Nagehan Alçı 'Talat Bulut yalnız değil' dedi, Kadir İnanır hadisesini hatırlattı!
Habertürk yazarı Nagehan Alçı, oyuncu Talat Bulut örneğinden yola çıkarak kadınlara yapılan istismarlara dikkat çekmeye devam ediyor.
Habertürk yazarı Nagehan Alçı, taciz iddiası davasında hakkında
takipsizlik kararı çıkan oyuncu Talat Bulut'a ilişkin "Yeniden
söylüyorum: Eğer bir kadın savcımız bu dosyaya baksaydı netice
böyle olmazdı" diyerek, "O yüzden Ertuğrul Özkök ve Fatih
Altaylı’nın bana yönelttiği, ‘Hukukçunun kadını erkeği olmaz, yeter
ki insan olsun ve işini düzgün yapsın’ itirazı kadınların
özgürleşme tarihini yeterince okumadıklarını gösteriyor" vurgusu
yaptı.
Alçı "Bir kadın devriminin eteklerinde" başlığıyla
yayımlanan yazısında kadın meslektaşlarına seslenerek erkek
tahakkümü düzeninin değirmenine su taşımamaları yönünde uyardı.
Yazarın dikkat çektiği kısımlar şöyle:
"Bu yazının başlığını ‘Bir kadın devriminin eşiğinde’ koyabilirdim.
Kulağa daha uygun gelirdi, daha anlaşılır olurdu belki… Ama ben
‘eteklerinde’ benzetmesini iki sebepten tercih ettim: Birincisi,
Türkiye’nin her kesiminden, her sınıfından, her kimlik ve kültür
grubundan kadınların, patlamaya hazır bir yanardağ olma noktasına
yakınlaştıklarını görüyorum. İşte o yanardağın eteklerindeyiz.
İkincisi de, biz kadınların yaşamlarının bir parçası olduğu için
çok aşina olduğumuz etek, içinde yaşadığımız cinsiyetçi düzende
erkekler arasında bir hakaret ve aşağılama kelimesidir. O yüzden,
ister pardösü ya da başörtüsüyle uzun etek, ister mini etek giysin,
bütün kadınlar birleşirse bu özgürleşme devrimi yapılabilir. Biz
kadınlara, ‘eksik etek’ diyen tahakkümcü erkek zihniyeti bu şekilde
mağlup edilebilir.
Etek giymek hele de etek giydirmek erkekler arasında ölümden beter
bir ceza gibi gösterilir. Kadın olmak, standart erkek zihninde
böyle aşağı bir kategoridir çünkü. Hatırlayın, bu ülkenin kültürlü
olması gereken sanatçıları arasında bile, ‘Ben etek giymem, etek
giydiririm’ tipi iğrenç polemikler yaşanmıştı. Kadir İnanır
söylemişti bu sözü.
Talat Bulut yalnız değil, buyrun Kadir İnanır
örneği
Manken Buket Saygı’ya attığı mesajlarla hakaret ve sarkıntılık
ettiği gerekçesiyle mahkemeden aldığı 5 aylık hapis cezası Yargıtay
tarafından da onaylanan fakat bu olaydan dolayı hiçbir zaman özür
dilemeyen ve hep taciz ettiği kadını suçlayan Kadir İnanır tipik
bir örnektir. Yani Talat Bulut yalnız değil. Kadınları köle gibi
gören ve erkek boyunduruğu altına almayı meşru kabul eden zihniyet
her kesimden erkekte çok yaygın.
Kadir İnanır hadisesi 18 sene önce yaşanmıştı. Şimdi olsa kadınlar
çok daha kuvvetli tepki verirlerdi ve Buket Saygı o gün olduğu gibi
yapayalnız kalmazdı bence. Üstelik bu olayda mahkeme, tacizden
hapis cezası vermesine rağmen, İnanır’a medya ve sinema sektörü
hiçbir olumsuz tepki göstermedi, aksine bu taciz olayı bile, ‘Ne
var canım motivasyon mesajları attı’ gibi laflarla sulandırılarak
Kadir İnanır’ın ‘erkekliği’ övüldü! Yani bütün bir sektör, Buket
Saygı’yı defalarca taciz etti.
18 sene içinde kadın mücadelesi ve kadın hareketi şükür ki epey
mesafe kat etti. Ama daha yürünecek çok yol var...
Hangi sektör takipsizlik vermedi?
Fatih Altaylı, Talat Bulut olayı için ‘Sektör takipsizlik vermedi
ve gereken cezayı verdi’ diyor ama Bulut’a yapımcı Fatih Aksoy hala
arka çıkıyor. Aksoy, ‘Ben her sette makyözlere sarılırım ve öperim.
