24 Haz 2008 12:17
Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:09
NALLARI DİKMEDİK,POSTU DELDİRDİK!..İLHAN SELÇUK, "PENCERE"Yİ YENİDEN AÇTI!..
İlhan Selçuk, iki ay aradan sonra yazılarına tekrar başladı, bakın ilk yazısında neler anlattı....
Sonunda Postu Deldirdik...
Kahrolası zaman göz açıp kapayıncaya dek geçiyor, iki aydan fazla olmuş, en son bu köşede neler yazmışım?..
"Nalları dikmek" üzerine çeşitleme yapmışım...
Demişim ki:
"Yarın hekim takımı beni kesip biçecek, delip dikecek, peki, ne olacak?.. Gözümü tekrar açacak mıyım?..
Nalları dikmezsem..
Yine görüşürüz..
Dikersem, kusurlarımız affola..."
(13 Nisan 2008)
*
Nalları dikmedim...
Kimisi bu deyişi sevmiyor, ama, halkımızın mizah yeteneğini vurgulayan içeriğine diyecek yok...
Evet, az kalsın nalları dikiyordum...
Peki, nasıl sıyırdım?..
Postu deldirerek...
Gerçekte "postu deldirmek" nalları dikmenin bir başka biçimde vurgulanmasıdır; ama, benim olayımda anlamını değiştirdi...
Vaktiyle Ziverbey miverbey, kalp malp, yürek mürek üzerinden epey vurgun yemiştim; bu kez Ergenekon mergenekon, savcı mavcı, polis molis, baskın maskın derken bir gece kendimi yine hastanede bulmayayım mı?..
Dediler ki:
- Seni kesip biçmek gerek...
Kesip biçecek hekimin adı ne?..
Atıf Akçevin!..
*
Postu böylece deldirdik...
Ameliyattan sonra baktım, Dr. Akçevin bacak bileğinden girmiş, kasıklara dek kesmiş, yetmemiş, iman tahtasını ikiye ayırmış, bizi kurtarmış...
Haşat etmiş, ama, helal vallahi...
Postun böylesine icabına bakıp adam kurtarmak her babayiğidin harcı değil...
*
Ancak bu macerada öğrendiğim çok şey oldu; doktoruyla, hemşiresiyle, yöneticisiyle, bakıcısıyla bir takım oyununda ve insanlığın, uygarlığın, teknolojinin harmanında, can kurtarmak için gece gündüz süregelen bir seferberliğin gönüllülerini tanıdım...
Hele hemşireler...
İnsana insan bir ilişki kapsamında gösterilen özverinin içeriğine hemşirelik mesleğinde hiçbir ilkellik ve irtica nüfuz edemez...
İnsan güzelliği, insanın yaptığı işte, eyleminde, davranışında somutlaşıyor...
*
Peki, bu maceradan sonra geldiğimiz yer neresi?..
Her macera, hayatı daha iyi duyumsamak yolunda yaşayana bir derstir...
Bu yolda öğrencilik bitmez...
Nitekim eksik olmasınlar, çevredeki dostlar da durumun bilincindeler, söz birliği etmiş gibi anımsatıyorlar, sırtımı sıvazlayanlar da var:
- Hadi yine iyisin...
- Ne oldu?..
- İyi oldu...
- Nasıl?..
- Yenilendin...
- Yaaa?..
- Seksenlerden altmışlara geldin, bundan sonra ya hey...
- Deme...
- İyisin iyisin, yenilendin...
*
Durun bakalım...
Nereden nereye geldiğimiz yazacağımız yazılardan belli olur...
Gerçekten de dostluğun, sevmenin, sevilmenin, birliğin, beraberliğin gradosunu görmek, anlamak, duyumsamak, tadına varmak için de sınavlardan geçmek gerek...
Hepinize yeniden merhaba diyorum...
İlhan Selçuk/Cumhuriyethttp://www
Kahrolası zaman göz açıp kapayıncaya dek geçiyor, iki aydan fazla olmuş, en son bu köşede neler yazmışım?..
"Nalları dikmek" üzerine çeşitleme yapmışım...
Demişim ki:
"Yarın hekim takımı beni kesip biçecek, delip dikecek, peki, ne olacak?.. Gözümü tekrar açacak mıyım?..
Nalları dikmezsem..
Yine görüşürüz..
Dikersem, kusurlarımız affola..."
(13 Nisan 2008)
*
Nalları dikmedim...
Kimisi bu deyişi sevmiyor, ama, halkımızın mizah yeteneğini vurgulayan içeriğine diyecek yok...
Evet, az kalsın nalları dikiyordum...
Peki, nasıl sıyırdım?..
Postu deldirerek...
Gerçekte "postu deldirmek" nalları dikmenin bir başka biçimde vurgulanmasıdır; ama, benim olayımda anlamını değiştirdi...
Vaktiyle Ziverbey miverbey, kalp malp, yürek mürek üzerinden epey vurgun yemiştim; bu kez Ergenekon mergenekon, savcı mavcı, polis molis, baskın maskın derken bir gece kendimi yine hastanede bulmayayım mı?..
Dediler ki:
- Seni kesip biçmek gerek...
Kesip biçecek hekimin adı ne?..
Atıf Akçevin!..
*
Postu böylece deldirdik...
Ameliyattan sonra baktım, Dr. Akçevin bacak bileğinden girmiş, kasıklara dek kesmiş, yetmemiş, iman tahtasını ikiye ayırmış, bizi kurtarmış...
Haşat etmiş, ama, helal vallahi...
Postun böylesine icabına bakıp adam kurtarmak her babayiğidin harcı değil...
*
Ancak bu macerada öğrendiğim çok şey oldu; doktoruyla, hemşiresiyle, yöneticisiyle, bakıcısıyla bir takım oyununda ve insanlığın, uygarlığın, teknolojinin harmanında, can kurtarmak için gece gündüz süregelen bir seferberliğin gönüllülerini tanıdım...
Hele hemşireler...
İnsana insan bir ilişki kapsamında gösterilen özverinin içeriğine hemşirelik mesleğinde hiçbir ilkellik ve irtica nüfuz edemez...
İnsan güzelliği, insanın yaptığı işte, eyleminde, davranışında somutlaşıyor...
*
Peki, bu maceradan sonra geldiğimiz yer neresi?..
Her macera, hayatı daha iyi duyumsamak yolunda yaşayana bir derstir...
Bu yolda öğrencilik bitmez...
Nitekim eksik olmasınlar, çevredeki dostlar da durumun bilincindeler, söz birliği etmiş gibi anımsatıyorlar, sırtımı sıvazlayanlar da var:
- Hadi yine iyisin...
- Ne oldu?..
- İyi oldu...
- Nasıl?..
- Yenilendin...
- Yaaa?..
- Seksenlerden altmışlara geldin, bundan sonra ya hey...
- Deme...
- İyisin iyisin, yenilendin...
*
Durun bakalım...
Nereden nereye geldiğimiz yazacağımız yazılardan belli olur...
Gerçekten de dostluğun, sevmenin, sevilmenin, birliğin, beraberliğin gradosunu görmek, anlamak, duyumsamak, tadına varmak için de sınavlardan geçmek gerek...
Hepinize yeniden merhaba diyorum...
İlhan Selçuk/Cumhuriyethttp://www