20 Ara 2011 11:49
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:08
MÜTHİŞ BİR GAZETECİ OLDU; ARKA ARKAYA OLAĞANÜSTÜ HABERLER ÇIKARTIYOR!
Taraf Gazetesi genel yayın yönetmeni Ahmet Altan bugün bir muhabirini öve öve bitiremedi.
Üçüncü gün
Arzu Yıldız, müthiş bir gazeteci oldu.
Arka arkaya olağanüstü haberler çıkartıyor.
Bu dikenli Taraf macerasının bana herhalde en fazla sevinç veren bölümü, bu gazetenin manşetlerinde, sütunlarından, köşelerinde parlayan genç yıldızların başarıları.
Onlarla birlikte çalışmak, onların bu başarılarında küçük de olsa bir pay sahibi olduğumu düşünmek beni onurlandırıyor.
Arzu, Ankara Temsilcimiz Lale Kemal’in yanında bir “stajyer” olarak başladı gazeteciliğe ve çok kısa sürede çalışkanlığı, kararlılığı, fedakârlığı, dirayetiyle kendine muhabirliğin zirvelerinde bir yer açmayı başardı.
Bu çok genç yaşında hem Türkiye’ye birçok olayın içyüzünü öğrenme fırsatı verdi, hem de bize kendisiyle iftihar etme imkânını bağışladı.
Arzu’nun son başarısı cezaevindeki Ayhan Çarkın’ın açıklamalarına ulaşmak oldu.
Çarkın, “Tarık Ümit’in gömüldüğü yeri gösterebileceğini, bulunacak cesede DNA testi yapılabileceğini” söyledi.
Tarık Ümit’in öldürülmesi, Susurluk döneminin en önemli cinayetlerinden biri.
Devlet görevlileri tarafından öldürüldüğü biliniyor.
Bugüne kadar nasıl, nerede öldürüldüğü, cesedinin ne olduğu bilinmiyordu.
Çarkın, cesedinin nerede olduğunu bildiğini söylüyor.
Bu, başka gerçekleri de bildiğini gösteriyor.
Normal olarak, daha bu haberin çıktığı sabah Çarkın’ın hapishaneden alınarak, kendisinden “o yeri” göstermesinin istenmesi gerekirdi.
Hiç kimse kımıldamadı.
Devlet, Tarık Ümit’in nerede gömülü olduğunu merak etmiyor.
Çarkın’ın bu konuda daha neler bildiğini merak etmedikleri de anlaşılıyor.
Susurluk dönemindeki cinayetlere karıştıkları söylenen “Özel Harekâtçı” polisleri tutuklayan yargıcın görevden alınması, o polislerin bir gece ansızın nöbetçi mahkeme tarafından tahliye edilmeleri, bu olayların üstünü örtmek için bir çaba olduğunu ortaya koyuyor.
Hükümet de Susurluk skandalını çözmeye pek iştahlı gözükmüyor.
Hrant Dink cinayetinde olduğu gibi Susurluk cinayetlerinde de ayağını sürüyor.
Şeffaflık, son zamanlarda bizim siyasi iktidarın pek sevdiği bir özellik değil zaten.
AKP’liler Ankara’ya alıştılar, merkeze yerleştikçe, merkezi değiştireceklerine kendileri değişip merkezin hastalıklarını benimsiyorlar.
Halkın bu değişimi fark etmeyeceğini umuyorlar.
Onlara ünlü müzisyen Rubinstein’ın biz sözünü hatırlatmak isterim.
“Ben” diyor, “konserden önce bir gün çalışmayı aksatırsam bunu konser sırasında ben anlarım, iki gün aksatırsam eleştirmenler anlar, üç gün aksatırsam bütün dinleyiciler anlar.”
Şu anda AKP yöneticileri neleri aksattıklarını kendileri biliyor, yazılanlardan görüldüğü kadarıyla “eleştirmenler” de farkında.
AKP, şimdi “üçüncü günü” yaşıyor, yakında bütün dinleyiciler iktidarın ne yaptığını ya da yapmadığını anlayacak.
Hayati konulardaki bu dalgacılıkları öyle kolay kolay gözden kaçmaz.
Hâlbuki Çarkın meselesinde “acele” etmek çok büyük önem taşıyor.
