03 Oca 2008 09:49 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 12:52

NAPOLEON'U "KRAL" ZANNEDEN HÜRRİYET EDİTÖRÜYLE "GÖBEĞİNİ KAŞIYAN ADAMI" BİLMEYEN AYSUN KAYACI HANGİ KÜLTÜRÜN ÜRÜNLERİ?..ORAY EĞİN TELEVİZYON KÜLTÜRÜNÜ NASIL ELEŞTİRDİ?..

Seçimlerde de köşe yazarlarının nasıl çuvalladığını gördük; Türkiye´yi kendi mahallelerinden ibaret zannederlerin yorumları da o derece yanıltıcı olur. Halbuki kapının önünde bambaşka bir Türkiye var.

Okan Bayülgen´in ekrana dönüşü hayırlı olsun. Bayülgen bir sene ekrandan uzak kalacağını açıklamıştı, ancak yılbaşı gecesi iki ayrı ekrandaki gösterileriyle yemini bozdu. Bundan sonra da, hazır Ata Demirer´in programı yayından kalkmışken Kanal D´nin Cumartesi gecelerine yeniden yerleşeceğine şüphe yok. Ekran orucu, zannedildiği kadar uzun sürmedi kısacası.

Yılbaşı gecesi NTV´deki programı çok kısa sürede izledim, tam da benim izlediğim bölümde geçen yıl çok tartışılan "Güzel ve Dahi"nin ilk bölümünün görüntüleri üzerine konuşuyorlardı. Hani Hitler´i tanımayan, Semra Özal´ı bilen, eşinin Cumhurbaşkanı olduğundan haberi olmayan kızlar hakkında.

Geçen yaz epey tepki toplamıştı bu yarışma. Nimet Çubukçu bile karşı çıkmış, Türk insanının böylesine cahil olmayacağı konuşulmuştu. "Format gereği" lafı böyle düşünenlerin ağız birliği etmişçesine buldukları bir tanımlamaydı.

Fark ettim ki, iyi bir televizyoncu olan, dolayısıyla iyi bir halk gözlemcisi olması da gereken Okan Bayülgen de "format gereği" korosunda. Gerçekten o insanların yapımcılar tarafından oraya özel olarak getirildiğini, "cast" yapıldığını, yoksa Türk kızlarının böylesi cahil olamayacağını savunuyor.

Ama şunu da söylemek gerekiyor: Bugün o insanları televizyon malzemesi yapan kültür, bizzat onların oluşmasına da katkıda bulundu. Elbette çok iyi bir Milli Eğitim sistemimiz yok, hatta çökmüş bile denebilir. Ama tamamen televizyona entegre, her türlü bilgiyi ekrandan alan bir kuşak yetişti. Bunda da televizyoncuların payı büyük.

Yazın, İngiltere´de okumuş, daha sonra Amerika´da çeşitli kurslar görmüş ve Türkiye´de film çekmek isteyen bir gençle konuşuyorduk bir partide. Londra´dan konu açılınca, dalga geçmek için "Bizim de evimiz vardı orada, 10 Downing Street´te" dedik. Çocuk bize "Evet biliyorum orayı çok güzeldir" dedi!

Bu belki de en iyisi, en olanaklısıydı genç Türkler´in. Bilgi düzeyi bu seviyede maalesef. Tek başvuru kaynağı da wikipedia...

Bir keresinde de ödüllü bir sinema sanatçısının Reha Erdem adını hiç duymadığını görünce dehşete düşmüştüm. Rolündeki çıplaklığıyla da konuşulan kadın oyuncu, gazeteleri okumadığı, son günlerde tartışılan hiçbir manşetten haberi olmadığı gibi kendi işiyle ilgili bir şeyle de ilgilenmiyordu. İkinci şok, "Memento"yu izlemediğini öğrendiğimde geldi.

Televizyona çıkan pek çok kişinin, gazetelerde yazı yazdırılan insanların, editörlerin de cehaletten bir türlü kurtulamadığına sürekli tanık oluyoruz. Napoleon´u "kral" zanneden Hürriyet editörüyle, "göbeğini kaşıyan adamı" bilmeyen tarih öğrencisi Aysun Kayacı hangi kültürün ürünleri? Bu insanların "Güzel ve Dahi"ye çıkanlardan bir farkı yok.

Ece Gürsel´in Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde "oy" vereceğini açıklamasına gülüp geçiyoruz, ama sıradan insanların televizyondaki cehaleti konusunda irkiliyoruz. Sanki bu bizim dışımızda bir dünyada olsa kabul göreceğiz, ama bir türlü Türkiye kendisinin cahil bir toplum olduğu gerçeğini kabullenmiyor.

Bunda Türk aydınının, entelektüelinin de payı var tabii ki. Çünkü Türk aydını tembeldir. Sosyolog, mensubu olduğu toplumu koltuğundan yorumlamayı tercih eder. Sahaya çıkmaz, kitap okumaz, gazete kültürüyle beslenir, konuşur.

Seçimlerde de köşe yazarlarının nasıl çuvalladığını gördük; Türkiye´yi kendi mahallelerinden ibaret zannederlerin yorumları da o derece yanıltıcı olur. Halbuki kapının önünde bambaş