Mustafa Ceceli hangi camide müezzin çıktı! Gizli gizli ezan okuyormuş!
Ünlü pop şarkıcısı eleştirilere cevap verdi ve kimsenin bilmediği sırrını açıkladı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın iftarına katılması nedeniyle sosyal
medyadaki muhalif kesimlerin tepkisini çeken pop şarkıcısı Mustafa
Ceceli, "Bir yere giderken illa 'Aman yaranayım' düşüncesiyle
gidilmiyor. Ayrıca gelmeyenlerin üstünü mü çiziyorlar? Yoo,
bunların hepsi safsata" diye konuştu. Hürriyet'ten Onur Baştürk'e
konuşan Mustafa Ceceli, "Mesela bu sene ilk kez katılanlar gördüm
ve onlar hakkında sosyal medyada çok eleştiri okudum. Zamanında şu
tweet’i atmıştı, şimdi nasıl iftara gider diye... Eğer bu insanın
üstü çizilseydi, kapıdan içeri sokulmaması gerekirdi. Ama ben
hiçbir şekilde bir ayrım sezmedim, duymadım" dedi.
Onur Baştürk'ün Mustafa Ceceli'yle yaptığı söyleşi şöyle:
Dünya ve Türkiye nereye gidiyor?
- 31 Aralık 2012’de kıyamet koptu. Dünya yeni bir döneme girdi.
Biliyorsun, Maya Takvimi’nin sonuydu.
Maya Takvimi hikayesine inanıyorsun?
- İnanıyorum. Çünkü gökyüzü hareketlerine astrolojik olarak
baktığında da yeni bir dönem başladığını görüyorsun.
Kutuplaşma diye bahsedilen olayın zirveleşeceği zaten hep
öngörülüyordu. Ve maalesef kutuplaşma denilen illet bizi bizden
koparmaya devam ediyor. Dünyada ülkeler, insanlar birbirinden
kopuyor.
Hepimiz çok ağır zararlar görüyoruz. İnsanlar psikolojik olarak
yıpranıyor. Artık kimsenin kimseye tahammülünün kalmadığı bir
atmosfer var. Bu nedenle şöyle bir düşünce başladı: Bana
dokunulmadan yaşayabileceğim ufak bir çevre oluşturayım. Sevdiğim
arkadaşlarım ve benim gibi düşünen insanlarla birlikte...
Bu o kadar tehlikeli bir şey ki! Farklı renklere, seslere,
inançlara giderek kapanıyorsun. Farklı bir görüş duyduğunda direkt
reaksiyon vermeye başlıyorsun. Hep söylediğim bir şey: Senin benden
farklı düşünüyor olman benim eksik tarafım. Ben senden yeni bir şey
öğreniyor ve eksik tarafımı tamamlıyorum. Böyle baktığım için
herkesi olduğu gibi kabul eden bir tavrım var.
Bu kutuplaşma keşke son bulsa. Bununla ilgili bir suçlu aramayı da
doğru bulmuyorum. Şu ya da bu yüzden oldu demek doğru değil.
Kutuplaşmanın biteceğine dair umudun var mı?
- Hepimiz çocuk yetiştiriyoruz ya da buna niyetimiz var. Onları
sevgiyle büyütürsek umudum var. Ama öyle büyütmezsek o zaman durum
içler acısı...
Peki sen nasıl yaşıyorsun? Küçük bir çevrede değil
mi?
- Hayır, tam aksine çevremdeki arkadaşları, içinde olduğum grubu
sürekli genişletirim! Farklı insanlarla, benden farklı hayat
tarzına sahip insanlarla bir araya gelirim. Çünkü dinlemeyi
seviyorum. Gerçekten çevrem çok mozaik. Bundan zevk alıyorum. Yeni
şeyler öğreniyorum.
Tahammülsüzlük dedin, ama en son sosyal medyada oruç tutup
tutmamanla ilgili yazılan şeylere sert tepki gösterdin... Sonradan
özür diledin, ama yanıtın çok öfkeliydi...
- Evet, ben de kendime o yanıtı yakıştıramadım. Herkesin inancı,
düşüncesi, yaşayışı kendine. Seni sorgulamam ne yapıyorsun
diye. Ben de sorgulanmak istemem. O gün Snapchat’te bir fotoğraf
koymuştum.
Bizim oğlanın yemeği de fotoğrafta yer alıyor. Bu fotoğrafı kalkıp
biri oradan almış ve altına şunu yazmış: Bu adam sizi
kandırıyor, oruç tutmuyor, bir de gidip ezan okuyor...
Ben de kendimi tutamadım ve çok ağır şeyler yazdım. Sonra kendime
kızdım, “Orucunu şu an bozmuş oldun” diye. Hacı Bektaş-ı Veli’nin
bir sözü var, “incinsen de incitme” diye. Son üç yıldır onu düstur
edinmiştim, ama bu sefer patladım. Bazen beni siyasetçi sanıyorlar
diye düşünüyorum, ama sadece şarkıcıyım.
İnançla ilgili bir paylaşım yapıldığı zaman iktidara
yaranma çabası olarak algılanıyor. Açıkça sorayım, senin böyle
yaranma gibi bir durumun, hissiyatın var mı?
- Tabii ki yok. Çünkü müzik zaten siyaset ötesi bir konu. Son üç
yıldır politize olduk ve siyasetin s’sinden anlamayan herkes
başımıza siyasetçi kesildi. Sosyal medya, gündemini siyaset üzerine
kurmaya başladı. Düşün, Twitter’ın Londra’daki temsilcisi
Türkiye’ye geldiğinde sanatçılarla buluştu ve bize dedi ki: “Tüm
dünyada Brad Pitt, Kim Kardashian trend topic olurken sizde siyasi
şeyler oluyor. Siz sanatçılardan bu konuda önayak olmanızı
bekliyoruz. Çünkü Twitter bir eğlence alanı. Lütfen bize destek
olun.”
Açık açık böyle dedi. Bir yandan da bu kutuplaşma öyle bir hale
geldi ki, ben birdenbire Cumhurbaşkanı’nın iftarında ezan okuyan
şarkıcı oluverdim.
Bu algının oluşacağını bile bile gitmedin mi? Bunu
göğüslemen gerekmiyor mu?
- Ama ben beş senedir, Abdullah Gül’ün zamanından beri,
Cumhurbaşkanlığı’nın verdiği resepsiyonlara gidiyorum, yeni değil.
Devletin en üst kademesinden bir davet aldıysam ve müsaitsem
giderim. Yarın farklı bir konuda davet alsam yine giderim. Çünkü
orası devletin bir kademesi, siyasi parti temsilciliği değil.
Birçok insan öyle düşünmüyor, siyasi iktidarla bütünleştiği
için...
- İşte burada sapla samanı ayırmamız gerekiyor. Bir yere giderken
illa “Aman yaranayım” düşüncesiyle gidilmiyor.
Ayrıca gelmeyenlerin üstünü mü çiziyorlar? Yoo, bunların hepsi
safsata. Mesela bu sene ilk kez katılanlar gördüm ve onlar hakkında
sosyal medyada çok eleştiri okudum. Zamanında şu tweet’i atmıştı,
şimdi nasıl iftara gider diye (Röportaj notu: Burada Murat
Dalkılıç’tan bahsediyor)... Eğer bu insanın üstü çizilseydi,
kapıdan içeri sokulmaması gerekirdi. Ama ben hiçbir şekilde bir
ayrım sezmedim, duymadım.
O zaman şunu mu diyorsun: Bu tür bir davete katılmak,
iktidarın politikasını benimsemek anlamına gelmiyor...
- Gelmiyor, çok doğru ifade ettin. Bir şeyi benimseyip benimsememek
değil bu. Bir davete icabet etmek.
İftar davetinde ezan okumak nasıl başladı?
- O benim isteğim! Çünkü ben Fatih’teki Cerrah Mehmet Paşa
Camisi’ne gittiğim zaman ezan okurum. Kimseler bilmez, bunu da ilk
kez sana söylüyorum.
Ne zamandan beri...
- İki yıldır okuyorum. Caminin içinde görenler benim okuduğumu
anlıyor. Dışarıdan ezanı duyanlar ise “Bu nasıl bir ezandı,
kendimizden geçtik” diyorlar. Ben de ezanı o günkü iftar davetinde
o şekilde okumak istedim. Bu kez de “Nasıl ezan bu? Şarkı gibi!”
diye yerden yere vurdular. Ezanı şu makamda okuyacaksın diye bir
fetva yok. Herkes içinden geldiği gibi okur. Çünkü ezanda önemli
olan kelimeler. Orada bir davet var. Ayrıca Hz. Muhammed, “Ezanı
sesi güzel olan okusun” der.
Mesela ben Ürdün ve Dubai’de ezanı dinlemiştim, Türkiye’den
çok farklı. Sanırım seninki de o makam...
- Evet, aynen. Körfez ülkelerinde söylenen o makamdan okudum. Hatta
Youtube’da örneği var. Mansoor Az-Zahrani okuyor. Birebir onun
aynısını okuyorum. Benim icat ettiğim bir şey değil.
“Muhafazakar popçu” yakıştırmasından rahatsız oluyor musun?
İlahiler albümü yaptın, ardından Maher Zain ile düet yaptın. Ahmet
Özhan mı oluyorum diyor musun?
- Benim çok uzun zamandır tasavvufa ilgim var. Bununla ilgili
cümleleri insanlar benden hep duyuyor. Şunu demek istiyorum: İslam
ve İslam’ı yaşamak çağ dışı olmak, kendini yeniliklerin gerisinde
bırakmak anlamına gelmiyor. Dolayısıyla ben ilahi de
söyleyebilirim, bir başka zaman dans şarkısı da... Bizim aklımıza
İslam deyince kapalılık ve yobazlık geliyor. Tabii bunda dünyada
yürütülen çok ciddi stratejik politikanın etkisi var. Ayrıca İslam
adına şiddet uygulayanların da...
İlahi albümüyle ilgili eleştirim var. Daha yenilikçi
düzenlemeler beklerdim.
- Aa yenilikçi bulmadın mı? Çünkü bana çok fazla batılı
bulduklarını söyleyenler oldu. Aslında amacım Mustafa’nın ilahi
söylemesinden ziyade, bundan 400-500 yıl önce söylenmiş o güzel
sözleri şimdiki gençliğin duymasını istememdi. Zaten dünyanın
çivisi çıkmış, hepimiz birbirimize girmişken, aşk için bu dünyaya
gelmişsin demek istedim. Ama bundan sonraki müzikal rotam bu değil
tabii, 2017’de çıkacak pop albümüm yolda. Dolayısıyla “muhafazakar
popçu” yakıştırmaları beni etkilemiyor.