Nagehan Alçı'dan Cumhuriyet'in avukatına: Yalancı, Ahmet İnsel'i tuzağa düşürdü
Milliyet yazarı Nagehan Alçı, Cumhuriyet avukatı Tora Pekin'in kendisine yönelik kullandığı ifadelere tepki gösterdi.
Cumhuriyet yazarı Ahmet İnsel'in "Yeni Türkiye mamulü bir yaratık, kimin onun kulağına fısıldadığını tahmin etmenin zor olmadığı bu konuyu, Cumhuriyet’i zan altında bırakmak için tekrarlayınca, söz konusu olanın sayıyı yanlış okumaktan kaynaklı bir hata olmadığını anladım" ifadesiyle ilgili olarak "Çok üzüldüm! İzlemediği bir programı izledim diyerek nasıl bu yazıyı yazabilmiş anlamak mümkün değil" diyen Alçı, "Bu iftira rüzgârını başlatan yalancı avukatın elinde yetki olsa hepimize işkenceler yaptırır, mevcut savcıları mumla ararsınız. Zaten Ahmet İnsel’i ve daha birçok gazeteciyi de tuzağa düşüren, programı izlemediğini de itiraf ederek sırf kendi egosunu ön plana çıkarmak için yalanlar söyleyen bu avukat" görüşünü savundu.
Alçı, NTV'de yayınlanan programda Cumhuriyet'in tutuklu 9 yönetici ve yazarının derhal serbest bırakılması gerektiğini söylediğini ifade etti.
Nagehan Alçı'nın "Basın tarihine geçecek 3 gün" başlığıyla yayımlanan (9 Kasım 2016) yazısı şöyle:
Cumartesi gecesinden beri akıl almaz bir olayın içindeyim. Olanlara inanmak hakikaten zor. Aslında o akşam tuhaf gelişmeler yaşanabileceğini tahmin ediyordum, ortam konuşmaya ve dinlemeye müsait değil, kulaklar kulak değildi. Bu düşüncelerle NTV’de İsmet Berkan ve Mehmet Tezkan ile ‘Basın Odası Özel’ programına gittim. Moderatör Ahmed Arpat’tı.
Bana Cumhuriyet gazetesi mensubu 9 kişiye yapılan tutuklama operasyonu sorulduğunda cevabım çok net oldu. Bu 9 kişinin tutuklanmalarına kesinlikle karşı olduğumu ve bu operasyonu çok yanlış bulduğumu söyledim. Hatta bunu 3-4 defa tekrarladım ve bu 9 kişinin cezaevinden hemen çıkması gerektiğini belirttim. Hatta yayın çıkışı birçok başka mesaj ve çağrının yanında bu operasyonu doğru bulan muhafazakâr bir yazarın beni tenkit eden bir SMS’ini buldum telefonumda.
Ertesi gün, yani pazar günü, internette gezinirken bir de ne göreyim? Yayında derhal tahliye edilmeleri gerektiğini ısrarla vurguladığım 9 kişinin avukatı bana hakaretler eden ve neredeyse esas benim tutuklanmam gerektiğini savunan iftira dolu bir açıklama yapmıştı. Bu avukat benim ve hatta NTV’nin bu operasyonu savunduğunu iddia ederek aleni yalan söylüyordu. Bu meczupça açıklamaya göre Tezkan ve Berkan da bu operasyonu meşrulaştırmak için yapılan kurgu programda figüran rolü almıştı. NTV’ye de nefret ve öfke kusuyordu açıklama. Şok oldum. Öte yandan avukat aynı açıklamada NTV’deki yayını dinlemediğini ve beni görür görmez TV’nin sesini kıstığını da itiraf ediyordu. Fakat dinlemediği halde kendi kafasından o programda 9 kişinin tutuklanmasının savunulduğu hükmüne varmıştı. Oysa durum tam tersiydi.9 kişinin serbest bırakılması savunuldu. Ne konuşulduğunu dinlemediği ve bilmediği bir programa bağlanıp katılımcılara küfretmek isteyen bir zihniyet vardı karşımızda...