Böyle zaman geçirilirken, “birileri” Çarkın’ı susmaya ya da yetkilileri yanıltmaya ikna edebilir.
Tarık Ümit’in cesedi bulunduğu yerden alınabilir.
“Derin Devlet”in sallansa da yıkılmadığını, ayakta durduğunu, hâlâ çeşitli melanetler yapabilme becerisine sahip olduğunu hepimiz biliyoruz.
Bu “derin yapıyı” çözebilecek ipuçlarını böyle ortada bırakırsanız, bir zaman sonra arasanız da bulamazsınız.
Çarkın’ın “Behçet Oktay infaz edildi” açıklamasıyla da ilgilenmediler.
Özel Harekâtçıların şefi olan Oktay çok karanlık bir cinayete kurban gitti, yalancı bir tanık bütün olayı saptıran ifadeler verdi ama kimse bu cinayeti ciddiyetle soruşturmuyor, yalancı tanığa o yalanları niye söylediğini, o yalanları ona kimin söylettiğini sormuyor.
Gerçeği ortaya çıkarmak istemiyorlar.
Susurluk’un içyüzünü ortaya çıkartmak aslında bugünkü Ergenekon’la ilgili birçok sırrı da çözmek anlamına geliyor, Susurluk konusundaki bu isteksizlik, Ergenekon soruşturmasını daha derinleştirmek konusundaki isteksizlikten mi kaynaklanıyor?
AKP, daha ileri gitmek istemiyor mu?
Kendi döneminde açılan bu soruşturmaların üstünü kapatmaya mı hazırlanıyor?
Niye Çarkın’a “hadi göster” denmedi hemen?
Bu soruşturma biraz daha derinleştirilirse kime ya da neye rastlayacaklarından korkuyorlar?
Gencecik bir muhabir, Çarkın’ın “Tarık Ümit’in nereye gömüldüğünü bildiğini” ortaya çıkartıyor, koskoca devlet bu gerçeğin ucunu tutmuyor.
Bütün bu olaylarda refleksleri gittikçe ağırlaşan AKP iktidarı hiç unutmasın, “üçüncü günde” herkes fark eder.
Ve, onlar “üçüncü günü” yaşıyorlar.
İŞTE AHMET ALTAN’IN ÖVGÜYLE BAHSETTİĞİ ARZU YILDIZ:
Arzu Yıldız, müthiş bir gazeteci oldu.
Arka arkaya olağanüstü haberler çıkartıyor.
Bu dikenli Taraf macerasının bana herhalde en fazla sevinç veren bölümü, bu gazetenin manşetlerinde, sütunlarından, köşelerinde parlayan genç yıldızların başarıları.
Onlarla birlikte çalışmak, onların bu başarılarında küçük de olsa bir pay sahibi olduğumu düşünmek beni onurlandırıyor.
Arzu, Ankara Temsilcimiz Lale Kemal’in yanında bir “stajyer” olarak başladı gazeteciliğe ve çok kısa sürede çalışkanlığı, kararlılığı, fedakârlığı, dirayetiyle kendine muhabirliğin zirvelerinde bir yer açmayı başardı.
Bu çok genç yaşında hem Türkiye’ye birçok olayın içyüzünü öğrenme fırsatı verdi, hem de bize kendisiyle iftihar etme imkânını bağışladı.
Arzu’nun son başarısı cezaevindeki Ayhan Çarkın’ın açıklamalarına ulaşmak oldu.
Çarkın, “Tarık Ümit’in gömüldüğü yeri gösterebileceğini, bulunacak cesede DNA testi yapılabileceğini” söyledi.
Tarık Ümit’in öldürülmesi, Susurluk döneminin en önemli cinayetlerinden biri.
Devlet görevlileri tarafından öldürüldüğü biliniyor.
Bugüne kadar nasıl, nerede öldürüldüğü, cesedinin ne olduğu bilinmiyordu.
Çarkın, cesedinin nerede olduğunu bildiğini söylüyor.
Bu, başka gerçekleri de bildiğini gösteriyor.
Normal olarak, daha bu haberin çıktığı sabah Çarkın’ın hapishaneden alınarak, kendisinden “o yeri” göstermesinin istenmesi gerekirdi.
Hiç kimse kımıldamadı.
