16 Ara 2013 11:26
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:49
Mustafa Balbay 'günlük'leri anlattı!
Cumhuriyet gazetesi yazarı ve CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay 'Günlükler'ini açıkladı.
Cumhuriyet gazetesi yazarı ve CHP İzmir Milletvekili Mustafa
Balbay 4 yıl 9 ay süren tutukluluğunun ardından geçen hafta
Meclis'te yemin ederek aktif siyasete adım attı.
Hürriyet gazetesinden Cansu Çamlıbel, "genç bir meslektaşı
olarak yaşadığı süreçteki haksızlıklar bir tarafa konulduğunda,
yargılanmasına neden olan yıllardaki gazetecilik tarzıyla ilgili
samimi bir muhasebe içinde olup olmadığını anlamaya çalıştım"
dediği röportajda ilginç sorularına çarpıcı yanıtlar
aldı.
İşte Hürriyet'te yayınlanan o röportajdan dikkat çeken
bölümler:
ANKARA GAZETECİSİNDE BELGE OLUR
Sizin davada delil olarak sunulan belge ve notlar
kendi bilgisayarınızdan çıkmadı mı?
Mustafa Balbay’ın 1 Temmuz 2008’de gazetesinden bilgisayarını
alıp götürmüşsünüz. CMK 134. madde diyor ki; bir kişinin
bilgisayarına el koyduğunuzda onun imajını çıkarırsınız ve cihazı
kendisine verirsiniz. 1 Temmuz’da bilgisayarıma el konduktan sonra
5 Temmuz’da sorgulanmışım. Ben de o kadar kendimden eminim ki bazı
belgelere bakmadım bile. Gazeteciyim, bende belge olur. Ankara
gazeteciliğinde bir söz vardır; selam verdim almadı belge değildir
diye. Daha sonra baktım ki benim bilgisayarların imajı 7 Temmuz’da
alınmış.
Bir takım belgelerin o arada eklendiğini
söylüyorsunuz.
Artık o delilin sakatlandığını düşünüyorum. Ben polisi de zan
altında bırakmak istemiyorum ama bu delil sakatlanmıştır
diyorum.
8 SENEYİ 3.5 DAKİKAYA SIKIŞTIRMIŞLAR
Peki kamuoyuna ‘Mustafa Balbay’ın günlükleri’ diye
yansıyan notların içeriği orijinal mi?
Bunların hepsi yığma. 1998 ile 2006 arasındaki 8 yıllık notlar
diye üst üste koydukları notlar 3.5 dakikada yazılmış görünüyor.
Ayıklanmış, yan yana getirilmiş. O dönemde ben herkesle görüştüm,
bütün siyasi parti liderleriyle görüştüm, pek çok kesimden insanla
görüştüm. Ama ben 8 yılda sadece askerlerle ve cumhurbaşkanı ile
görüşmüşüm gibi görünüyor.
Sanıyorum askerlerle sık konuşmanızdan çok, dikkat
çeken kendi kurumları açısından mahrem olan pek çok şeyi sizinle
birlikte adeta masaya yatırmaları. Mesela paşalardan biri hükümeti
kastederek ‘Bunlardan kurtulmak için biraz zaman lazım’ diyor, siz
de aynı yerden devam ediyorsunuz. Bir gazetecinin haber kaynağıyla
böyle konuşması normal mi?
Bir defa bunların tümü sıkıştırılmış notlar. Aradan kimi
bölümler çıkarılmış, kimi bölümler eklenmiş. Ben mahkemede 6-7 tane
öyle bölüm saptayabildim. Dava klasöründe ayrı, esas hakkında
mütalaada ayrı, iddianamede ayrı cümleler olduğunu mahkemeye
anlattım. Kaldı ki, diyelim ki en ileri şekliyle söyleyelim,
onlarda samimiydim. Ben şunu mu yapın diyorum? Bunun karşılığı 16
yıl mıdır? Darbeci olmak demek midir? Çok farklı sıkletlerden
bahsediyoruz. Çok çatallansın istemiyorum ama ben Zaman gazetesinin
Ankara Temsilcisi Mustafa Ünal’a hep ‘Merhaba adaş’ derdim. Çok
farklı düşünürdük, kimi yerlerde karşı karşıya geldik. Ama
sohbetlerimizin sadece o muhabbet bölümleri dinlense üzerine ne
yorumlar yapılabilir.
BENİM O GÜNLERDE YAZDIKLARIMI BUGÜN HÜKÜMET
SÖYLÜYOR
Sizin imzanızla yayınlanan ‘Genç subaylar rahatsız’
manşetini o dönem ordu içindeki darbe yanlılarının dizayn
ettiğini düşünen önemli bir kitle var.
Genelkurmay Başkanı, Başbakan’a gitti ve ‘Rahatsızlık var’
dedi. Bunu haber yapmışım. Genelkurmay Başkanı da daha sonra basın
toplantısı düzenlemiş ‘Evet var’ demiş. Mahkemeye gelmiş yine aynen
‘Balbay iyi bir gazetecidir, hâlâ da öyle düşünüyorum’ demiş. ‘O
dönem her şey yolundaydı Balbay’ın haberleriyle ortalık bozuldu’
diyenlere sormak isterim; bugün ‘2004 çok gerilimliydi, o dönemde
neler oldu bilmezsiniz’ diyen ben miyim? Hükümet üyeleri. Artık
bugün konuşulan o gerilimleri ben o gün yazandım. Ben o dönemin
gazeteciliğini yaptım.
BAŞBAKAN’DAN DAVET GELDİ DE GİTMEDİK
Mİ
Ama taraf tutarak yazmadınız mı?
Hayır. Hükümet tarafından gelen haberlere de açık oldum. Eğer
taraf tutmaksa, hükümetin bizi görüşmelere almaması, hiç uçağa
almaması da taraf tutmak değil mi? Başbakan’dan uçağına bir davet
geldi de gitmedik mi?
Geriye dönük bir muhasebe yaptığınızda ‘Ben de biraz
abartmışım’ ya da ‘Keşke şunu yapmasaydım’ dediğiniz noktalar var
mı? Yanlış anlaşılmaya açık şeyler yapmış olduğunuzu düşündünüz
mü?
Öylesine ağır bir saldırıyla karşı karşıya kaldım ki bu tür
şeyler olsa bile karşılığı bu değildi. Önemli olan artık bu ağır
saldırıdır. Bu öyle bir orantısız saldırı ki çekiçle sinek ezmek
gibi. Gazeteciliği öyle mi, böyle mi yapsaydın boyutu bu saldırının
yanında sadece mesleki olarak tartışılabilecek bir şey.
Ben de size zaten mesleki olarak soruyorum. ‘Yine olsa
yine aynı şekilde davranırım mı’ diyorsunuz?
Habercilik anlamında yine bu haberlerin üzerine giderdim. Ben
Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı ekolünden, onların öğrencisi olarak
geliyorum. Hatırlayın Güldal Mumcu ‘O halde yaşasaydı Uğur Mumcu da
Ergenekoncu olurdu, onu da tutuklarlardı’ demişti.