTS kayıtlarında yapılan çalışma sonucu olayın yaşandığı bölgede iki kişinin daha varlığı ortaya çıktı.
HTS incelemesi
“8 yaşındaki Narin’in katledildiğinin ortaya çıkmasıyla birlikte savcılık, adli soruşturmada gereken delillerin bulunması için geç de olsa harekete geçti. Bu çerçevede, savcılık talimatıyla gerek tutuklu gerekse serbest bırakılan tüm şüphelilerin HTS kayıtları soruşturmayı yürüten jandarma tarafından resmi olarak elde edildi ve analize tabi tutuldu.
Aldığım bilgiye göre; işte bu aşamadan sonra bu kez farklı bir işlem yapıldı.
Olayın yaşandığı bölgede ve yakınlarındaki cep telefonu iletişimini sağlayan üç firmanın baz bilgileri üzerinde “baz verileri üzerinde daraltmış analiz” yapılınca iki yeni kişinin varlığı ortaya çıktı.
Şimdi geriye dönelim; 17 Eylül’deki Büyüteç’te konu ettiğim Salim Güran’ın aracında bulunduğu ancak ağabey Enes Güran’la beraber araçtan indirilen ve olayla ilgili oldukları değerlendirilen iki geç, varlıkları yeni tespit edilen iki kişi olmasın? Bu iki genç; iddiaya göre, Narin’in öldürülmesinde görgü tanığı. Ağabey Enes Güran’ın arkadaşları.
Gizli tanık iddiası
Bu arada soruşturma çerçevesinde “gizli tanık” bulunduğu iddiası gündeme geldi.
İddiayı gündeme getiren gazeteci Sözcü’nün Diyarbakır muhabiri Özgür Cebe. Gündem arasında kaynadı, ancak soruşturma kapsamında iki kişinin gizli tanıklık yaptığı iddiası var.
Hatta bu konuda, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün de bir ekibini Diyarbakır’a gönderdiği biliniyor. Fakat, gizli tanık işlemleri, soruşturmayı yürüten adli kolluk olması sebebiyle Jandarma Genel Komutanlığı bünyesindeki Tanık Koruma Şubesi’nce yürütülüyor.
Gizli tanıkların verecekleri bilgiler soruşturmanın seyrini değiştirebilecek nitelikte zannımca.
Aksi takdirde zaten gizli tanık uygulamasının geçerliliği olmaz. İfadeleri henüz kamuoyuna yansımadı. Savcılık soruşturmasının tamamlanmasıyla birlikte günışığına çıkacak cinayetle ilgili anlatımları.
Ağabeyin anlatımları ikna etmedi
Diğer yandan, Narin’in öldürülmesi soruşturması çerçevesinde tutuklanan ağabey Enes Güran’ın köye neden geldiği konusunda adli makamları ikna edemediği bilgisi mevcut.
Ağabey Güran, dosyaya giren ilk ifadesinde, her ne kadar ağabeyinin askere gidecek olması ve akrabalarının düğünü için Malatya’dan 20 Ağustos’ta köye geldiğini açıklasa da gözaltına alındığında yapılan mülakatta köye gelişi konusunda soruşturma makamlarını ikna edemedi.
Kaldı ki, ağabey Baran Güran’ın olayın çözülmesi için Diyarbakır Barosu’ndan yardım istediğini hatırlatayım.
Ayrıca, şüphelilerin tamamına DNA testi yapıldı, bilindiği üzere. DNA testlerinin sonuçları henüz kamuoyuyla paylaşılmadı. Ancak, özellikle ağabey Enes Güran’la ilgili sonucu bu satırların yazarı olarak merak ediyorum doğrusu.
Çünkü, Enes Güran’ın zaman zaman uyuşturucu kullandığı iddiası gündemde. Ayrıca, tutuklu amca Salim Güran’ın da yeğeni Enes Güran’a kimi zaman harçlık verdiği bilgisi var.
Bu bilgilerin bütünleştirilmesi, olayın aşama kaydetmesine yol açabilir.
İki bakanlık arasındaki soğukluk
Narin Güran’ın öldürülmesiyle çerçevesinde bir bilgi daha verip yazıyı bitireyim. Soruşturmayla ilgili ilk andan itibaren şüphelilerin savcılıkça alınan ifadelerinin “bir şekilde” kamuoyuna yansıması iki bakanlık arasında adı konuşmamış krize neden oldu.
Hatta bu krizi, bakanlık bürokrasisinin dışında bakanlar düzeyinde düşünmek mümkün. Şöyle ki, ilk günden itibaren ifadeler ve metinlerin, iktidar yanlısı veya muhalif medya ayrımı olmaksızın sızması İçişleri Bakanlığı ile Adalet Bakanlığı’nı karşı karşıya getirdi.
Gerek soruşturmanın içeriği ve ulaşacağı boyut, gerekse nasıl sonuçlanacağı bir kenara, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ile Adalet Bakanı Yılmaz Tunç arasında, ben “limonilik” diyeyim, siz “kriz” diye nitelendirin ancak “soğukluk” var bir süredir. Soğukluğun olası gerekçesi kamu güvenliğinin sağlanmasında yeknesaklığın olmaması gibi duruyor. Ama arkasında başka bir gerekçe var mı, henüz bilmiyorum. Büyüteç’te bir önceki yazıda konu ettiğim, “polis yakalıyor, adliye bırakıyor” meselesi gibi duruyor şimdilik”