13 Ağu 2010 05:00
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:32
MUSTAFA BALBAY BERAAT EDERSE İÇERDE KALDIĞI YILLARIN HESABINI KİM VERECEK?
Balbay, ben Bodrum'da tatil yaparken, 50'inci yaşını Silivri Hapishanesinde kutladı.. 50 yaşında bir insan için 500 değil, 1 günün değeri nedir, düşündünüz mü?.
Kamu vicdanında Adalet duyusu..
"Adalet mülkün temelidir" demiş eskiler.. Ama bir özdeyişin ötesinde bugün. Devletin en önemli ilkesi.. Temelinde adalet olmayan devlet, güvenilir devlet değildir. En küçük sarsıntıda yıkılır gider.. "Temel" o demek çünkü.. Temel sağlam değilse üzerindeki yapı ne kadar gösterişli olursa olsun, 5.5’luk bir deprem yeter, dümdüz etmeye..
Adalet duyusu kamunun, yani, halkın vicdanında oluşur.. Kamu vicdanında şüphe oluştu mu, mülkün temeli sarsılır.
Bu vicdanın rahatsız olmaması, adaletten şüpheye düşmemesi "Şeriatın kestiği parmak acımaz" lafını yürekten etmesi için, devleti oluşturan üç güç, yasama, yürütme ve yargı el ele vermek zorundadırlar..
Bunca girişi niye yaptım?..
"Bugün Türkiye’de kamu vicdanı adalete inanıyor mu" sorusunu sormak için..
***
Tatilde olduğum bir hafta içinde gazetelerde okuduğum rastgele haberler..
Kerametleri kendilerinden menkul iki medya şöhreti kız kardeş üzerlerinde kokain paketiyle yakalanıyorlar. Kendilerini yakalayan polise hakaret ediyor ve vuruyorlar. Savcılıkta, kokain satın aldıklarını ve yarısını kullandıklarını itiraf ediyorlar.
Karar.. Tutuksuz yargılanmak üzere.. Bir saat içerde kalmıyorlar.
Adam alkollü.. Adam hız sınırının 50 kilometre olduğu kent içi yolda 160’la giderken kontrolü kaybediyor ve karşı şeritten gelen arabaya çarpıyor. O araba paramparça oluyor. İçindeki beş kişi yaralı. Kazaya sebep olan kişi kaçıyor. (Kaza yerinden kaçmak cezayı ağırlaştırma sebebi. Yaralar ölümcül olabilir. Acil yardım hayat kurtarabilir. Beş kişiden üçü ağır yaralı. Berber olanın baş parmağı kopmuş. Bir daha makas tutamaz. Birinin bel kemiği kırılmış. Hayat boyu felç kalabilir. Biri yoğun bakımda.. Kazayı yapan ertesi gün teslim oluyor.
Karar.. Tutuksuz yargılanmak üzere.. Bir saat içerde kalmıyor.
Mustafa Balbay, 525 günden beri tutuklu.. Ne zaman biteceğini rüfailerin bile bilmediği bir davanın sanığı.. 525 gün, tutukluluk değil, hüküm süresi adeta. Mahkum olsa ne kadar yatacak ki?.
Masumiyet karinesi var, TC Yasalarında.. Yani suçu kanıtlanana kadar herkes masum.. Peki ya masumsa?.. Ben masum olduğuna inanıyorum. 70 milyonda 1.. Geri kalan herkes suçlu olduğuna inanıyor olsun. 70 milyonda 1 ihtimalle de olsa masum değil mi?. Beraat ederse içerde kaldığı ayların, yılların hesabını kim verecek?. Para ile verilmez. Vicdani hesabını kim verecek?.
Balbay, ben Bodrum’da tatil yaparken, 50’inci yaşını Silivri Hapishanesinde kutladı.. 50 yaşında bir insan için 500 değil, 1 günün değeri nedir, düşündünüz mü?.
Sanık niye tutuklanır?.
Delillerin toplanması tamamlanmamışsa..
Kaldı mı?.
Delilleri karartması ihtimali varsa..
Böyle bir ihtimal var mı?.
Kaçma tehlikesi varsa..
