15 Tem 2012 11:54 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:55

NAMERT GAZETE WALL STREET JOURNAL'İN BİLİNMEYENLERİ

İşte Başbakan Erdoğan'ın 'namert' sözüyle suçladığı The Wall Street Journal'in bilinmeyenleri

Hürriyet yazarı Tolga Tanış, Başbakan Erdoğan’ın ’namert’ sözüyle suçladığı The Wall Street Journal’la ilgili bilinmeyenleri yazdı.

Bu kadar uzamaz diyordum ama tartışması halen bitmediği... Başbakan ne zaman konuşsa ağzından bir Wall Street Journal lafı çıktığı için anlatmak istedim. Gazetenin tam iki ay önce yayınladığı ilk Uludere hikâyesinden iki hafta önce patlattığı ‘Türk Jeti’ haberine, bir perde arkası öyküsü...

TÜRK JETİ
Arada olanları biliyorsunuz. Başbakan, “Wall Street Journal namert” dedi. Kestirip attı.
Uludere haberinden tam bir buçuk ay sonra ise... 30 Haziran’da... Journal bu kez ‘Türk Jeti’ haberini patlattı. Tıpkı ilk haberdeki gibi yine Pentagon’dan birini konuşturmuş... Yine Adam Entous’un imzasıyla çıkmış... Türk Hükümeti’nin açıklamalarına yine ters düşen detaylara ulaşmıştı. Ve ben yine Türkiye’deydim.
Geçen cuma indim Washington’a. Üç gün sonra 9 Temmuz’da da yine Pentagon’a gittim. Ama Türk jeti meselesinde, Uludere’ye göre epey farklı bir durumla karşılaştım.
Wall Street Journal Pentagon muhabiri denince herkes Julian Barnes’ı bilir. Kaynak edinmede görüp görebileceğiniz en agresif... Herkesin kıskandığı en köpekbalığı gazeteci. Açık söyleyeyim. Entous’u tanımadığım için ilk Uludere haberinde de “İşi Barnes kotarmıştır” diye düşünmüştüm. Ancak Barnes’ın imzası, sadece Türk jeti haberinde gözüktü.
Tıpkı ilk seferdeki gibi telefonlardan bir şey çıkmayınca yine basın odasına girdim. Tanıdıklarıma yine “Kaynak kim” diye sordum. Ancak ikinci fark, bu sefer tık çıkmadı. Kimse “Konuşan kim” bilmiyordu.
Kendi kaynaklarımı kontrol ettim. Sonra televizyonlardan birinin muhabiri, içerideki en yakın gazeteci arkadaşıma rastladım. “Hiçbirimiz bulamadık. Hikâye sadece Julian’ın” dedi.
Bunun üzerine yine o güneş almayan odaya gittim. Ama ilk haberde bana bütün detayları teker teker sayan subay bu sefer gözümün içine baka baka “Hiçbir şey bilmiyorum” dedi. Dudakları mühürlenmişti.
Çıktım. Koridorda aynı arkadaşımı gördüm. Ellerimle ‘mühürlü dudak’ işareti yapınca güldü. “Bu Julian gerçekten inanılmaz” dedi. Sonra da “Bir de Hava Kuvvetleri’ni denesene, onun orayla ilişkileri de çok iyidir” deyince ben de “Hadi ama... Ben yabancıyım sen Amerikalısın. Sen bulamazsan ben nasıl bulayım” diye sitem ettim. “Of Julian of” dedi ve gitti.

ULUDERE
En son doğrulayan CNN ve Hürriyet oldu


Uludere haberi 16 Mayıs’ta çıktı. Sabah Türkiye’de uçağa biniyordum. Haberi okudum. Akşam Washington’a varıp bilgisayarı açtığımda kıyamet çoktan kopmuştu. “34 kişinin öldüğü bombalama olayında ABD istihbaratı etkili oldu” iddiası ertesi gün Hürriyet’e de manşet oldu.
17 Mayıs sabah ilk iş telefona sarıldım. Birkaç kaynağımı aradım. Bir şey çıkmayınca da doğru Pentagon binasına... Basın odasına girmemle beni tanıyan bütün gazeteciler yanıma geldi. Olayın yarattığı yankıdan şaşkınlık yaşıyorlardı. Onlar benden Türkiye’deki tepkileri öğrendi. Ben de, “Kaynak kim duydunuz mu” diye sordum. Ve öğlene kadar aslında hemen hepsinin, Pentagon’daki aynı kişiden hikâyeyi çoktan teyit ettirdiğini öğrendim. Sadece geç gelen ben ve CNN kalmıştık.
Anlattılar. Sonra aralarından biri, “Bak CNN odaya gidiyor, sen de katılsana” diye uyardı. Koştur koştur son anda yetiştim. Ve Pentagon’da güneş almayan dört duvar bir odada, kaynak, CNN muhabiri ve ben oturup konuştuk. Ne anlattığını 18 Mayıs tarihli Hürriyet’te okudunuz.
Haberde imzası olan Adam Entous ile işte ilk kez o gün karşılaştım. Daha önce ne Pentagon’da ne Dışişleri’nde gördüğüm genç bir gazeteci. Koridorda duruyor ve diğer gazetecilerle konuşuyordu. Ancak Türk olduğumu öğrenince suratında öyle bir tedirginlik ifadesi oluştu ki... Haberin yarattığı etkiden ürktüğü belliydi. Odadan çıkmıştım. Üst düzey bir Pentagon yetkilisi, son derece rahat “Adam’ın haberi doğru” demişti. Sonra bir gazeteci arkadaşıma sordum. “Kim Adam Entous” diye. “Kaynakları ABD Kongresi’dir, normalde buraya gelmez” dedi.

