08 Ara 2010 08:19 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:51

NAGEHAN ALÇI'NIN "BALIKÇI" PİŞMANLIĞI! "KEŞKE ONU DEŞİFRE ETMESEYDİM!"

"Balıkçı'nın kimliği ve rolüyle ilgili sağlam bir bilgi edinince gazeteciliğin şehvetine kapıldığımı itiraf etmeliyim."

Yine o 'Balıkçı'

Perşembe günü yazdığım 'İşte o Balıkçı' adlı yazımdan sonra gelen telefon ve mesajların haddi hesabı yok. Bu telefonları, elimdeki bilgileri ve güvendiğim Kürt aydınlarıyla yaptığım konuşmaları alt alta koydum dört gündür. Bir iç hesaplaşma yaptım ve şu tabloyu çıkarttım:

***
Ortada Yıldıray Oğur'un tutkuyla inandığı gibi, her taşın altından çıkan 'Türkiye'ye barışı getirecek' efsanevi ve mucizevi bir aktör yok! Öcalan'ın yakın çevresi, kamuoyunda bilinen ve güvenilen Kürt aydınları, AK Parti hükümetinin mensupları, bu mesele üzerine kafa yoran gazeteciler ve araştırmacılar... Hepsi aynı şeyi söylediler: Balıkçı, kendini sunduğu gibi kilit bir isim değil. Hatta yakın çevresinden bir isme göre Abdullah Öcalan, İlhami Işık'ın kim olduğunu bilmiyor. Bu ismi hayal meyal hatırlıyor ama hepsi bu! 'Bir dönem MİT ile görüşmeler yapılırken 40-50 kişi vardı bu görüşmelerin ayarlanma ayağında rol alan. Herhalde onlardan biri' dedi Öcalan'a çok yakın bu isim...

***
Kürt meselesi deyince akla gelen birkaç kişiden biri olan, Oğur'un da yakından tanıdığı, her kesime mesafeli saygın bir Kürt aydınıysa, İlhami Işık deyince başladı gülmeye: Vallahi kimse tanımıyor bilmiyor bu adamı! Neşe Düzel ile söyleşisi yayınlanınca telefonum susmamıştı. Herkes sen tanıyor musun, diye bana sordu! Evet, ben bu arkadaşı biliyorum. Zamanında bazı görüşmelerde aracılık yapıyordu galiba ama hepsi o kadar!

***
AK Parti'nin Başbakan'a yakınlığıyla bilinen bir Kürt milletvekili ise 'Kendine Balıkçı diyen bu kişinin anlatımlarında doğru ile yanlış, bilgi ile safsata tamamen karışmış halde. Bu yayınlara vesile olan gazetecinin niyeti iyi olabilir, ama bu yayınlar ulusalcı ve militarist çevrelere koz vermekten başka işe yaramadı. Akan kanın tamamen durmasını, Kürt meselesinin barışla çözülmesini isteyen bir kişi böyle davranmaz. Kendini ön plana çıkartmak isteyen biri bu' dedi...

IŞIK DERHAL KORUMAYA ALINMALI

Taraf gazetesi içinden konuştuğum kişilerin de söyledikleri farklı değil. 'Balıkçı gibi yüzlerce arada vesile olmuş adam var, bu kişi herhangi biri. Hele son görüşmeler sürecinde asla bu adam yok' yorumu hakim. Örneğin Emre Uslu'ya göre Işık'ın söylediklerinde doğru olmayan noktalar var: 'Sürekli aynı yerde kritik görüşmelerin yapıldığı iddiası bu noktaların başında geliyor: Aynı mekan kullanılırsa güvenlik endişesi doğar. Böyle bir şey asla yapılmaz.'

***
Peki ama İlhami Işık 'olmayan' bir adam mı? Bu sorunun cevabını bulmak için biraz daha gerilere gittim... 2004'e... O yıl Ruşen Çakır Vatan gazetesinde MİT ve HADEP buluşmasından bahseden bir haber hazırlamıştı. O haberdeki unsurlar zaman içinde bir bir gerçekleşti. Sonradan edindiğim bilgilere göre bu haberin önemli bir kaynağı İlhami Işık'tı. Yani o dönemde de gazetecilerle teması vardı Işık'ın. Ancak Ruşen Çakır bilgileri teyit edip haberleştirse de Işık'ın kendisini aktörleştirmedi. Kısacası ben Işık'ın süreci doğru analiz eden, sürecin aktörleriyle bağlantısı olan ama süreci belirlemeyen, sürecin içinde yer almayan bir kişi olduğunu düşünüyorum. Gördüğüm kadarıyla benim gibi düşünmeyen, Işık'ı 'barışı getirecek Nelson Mandela' olarak gören bir tek Oğur var!

***
Öte yandan kendimle ilgili de bir özeleştiri yapmam şart! Aylardır kamuoyunu meşgul eden Balıkçı'nın kimliği ve rolüyle ilgili sağlam bir bilgi edinince gazeteciliğin şehvetine kapıldığımı itiraf etmeliyim. Bu şehvet beni 'İlhami Işık'ı korumalıyım' düşüncesinden uzaklaştırdı. Onun ismini afişe ederek onu bazı çevrelerin hedefi haline getirmiş olma ihtimali beni hayli tedirgin ediyor. Bu aşamada güvenlik yetkililerinden Işık'ı derhal korumaya almalarını istemek dışında elimden bir şey gelmiyor maalesef!


Nagehan ALÇI / AKŞAM