Balbay tutuklandı. Tahliye edildi. Haftalarca dışarda kaldı. Kaçtı mı?. Bilinen adresinde otururken gidip tekrar aldılar. Balbay kaçma niyeti olmadığını kanıtladı, tersine..
O zaman tutuklu kalma sebebini birisi bana açıklasın, lütfen!..
Polise saldıran, hakaret eden kokainciler serbest. (Bu arada, sabıkalı bir başka kokainciye de devlet televizyonu, benim vergilerimle yılda nerdeyse bir milyon euroya yorumculuk önermiş. Onu da tatilde okudum.)
Beş insanın hayatını kaydıran trafik canisi serbest..
Balbay içerde.. Ne zaman içerde.. Ayni suçtan sanık 101 asker hakkında çıkan yakalama kararı kaldırılır, tutuklanan bir emekli asker tahliye edilirken..
Şimdi bu ülkede kamu vicdanının rahat olduğu, adalete güvenildiği söylenebilir mi?.
Bir yerde yanlış var. Ya yasalarda.. Ya usullerde.. Ya uygulamada.. Düzeltmek, vicdanı yaralayan ters durumları düzeltecek önlemleri almak, gereken yasa tasarılarını hazırlamak ve Meclise sunmak kimin görevi?. En başta Adalet Bakanı’nın..
Bugün ülke "Yargı reformu" diye Anayasa Referandumuna gidiyor. Sokağa çıkın 100 kişiye sorun. Neye "Evet" diyeceklerini, ya da neyi reddedeceklerini sorun. Üç kişi bilsin, kalemi bırakırım..
Ama kamu vicdanını yaralayan ve hemen her gün rastlanır olan adaletsiz uygulamaları herkes biliyor. Okuyor, ya da TV’den izliyor çünkü..
O zaman "Adalet Reformu" deyince hangisi önce?.
Anayasa mı?. Yoksa Ceza ve Usul Yasaları mı?. Keyfi oldukları üzerinde büyük şüpheler bulunan uygulamaları, üzerlerine hiç gölge düşmeyecek hükümlerle eşitlemek mi?.
Bu soruma Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in yanıt vermesini isterim..
"Sizin vicdanınız rahat mı Sayın Ergin?. Değilse, bu ülkede adalet işlerini yürütmekten sorumlu kişi olarak ne yapmayı düşünüyorsunuz?."
"Adalet mülkün temelidir" demiş eskiler.. Ama bir özdeyişin ötesinde bugün. Devletin en önemli ilkesi.. Temelinde adalet olmayan devlet, güvenilir devlet değildir. En küçük sarsıntıda yıkılır gider.. "Temel" o demek çünkü.. Temel sağlam değilse üzerindeki yapı ne kadar gösterişli olursa olsun, 5.5’luk bir deprem yeter, dümdüz etmeye..
Adalet duyusu kamunun, yani, halkın vicdanında oluşur.. Kamu vicdanında şüphe oluştu mu, mülkün temeli sarsılır.
Bu vicdanın rahatsız olmaması, adaletten şüpheye düşmemesi "Şeriatın kestiği parmak acımaz" lafını yürekten etmesi için, devleti oluşturan üç güç, yasama, yürütme ve yargı el ele vermek zorundadırlar..
Bunca girişi niye yaptım?..
"Bugün Türkiye’de kamu vicdanı adalete inanıyor mu" sorusunu sormak için..
***
Tatilde olduğum bir hafta içinde gazetelerde okuduğum rastgele haberler..
Kerametleri kendilerinden menkul iki medya şöhreti kız kardeş üzerlerinde kokain paketiyle yakalanıyorlar. Kendilerini yakalayan polise hakaret ediyor ve vuruyorlar. Savcılıkta, kokain satın aldıklarını ve yarısını kullandıklarını itiraf ediyorlar.
Karar.. Tutuksuz yargılanmak üzere.. Bir saat içerde kalmıyorlar.