Kimsenin dinlemediği ama herkesin küfrettiği yayın
Fakat işin daha tuhafı, hayali bir konuşma üzerine tamamen uydurulmuş bu avukat açıklaması T24 tarafından yaygınlaştırıldı ve birçok gazeteci-yazar tarafından da sosyal medya hesaplarında desteklenerek paylaşıldı. Hükümeti sabah akşam adaletsizlik ve insafsızlıkla suçlayan gazeteciler, NTV’de ben 9 kişinin serbest kalmasını ısrarla savunduğum halde tam tersi konuşmuşum gibi bana iftiralar ve hakaretler yağdırdılar. Herkese gazetecilik dersi vermeye kalkanlar YouTube’a girip neler konuşulmuş diye bakmak gibi temel bir işi bile yapmadılar. Sadece otomatik olarak suçladılar, küfrettiler, yalan söylediler.
Maalesef ülkemizde önyargı, nefret ve fanatizm gözleri dağlamış durumda... Şu an sadece bir kör dövüşü yaşıyoruz. Medya alanı da bu kör dövüşünün arenasından ibaret. Telaffuz edilen süslü sözler yalan, sadece acımasız bir kavga var. ‘Mağdurum’ diyenler gücü ele geçirse en zalim olmaya hazır. Kim kazanırsa öbür tarafı yok edecek. Bir delirme halini yaşıyoruz...
Ve 2. perde
Hikâye bitti zannetmeyin. Devamı var. Hiçbir şekilde yapmadığım bir konuşmayı zaten dinlemediğini açıkça söyleyerek benim ağzımdan yalanlar uydurup, bana bir hakaretname kaleme alan avukatın beyanlarına dayanarak Prof. Dr. Ahmet İnsel son derece nezaketten uzak ve iftiraları katmerleyen bir yazı yazdı dün. İnsel’in sosyalist görüşlerine zıt, liberal-demokrat bir yazarım ama kendisini totaliter zihniyette olan Türk solcularıyla aynı kaba koymazdım. Ayrıca centilmen ve nazik bir insan olarak bilirdim. Söyleyeceğim tek bir şey var: Çok üzüldüm! İzlemediği bir programı izledim diyerek nasıl bu yazıyı yazabilmiş anlamak mümkün değil. O programda Ahmet İnsel’in ve Aydın Engin’in ismi dahi geçmedi. İnsel’in PKK bağlantılı bir kişi olduğu gibi bir iftira asla söylenmedi ve söylenemez. Bütün bu gerçeklere rağmen Ahmet İnsel benim tüm bunları söylediğim iftirasını hiç çekinmeden ve yanına küfürler ekleyerek yazabildi. Açıkçası, ortalıkta böyle çirkin bir iddia dolaştığını ben onun yazısından öğrendim. Belli ki uğradığı haksızlığa çok öfkelenmiş, öyle ki en az kendine bunu yapanlar kadar yargısız infaz yaptığının farkında değil.
İzlemediği programı izlemiş gibi yazıyor. Üzerine söylenmeyen sözleri ekliyor ve bir de olmayan sözlerden ötürü küfürler ediyor. Bir akademisyen değil savcı olsaydı kendine yapılanın aynısını muhaliflerine yapmayacağının garantisi var mı bu olaydan sonra? İnsel’in bu konuda esaslı bir özeleştiri yapacağına inanmak istiyorum...
Fanatizm ve nefret
Bu iftira rüzgârını başlatan yalancı avukatın elinde yetki olsa hepimize işkenceler yaptırır, mevcut savcıları mumla ararsınız... Zaten Ahmet İnsel’i ve daha birçok gazeteciyi de tuzağa düşüren, programı izlemediğini de itiraf ederek sırf kendi egosunu ön plana çıkarmak için yalanlar söyleyen bu avukat. Para iftirasını yayan da o. Cumhuriyet gazetesi de aynen bu yalanları alıp küfürler yağdırıyor. Maalesef benden özür dileyeceklerini de sanmıyorum. Çünkü fanatizm ve nefret hepsini esir almış durumda...
Avukatım hemen dava açmamız gerektiğini söylüyor ama ben açmayacağım. Bu delirmişlik girdabına girmek istemiyorum. Bunların ellerine güç geçse beni ve tüm AK Parti’yi destekleyenleri imha edeceklerini biliyorum ama ben yine de demokratlıktan ayrılmayacağım. Onlara uyup totaliterleşmeyeceğim. 9 kişinin tutuklanması yanlıştır. Serbest bırakılmalılar. Ahmet İnsel’e PKK’lı denmesi ve 250 TL olayı yanlıştır. Haksızlık edilmiştir.
Onlar bana haksızlık ettiler ama ben onlara bir haksızlık yapıldığında bunu dile getirmeye devam edeceğim...