Bu kız ileride nasıl evlenecek’ diyen Talat Bulut’un bu sözlerini
doğru buluyor herhalde. Hatırlatayım, Bulut bu cinsiyetçi
açıklamalarından ötürü hiçbir şekilde özür dilemedi ve konuyla
ilgili sorular gelince de pişkince gülmeye devam ediyor. Hangi dizi
sektörü takipsizlik vermemiş?
Ayrıca mesele sadece Talat Bulut değil. Zaten bu yüzden olayın
patladığı dönemde herkes Bulut’a yüklenirken ben bu konuda hiçbir
şey yazmadım. O dönemki linç korosunun içindeki erkeklerin çoğunun
da Talat Bulut’tan farklı olmadığını biliyordum çünkü. Ne zaman
cinsiyetçi bakışa sahip bir erkek savcı tüm bu sözlere ve setin
tanıklığına rağmen takipsizlik verdi ve Bulut da bu haksız karara
dayanarak taciz edildiğini söyleyen emekçi kıza ağır laflar etmeye
devam etti, o zaman benim de sigortalarım attı.
Batı, kadın savcılar ve hakimlerle başardı
Yeniden söylüyorum: Eğer bir kadın savcımız bu dosyaya baksaydı
netice böyle olmazdı. Çünkü tartışmalı değil, kör parmağım gözüne
bir olay bu Talat Bulut hadisesi. Batı ülkelerinde taciz, tecavüz
ile kadına karşı şiddet ve cinayet dosyalarına kadın savcılar ve
hakimler bakınca ancak erkek tahakkümü tam anlamıyla kırılabildi.
Elbette samimi hassasiyet gösteren erkek hakimler de olmuştur ama
kadına karşı işlenen suçlarda gereken cezaların verilmesi yönünde
kitlesel devrimi hem ABD’de, hem de Batı Avrupa’da kadın hukukçular
yaptı. Çünkü erkek cinsiyetçiliğini aşmak göründüğü kadar kolay
değil. Evinde kendi karısını döven, hatta geçmişte sadece bir kere
bir kadını dövmüş olan bir hakim, önüne benzer bir dosya gelince
erkekle empati kuruyor ve adaletli kararı vermekte tereddüt ediyor.
İstatistiklere göre dünyanın her yerinde manzara bu.
Özkök ve Altaylı büyük yanılgı içinde
O yüzden Ertuğrul Özkök ve Fatih Altaylı’nın bana yönelttiği,
‘Hukukçunun kadını erkeği olmaz, yeter ki insan olsun ve işini
düzgün yapsın’ itirazı kadınların özgürleşme tarihini yeterince
okumadıklarını gösteriyor. Kadın hakları ve kadın mücadelesinin
geldiği yer bakımından gerici bir bakış açısıdır bu. Hele bazı
kadın meslektaşlarım lütfen bu konuda özel hassasiyet göstersinler
ve erkek tahakkümü düzeninin değirmenine su taşımasınlar.
Evet, bir kadın da erkek-egemen zihniyetin etkisinde olabilir.
Nitekim bunu ülkemizde çok sık görüyoruz ama özellikle taciz,
tecavüz ve şiddet davalarında hangi görüşte olursa olsun, kadın
hakimler suçluyu asla ödüllendirmiyorlar. Öyle konular oluyor ki,
orada tüm kadınlar birleşiyor ama erkeklerin önemli kısmı
duyarsızlığa devam ediyor.
Geçtiğimiz hafta benim tezlerimle ilgili yazı kaleme alan sevgili
Esin Övet’le de, sevgili Ayşe Baykal’la da biz, karşılıklı oturunca
kadın hakları konusunda anlaşırız. Kadınların dertleri yüzde 90
aynıdır. Fakat Ayşe’nin bir örneği çok tehlikeli sulara gidebilir.
O konuda kendisini uyarmak isterim. Hollywood’da tacize uğrayan
kadınların yaşadıklarını anlatmasına saygı duymayıp, ‘Bunlar da o
rolleri reddedebilirlerdi. Kariyer için kabullendiler. Onlar da
suçlu’ demek bu mücadeleye zarar verebilecek çok tehlikeli bir
argüman. Bu yaklaşım özellikle Türkiye’de kadınların konuşma
sürecine büyük balta vurur. Tacize uğrayan, hiçbir koşulda suçlu
olamaz. Her koşulda tacizi yapan suçludur. Bu konuya devam
edeceğim…"