Devlet, Tarık Ümit’in nerede gömülü olduğunu merak etmiyor.
Çarkın’ın bu konuda daha neler bildiğini merak etmedikleri de anlaşılıyor.
Susurluk dönemindeki cinayetlere karıştıkları söylenen “Özel Harekâtçı” polisleri tutuklayan yargıcın görevden alınması, o polislerin bir gece ansızın nöbetçi mahkeme tarafından tahliye edilmeleri, bu olayların üstünü örtmek için bir çaba olduğunu ortaya koyuyor.
Hükümet de Susurluk skandalını çözmeye pek iştahlı gözükmüyor.
Hrant Dink cinayetinde olduğu gibi Susurluk cinayetlerinde de ayağını sürüyor.
Şeffaflık, son zamanlarda bizim siyasi iktidarın pek sevdiği bir özellik değil zaten.
AKP’liler Ankara’ya alıştılar, merkeze yerleştikçe, merkezi değiştireceklerine kendileri değişip merkezin hastalıklarını benimsiyorlar.
Halkın bu değişimi fark etmeyeceğini umuyorlar.
Onlara ünlü müzisyen Rubinstein’ın biz sözünü hatırlatmak isterim.
“Ben” diyor, “konserden önce bir gün çalışmayı aksatırsam bunu konser sırasında ben anlarım, iki gün aksatırsam eleştirmenler anlar, üç gün aksatırsam bütün dinleyiciler anlar.”
Şu anda AKP yöneticileri neleri aksattıklarını kendileri biliyor, yazılanlardan görüldüğü kadarıyla “eleştirmenler” de farkında.
AKP, şimdi “üçüncü günü” yaşıyor, yakında bütün dinleyiciler iktidarın ne yaptığını ya da yapmadığını anlayacak.
Hayati konulardaki bu dalgacılıkları öyle kolay kolay gözden kaçmaz.
Hâlbuki Çarkın meselesinde “acele” etmek çok büyük önem taşıyor.
Böyle zaman geçirilirken, “birileri” Çarkın’ı susmaya ya da yetkilileri yanıltmaya ikna edebilir.
Tarık Ümit’in cesedi bulunduğu yerden alınabilir.
“Derin Devlet”in sallansa da yıkılmadığını, ayakta durduğunu, hâlâ çeşitli melanetler yapabilme becerisine sahip olduğunu hepimiz biliyoruz.
Bu “derin yapıyı” çözebilecek ipuçlarını böyle ortada bırakırsanız, bir zaman sonra arasanız da bulamazsınız.
Çarkın’ın “Behçet Oktay infaz edildi” açıklamasıyla da ilgilenmediler.
Özel Harekâtçıların şefi olan Oktay çok karanlık bir cinayete kurban gitti, yalancı bir tanık bütün olayı saptıran ifadeler verdi ama kimse bu cinayeti ciddiyetle soruşturmuyor, yalancı tanığa o yalanları niye söylediğini, o yalanları ona kimin söylettiğini sormuyor.
Gerçeği ortaya çıkarmak istemiyorlar.
Susurluk’un içyüzünü ortaya çıkartmak aslında bugünkü Ergenekon’la ilgili birçok sırrı da çözmek anlamına geliyor, Susurluk konusundaki bu isteksizlik, Ergenekon soruşturmasını daha derinleştirmek konusundaki isteksizlikten mi kaynaklanıyor?
AKP, daha ileri gitmek istemiyor mu?
Kendi döneminde açılan bu soruşturmaların üstünü kapatmaya mı hazırlanıyor?
Niye Çarkın’a “hadi göster” denmedi hemen?
Bu soruşturma biraz daha derinleştirilirse kime ya da neye rastlayacaklarından korkuyorlar?
Gencecik bir muhabir, Çarkın’ın “Tarık Ümit’in nereye gömüldüğünü bildiğini” ortaya çıkartıyor, koskoca devlet bu gerçeğin ucunu tutmuyor.
Bütün bu olaylarda refleksleri gittikçe ağırlaşan AKP iktidarı hiç unutmasın, “üçüncü günde” herkes fark eder.
Ve, onlar “üçüncü günü” yaşıyorlar.
İŞTE AHMET ALTAN’IN ÖVGÜYLE BAHSETTİĞİ ARZU YILDIZ: