20 Mar 2012 09:20
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:27
MUSTAFA BALBAY'DAN AVRUPA'YA MEKTUP VAR! HANGİ ÇAĞRIYI YAPTI?
Mustafa Balbay, “9 karoya 5 karoluk” hücresinde Avrupa Parlamentosu milletvekillerine bir mektup yazdı.
Balbay’dan Avrupa’ya mektup var
Mustafa Balbay, geçen cumartesi “9 karoya 5 karoluk” hücresinde Avrupa Parlamentosu milletvekillerine bir mektup yazdı.
4,5 sayfalık mektubu dikkatle inceledim, el yazısı okunaklı başlıyor, giderek bozuluyor. Bunun nedeni “Zulümhane” kitabında (Cumhuriyet Kitap, 2010) yazılı:
Nazım Hikmet mahpushanede daktilo kullanabiliyordu; 70 yıl sonra Balbay’a daktilo yasak.
Hücrede bilgisayar da yasak.
Elle yazmak zorunda... Kantindeki kalemler, 5 sayfada tükeniyormuş.
Kötü el yazısını Silivri’de yaza yaza biraz düzeltmiş.
Deniz Gezmiş kitabı geliyor
Elle yaza yaza geçenlerde yeni kitabını bitirdi Balbay...
Gözaltına alındığı sabah, çantasında Deniz Gezmiş’in savunması olduğu halde Halit Çelenk’le buluşmaya gidecekti. Çelenk’le yaptığı uzun söyleşiye dayanarak Deniz’lerin savunma sürecini, idamların 40. yıldönümünde yayımlayacaktı.
Sonra kendisi tutuklandı, Halit abi vefat etti, ama kitap, Silivri’de tamamlandı.
Yakında basılacak ve biz de 12 Mart adaleti ile günümüz adaletinin benzerliklerini göreceğiz.
Toplum susturuluyor
Dönelim mektuba...
Balbay yaşadığı hukuksuzlukları ve tecrit koşullarını uzun süre Avrupa’ya duyurmadı. Belki de ülkesini dışarıya şikayet etmek istemedi. Oysa dünyanın tepkisinin önemi, Şener-Şık tahliyesinde görüldü.
Balbay’ın mektubu Avrupa’daki algıyı düzeltmeyi amaçlıyor:
“Size 37 aydır cezaevinde tutuklu olarak adalet bekleyen ciddi bir gazetenin köşe yazarı ve milletvekili olarak sesleniyorum” diye başlayan mektup şöyle sürüyor:
“Hükümet, Ergenekon davasını ‘derin devletin açığa çıkarılması’ olarak sunmaktadır, ama gerçek böyle değildir. Bu davalar aracılığıyla toplum susturulmak istenmekte ve iktidar muhaliflerine gözdağı verilmektedir.
Tutukluluk cezaya dönüşmüş durumdadır. Uzun tutukluluğun getirdiği tedirginlik, medyada otosansüre, toplumda da ifade özgürlüğünün kısıtlanmasına neden olmaktadır. Medyada muhalif olmak bir yana, tarafsız kalmaya çalışan haber programı yapımcıları ve yorumcular işinden olmakta, istifaya zorlanmaktadır. Halen 100’ün üzerinde gazetecinin ve 8 milletvekilinin tutuklu olması, uygar dünyanın tüm değerleriyle çelişen bir durumdur.”
Korku imparatorluğu
Balbay mektubunda George Orwell’in bir baskı toplumunu anlattığı “1984” romanının 2012 Türkiye’sinde “korku imparatorluğu” şeklinde yaşandığını belirtiyor, 1 yıldır hücrede tek başına olduğunu hatırlatıyor, “Yalnızlaştırma, insanları tüketmek, kişiliğini yok etmek için bir yöntem olarak kullanılmaktadır” diyor.
Mektubun sonunda bir çağrı var:
“Görüşme ve iletişim zemini sağlamanız halinde daha geniş bilgilendirebileceğimi belirtirken sizleri sorumluluk almaya davet ediyorum.”
Komplocular kim?
Oyların yüzde 50’sini almış Başbakan’ın koğuşta geçen 4 ayını her vesileyle dinliyoruz.
İzmir’de oyların yüzde 50’sini almış Balbay’ın 4. yılına giren tutukluluğunu ve hücredeki 1 yılını kim, nasıl izah edecek?
Ya “Bu komployu kuranlar da içeri girecek” diyen Ahmet Şık’a hakim ve savcıları hedef gösterdiği iddiasıyla yeniden soruşturma açılması?..
Niye “komplocu” suçlamasını üzerlerine aldılar ki?
Can DÜNDAR / MİLLİYET
Mustafa Balbay, geçen cumartesi “9 karoya 5 karoluk” hücresinde Avrupa Parlamentosu milletvekillerine bir mektup yazdı.
4,5 sayfalık mektubu dikkatle inceledim, el yazısı okunaklı başlıyor, giderek bozuluyor. Bunun nedeni “Zulümhane” kitabında (Cumhuriyet Kitap, 2010) yazılı:
Nazım Hikmet mahpushanede daktilo kullanabiliyordu; 70 yıl sonra Balbay’a daktilo yasak.
Hücrede bilgisayar da yasak.
Elle yazmak zorunda... Kantindeki kalemler, 5 sayfada tükeniyormuş.
Kötü el yazısını Silivri’de yaza yaza biraz düzeltmiş.
Deniz Gezmiş kitabı geliyor
Elle yaza yaza geçenlerde yeni kitabını bitirdi Balbay...
Gözaltına alındığı sabah, çantasında Deniz Gezmiş’in savunması olduğu halde Halit Çelenk’le buluşmaya gidecekti. Çelenk’le yaptığı uzun söyleşiye dayanarak Deniz’lerin savunma sürecini, idamların 40. yıldönümünde yayımlayacaktı.
Sonra kendisi tutuklandı, Halit abi vefat etti, ama kitap, Silivri’de tamamlandı.
Yakında basılacak ve biz de 12 Mart adaleti ile günümüz adaletinin benzerliklerini göreceğiz.
Toplum susturuluyor
Dönelim mektuba...
Balbay yaşadığı hukuksuzlukları ve tecrit koşullarını uzun süre Avrupa’ya duyurmadı. Belki de ülkesini dışarıya şikayet etmek istemedi. Oysa dünyanın tepkisinin önemi, Şener-Şık tahliyesinde görüldü.
Balbay’ın mektubu Avrupa’daki algıyı düzeltmeyi amaçlıyor:
“Size 37 aydır cezaevinde tutuklu olarak adalet bekleyen ciddi bir gazetenin köşe yazarı ve milletvekili olarak sesleniyorum” diye başlayan mektup şöyle sürüyor:
“Hükümet, Ergenekon davasını ‘derin devletin açığa çıkarılması’ olarak sunmaktadır, ama gerçek böyle değildir. Bu davalar aracılığıyla toplum susturulmak istenmekte ve iktidar muhaliflerine gözdağı verilmektedir.
Tutukluluk cezaya dönüşmüş durumdadır. Uzun tutukluluğun getirdiği tedirginlik, medyada otosansüre, toplumda da ifade özgürlüğünün kısıtlanmasına neden olmaktadır. Medyada muhalif olmak bir yana, tarafsız kalmaya çalışan haber programı yapımcıları ve yorumcular işinden olmakta, istifaya zorlanmaktadır. Halen 100’ün üzerinde gazetecinin ve 8 milletvekilinin tutuklu olması, uygar dünyanın tüm değerleriyle çelişen bir durumdur.”
Korku imparatorluğu
Balbay mektubunda George Orwell’in bir baskı toplumunu anlattığı “1984” romanının 2012 Türkiye’sinde “korku imparatorluğu” şeklinde yaşandığını belirtiyor, 1 yıldır hücrede tek başına olduğunu hatırlatıyor, “Yalnızlaştırma, insanları tüketmek, kişiliğini yok etmek için bir yöntem olarak kullanılmaktadır” diyor.
Mektubun sonunda bir çağrı var:
“Görüşme ve iletişim zemini sağlamanız halinde daha geniş bilgilendirebileceğimi belirtirken sizleri sorumluluk almaya davet ediyorum.”
Komplocular kim?
Oyların yüzde 50’sini almış Başbakan’ın koğuşta geçen 4 ayını her vesileyle dinliyoruz.
İzmir’de oyların yüzde 50’sini almış Balbay’ın 4. yılına giren tutukluluğunu ve hücredeki 1 yılını kim, nasıl izah edecek?
Ya “Bu komployu kuranlar da içeri girecek” diyen Ahmet Şık’a hakim ve savcıları hedef gösterdiği iddiasıyla yeniden soruşturma açılması?..
Niye “komplocu” suçlamasını üzerlerine aldılar ki?
Can DÜNDAR / MİLLİYET