Adam alkollü.. Adam hız sınırının 50 kilometre olduğu kent içi yolda 160’la giderken kontrolü kaybediyor ve karşı şeritten gelen arabaya çarpıyor. O araba paramparça oluyor. İçindeki beş kişi yaralı. Kazaya sebep olan kişi kaçıyor. (Kaza yerinden kaçmak cezayı ağırlaştırma sebebi. Yaralar ölümcül olabilir. Acil yardım hayat kurtarabilir. Beş kişiden üçü ağır yaralı. Berber olanın baş parmağı kopmuş. Bir daha makas tutamaz. Birinin bel kemiği kırılmış. Hayat boyu felç kalabilir. Biri yoğun bakımda.. Kazayı yapan ertesi gün teslim oluyor.
Karar.. Tutuksuz yargılanmak üzere.. Bir saat içerde kalmıyor.
Mustafa Balbay, 525 günden beri tutuklu.. Ne zaman biteceğini rüfailerin bile bilmediği bir davanın sanığı.. 525 gün, tutukluluk değil, hüküm süresi adeta. Mahkum olsa ne kadar yatacak ki?.
Masumiyet karinesi var, TC Yasalarında.. Yani suçu kanıtlanana kadar herkes masum.. Peki ya masumsa?.. Ben masum olduğuna inanıyorum. 70 milyonda 1.. Geri kalan herkes suçlu olduğuna inanıyor olsun. 70 milyonda 1 ihtimalle de olsa masum değil mi?. Beraat ederse içerde kaldığı ayların, yılların hesabını kim verecek?. Para ile verilmez. Vicdani hesabını kim verecek?.
Balbay, ben Bodrum’da tatil yaparken, 50’inci yaşını Silivri Hapishanesinde kutladı.. 50 yaşında bir insan için 500 değil, 1 günün değeri nedir, düşündünüz mü?.
Sanık niye tutuklanır?.
Delillerin toplanması tamamlanmamışsa..
Kaldı mı?.
Delilleri karartması ihtimali varsa..
Böyle bir ihtimal var mı?.
Kaçma tehlikesi varsa..
Balbay tutuklandı. Tahliye edildi. Haftalarca dışarda kaldı. Kaçtı mı?. Bilinen adresinde otururken gidip tekrar aldılar. Balbay kaçma niyeti olmadığını kanıtladı, tersine..
O zaman tutuklu kalma sebebini birisi bana açıklasın, lütfen!..
Polise saldıran, hakaret eden kokainciler serbest. (Bu arada, sabıkalı bir başka kokainciye de devlet televizyonu, benim vergilerimle yılda nerdeyse bir milyon euroya yorumculuk önermiş. Onu da tatilde okudum.)
Beş insanın hayatını kaydıran trafik canisi serbest..
Balbay içerde.. Ne zaman içerde.. Ayni suçtan sanık 101 asker hakkında çıkan yakalama kararı kaldırılır, tutuklanan bir emekli asker tahliye edilirken..
Şimdi bu ülkede kamu vicdanının rahat olduğu, adalete güvenildiği söylenebilir mi?.
Bir yerde yanlış var. Ya yasalarda.. Ya usullerde.. Ya uygulamada.. Düzeltmek, vicdanı yaralayan ters durumları düzeltecek önlemleri almak, gereken yasa tasarılarını hazırlamak ve Meclise sunmak kimin görevi?. En başta Adalet Bakanı’nın..
Bugün ülke "Yargı reformu" diye Anayasa Referandumuna gidiyor. Sokağa çıkın 100 kişiye sorun. Neye "Evet" diyeceklerini, ya da neyi reddedeceklerini sorun. Üç kişi bilsin, kalemi bırakırım..
Ama kamu vicdanını yaralayan ve hemen her gün rastlanır olan adaletsiz uygulamaları herkes biliyor. Okuyor, ya da TV’den izliyor çünkü..
O zaman "Adalet Reformu" deyince hangisi önce?.
Anayasa mı?. Yoksa Ceza ve Usul Yasaları mı?. Keyfi oldukları üzerinde büyük şüpheler bulunan uygulamaları, üzerlerine hiç gölge düşmeyecek hükümlerle eşitlemek mi?.
Bu soruma Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in yanıt vermesini isterim..
"Sizin vicdanınız rahat mı Sayın Ergin?. Değilse, bu ülkede adalet işlerini yürütmekten sorumlu kişi olarak ne yapmayı düşünüyorsunuz?."