26 Tem 2012 09:54 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:57

NAGEHAN ALÇI VE RASİM OZAN CASTRO'NUN ÜLKESİNDE NELER YAŞADI?

Akşam yazarı Nagehan Alçı, eşi Rasim Ozan Kütahyalı ile Fidel Casro'nun ülkesi Küba'ya gidince!

Halkını sömüren diktatörün ülkesi Küba

Uzun bir yolculuğun ikinci yarısının ara bir durağındayız. Üç haftadır Rasim'le beraber dünyanın Türkiye'den epey uzak köşelerinde dolaşıyoruz. Aralarında New York gibi aşina olduklarımız da var, Vera Cruz gibi ismini yalnızca James Bond filmlerinden duyduklarımız da... Haritayı açıyoruz ve bizi heyecanlandıracağını tahmin ettiğimiz yerleri işaretliyoruz. Bu işaretler bazen çok yerinde oluyor, bazen de tuhaf noktalarda bulabiliyoruz kendimizi. Şimdiki gibi mesela...
***
Küba'nın başkenti Havana'da iki gece geçirdikten sonra bir kaç gün dinlenmek için adada başka bir yere gitmek istedik. Küba ile ilgili yazılacak çok şey var. Çoğu hüzünlü şeyler maalesef. Hem totaliter hem de insan doğasına aykırı komünist sistemin bir halkı nasıl mahvedebileceğini, paylaşmak sözcüğünün burada yalnızca sefaleti ve çileyi paylaşmak anlamına geldiğinin, dünyalar güzeli bir coğrafyaya nasıl ihanet edilebileceğinin ve muhteşem bir şehre kötü bakmanın ne demek olduğunun cevaplarını veriyor Havana. Daha önce Che ve Castro ile ilgili söylediklerimin ne kadar doğru olduğunu hatta az bile söylediğimi anlıyorum. Bunun sebeplerini dışarıdan anlatmak yerine seyahat boyunca tuttuğum günlükten parçalar yayınlayacağım. Ancak Havana'dan değil, şu an bulunduğumuz yerden başlayarak...

CAYO SANTA MARİA, KÜBA
Buraya dün geldik. Havana'nın kuzey doğusunda, uçakla 50 dakikada ulaşılabilen, ana karaya ince bir yol ile bağlanmış üç küçük adacık Cayo Santa Maria. Ancak küçük adacık deyince akla gelen şeyler burası için geçerli değil. Ada küçük de üzerindeki tesis öyle değil. Kafa dinlemek beklentisiyle geldiğimiz yerde dev bir tatil köyü bulduk. Arjantinli'ler ve Kanadalılar'ın akın ettiği, animasyonlu, gürültülü bir yer! Deniz desen, rüzgardan gözünü açamadığın boş bir kıyı... Bir de üzerine eşi benzerine Türkiye'de rastlanmayan muson yağmuru başlamasın mı! Dün gece sabaha kadar yıldırımlar ve gökgürültüsüye neye uğradığımızı şaşırdık. Allah'tan kitaplarımız var ve bir de Küba'nın muhteşem florası... Burada her şey hayatı zorlaştırmak üzerine kurulu. Devlet işletmesi denen akıl dışı modelin saçmalığını bir kez daha anladım. Bir sorunun mu var? Odadan resepsiyonu arayamazsın. Misafir hizmetlerinin resepsiyonla bağlantısı yok. Yürüyüp gideceksin afet gibi yağan yağmurun altında. Telefon mu edeceksin? Parasını ödeyerek odadan etmek olmaz! Sıraya girip kulübeden edeceksin! Castro'nun Karayipler usulü komünizmi mahvetmiş Küba'yı. Bu öyle bir sistem ki ayakta durmak için kapitalizmin en vahşisine, en zalimine izin vermiş. Bütün oteller devlete ait. Çalışanlar devlet memuru. Aldıkları maaş yaklaşık aylık 20 dolar. Bunu Küba pesosu olarak alıyorlar. Biz turistlerin kullandığı para birimi ise Peso Convertible. Bu da 1 dolardan biraz fazla. Yani Kübalılar başka bir para ile yaşıyorlar ve o paranın reel karşılığı neredeyse yok. Otellerdeki bir öğün yemeği bile karşılamıyor aylık maaşları. Kendi topraklarında halkını adeta köleleştirmiş Fidel Castro. Güya eşitlikçilik uğruna halkın neredeyse tamamını yoksullukta, sefalette eşitlemiş. Tabii bazı devlet seçkinleri ve yakınları 'daha eşit'. O ufacık komünist politbüro elitinin keyfi yerinde. Bu manzara karşısında insanın isyan etmemesi imkansız. Turistlerin bıraktığı en basit bahşiş bile Kübalılar için çok büyük para. Bu da tabii o paraya ulaşmak için her türlü yolun kapısını açıyor... 5 dolar bahşiş alabilmek için her şeyi yapabilecek bir insan malzemesi oluşturmuş buradaki 'komünist kapitalizm'! Bu manzara karşısında insan çok utanıyor... Halkını bu şekilde sömüren diktatör Castro'ya lanet okuyor...

Nagehan ALÇI / AKŞAM