MEDYA
Gazeteci yalan yazar mı


Başbakan “namert gazete” restiyle belki bu olayda da içeride puan kazanır. Ama benim sahada gördüklerim, o haberler yapılırken gazetecilerin aralarında yaşadıkları rekabet de ne eksik ne fazla aynen böyle.
Kimsenin çıkıp Wall Street Journal’ın sahibi Rupert Murdoch’un ne kadar etik bir insan olduğunu savunacak hali yok elbette. Sadece İngiltere’de yaşanan rezillikler yeter. Ama Başbakan’ın da ortada sanki hiç olmayan bir hikâye için, hiç olmayan yetkililerden uydurma demeçler yazılıp tamamen yalan haberler üretildiğini söylemesi meslekleri için koşturan gazetecilere ayıp. Zira çoğunun iş ahlakına ne kadar bağlı olduğunu hemen her gün şahit olduğum olaylarda görüyorum.
Yalan haber çıkmıyor mu!.. Çıkıyor elbette. 2010’da Daily Telegraph’ın bastığı ‘AKP referandum kampanyasında İran’dan 25 milyon dolar aldı’ haberi nasıl yalan çıktıysa... Aynı dönem AP’nin ‘El Kaide’de Türk F-16 pilotu var’ haberi nasıl uydurulduysa yine oluyor. Ama unutmayın... Aslında her iki öyküde de gazeteci kadar kaynak sorunluydu. Haberler bir kampanya gibi üst üste çıkıyordu. Gazetecinin eksiği ise bu kadar sansasyonel hikâyelerde demecin yanında daha sağlam bir veri aramamasıydı. Yoksa hiçbir hikâye yoktan var edilmedi.

KONGRE
İsrail’le kapışıyorsan açık vermeyeceksin


Peki o zaman mesele kaynaksa bu son haberleri nasıl yorumlamak lazım?.. Türk Hükümeti söyleyemiyorsa, ben söyleyeyim... Mavi Marmara Olayı’nın hemen sonrasındaki AP ve Telegraph haberleri hangi saikle çıktıysa bunları da öyle düşüneceksiniz.
O haberlerde nereye baktıysanız bunlarda da oraya bakacaksınız. Ve gazetecileri yalan yazmakla suçlamak yerine... Eğer dünya sahnesinde İsrail gibi bir ülkeyle çata çat kapışıyorsanız, Washington uzantılı hiçbir olayda açık vermeyecekseniz.
26 Ocak’taki ‘Amerikan Özel Kuvvetleri Türkiye’de üsler açacak’ haberini hatırlıyor musunuz?.. Orada da haberi bulan yine Adam Entous’du. Ve Uludere Olayı’nda bana bilginin sızdığı yerin ABD Kongresi olduğunu açık açık söyleyen Pentagon yetkilisinin dediği gibi, muhtemelen Wall Street Journal’ın hem ‘Özel Üs’ hem ‘Uludere’ hem de ‘Türk Jeti’ haberlerinin hepsinde de ilk kaynak hep Kongre’ydi. Obama’nın elini kolunu bağlayan, İsrail Başbakanı konuşma yapmaya geldiğinde kalkıp ayakta alkışlayan Kongre.
İkisi bir arada olmaz. Hem NATO’da İsrail’i veto ettiğinizi bağıra bağıra söyleyeceksiniz hem de aynı sırada birileri Journal’a Uludere’yi üflemesin isteyeceksiniz. Hem Küresel Terörizmle Mücadele Forumu’na İsrail’i aldırmayacaksınız hem de aynı sırada Journal Türk jeti yazısı yayınlamasın diyeceksiniz.
Bugün Başbakan, İsrail’in Ortadoğu’daki işlerini açıkça eleştirebilen birkaç küresel liderden biri. Şimdiye kadar birilerinin çoktan söylemesi gerekenleri cesaretle söylemesini de tarih eminim unutmayacaktır.
Ancak onun sevdiği dille anlatırsam. Hem topluca hücum edeyim hem de kontraatak golü yemeyeyim diyemezsiniz.
Tabii ki Journal’ın patronunun eğilimi belli. Hassasiyetleri malûm. Ama işini yapan gazetecilerin bu meselede hiçbir rolü yok. Her olayda şeffaf davran, doğru olmayan bir şey söyleme, hukuk işlesin bunlar olmaz... Julian da Adam’ın getirdiği hikâyeleri Pentagon’da kovalamak zorunda kalmaz.