Murat Yetkin bütün gazeteciler adına sordu: Damadın adresi belli de, gazeteciler köprü altında mı yaşıyor?
Hürriyet yazarı Murat Yetkin, Topbaş'ın damadı Ömer Faruk Kavurmacı ve Arınç'ın damadı Ekrem Yeter'in tahliye edilmesi üzerine tutuklu gazetecilerin durumunu bir kez daha gündeme getirdi...
TBMM eski Başkanı ve Başbakan eski Yardımcısı Bülent Arınç'ın
damadı Ekrem Yeter'in "sabit adresi olduğu" gerekçesiyle tahliye
edildiğini hatırlatan Murat Yetkin, "Peki, hâkim Kadri’yi (Gürsel)
tahliye etti mi? Etmedi. Peki, Kadri sokakta mı yaşıyor, aradığında
bulunamaz birisi mi?" diye sordu.
"Dün Ahmet Hakan da sordu: Yani Ekrem Yeter’in adresi belli de,
Ahmet Şık, Barbaros Muratoğlu, Oğuz Güven, Murat Sabuncu, Murat
Aksoy köprü altında mı yaşıyordu da tahliye edilip tutuksuz
yargılanmıyor?" diyen Murat Yetkin, "Hepsinin ismini sayamıyorum,
sayıları 160’ı buldu, bütün gazeteci, yazar, editör, medya çalışanı
arkadaşlarımız için soruyorum bunu." ifadelerini kullandı...
İşte Yetkin'in “Damat Fethullahçı, ama kızım
Müslüman” başlıklı bugünkü yazısı:
İlk defa böyle bir şey duyuyordum. Daha 15 Temmuz filan yoktu. Ama
17-25 Aralık 2013 soruşturmaları açılmış, Milli Güvenlik Kurulu
Fethullahçıları PKK ile aynı ölçüde tehdit sayar olmuştu.
2014’te bir Mayıs günüydü. Hasta ziyaretine gelenlerde de ciddi bir
AK Parti ağırlığı vardı ve konu da buraya gelmişti. İşte yolsuzluk
soruşturmaları Cemaatin tezgâhıydı, muhalefet onların peşine
takıldığı için 30 Mart yerel seçimlerinde oy alamamıştı, az çok
duyduğumuz söylemlerdi.
Ama bu farklıydı. AK Partili ziyaretçi, AK Partinin ağırlıklı bir
ismi olan hasta yakınına “Başkanım” demişti, “Ben hayatımda mitinge
katılmamıştım. Ama bu defa çoluğu çocuğu aldım, Kazlıçeşme’ye
gittim, Başbakan'a sahip çıkmaya. Biliyorsunuz, benim damat
Fethullahçı ama kızım Müslüman.”
Duyar duymaz kanım donmuştu ve az önce okuduğunuz soruyu sormuştum:
Fethullahçı diye artık damadını Müslümandan saymıyor muydu?
“Yani benim kızım gerçek Müslüman” diye toparlamaya çalışmıştı AK
Partili; “Damat seçimde Başbakan'a oy kullanmasın diye memleketine
götürmeye kalktı ama o karşı çıkıp oyunu kullandı.”
Daha ortada darbe girişimi filan yokken şahit olduğum bu durumu, o
zaman hala yayında olan Radikal’de 9 Mayıs günü tam da bu başlıkla
anlatmıştım.
Daha o zamandan ayrım birbirini Müslüman görmemeye dek
derinleşmişti; 15 Temmuz gecesi ve sonrasında yaşananları bir anda
ortaya çıkmış bir gelişme gibi görmemek lazım.
Ama ben 5 Haziran günü Fethullahçılık suçlamasıyla tutuklanan
Bülent Arınç’ın damadı Ekrem Yeter’in 8 Haziran günü “adresi belli”
diyerek tahliye edilmesini duyunca birden bire bu olayı
hatırladım
Bir ay kadar önce, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir
Topbaş’ın damadı Ömer Faruk Kavurmacı’nın “epilepsi” rahatsızlığı
nedeniyle tahliye edilmesini duyduğumda, yine tepki göstermiştim
ama hatırlamamıştım. Demek ki zihinde bazı şeylerin birikmesi
gerekiyor.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “Yüzlerce insan ağır
hastalıklarla hapisteyken” dedi, “Mahkeme hükümetin talimatıyla
hareket ediyor”.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Kayırmacılık” dedi, “Almış
başını yürümüş. Adalet karnesi damatların kalemiyle kapkara
kesildi.”
Her iki damat da, Fethullahçıların paravan kuruluşları muamelesi
gören, kapatılmış ve yargılanmakta olan kuruluşların yönetiminde
yer almış.
Kavurmacı, daha birkaç sene öncesine dek, en çok kayırılan statüde,
TÜSİAD’a, TOBB’a, hatta MÜSİAD’a tercih edilen TUSKON’un
yönetiminde yer almış.
Yeter, Fethullahçıların tıp örgütlenmesi sayılan Uluslararası
Sağlık Federasyonunun (USAF) Başkanı. İfadesinde, kendisine –belki
de o zaman Arınç’ın çok daha güçlü konumda olması nedeniyle-
başkanlık teklif edildiğinde, kayınpederinin kendisine “Faydalı
olur” dediğini söylemiş.
Acaba başka neler söyledi de 8 Haziran’da tahliye edildi?
Öncelikle şunu söyleyelim:
1- Tutuksuz yargılanmak esastır. Ama bu herkes için geçerli
olmalıdır.
2- Ciddi rahatsızlık çeken kişi hapiste tedavi göremiyorsa,
dışarıda görmelidir. Ama bu da herkes için geçerli olmalıdır.
Aksi halde, ilk İsmail Saymaz demiş galiba, “Adalet mülkün
damadıdır” laflarına muhatap olursunuz.
Yeter’in adresi belli diye tahliye edildiği gün Kadri Gürsel
arkadaşımız bir başka mahkemenin önünde telefonundaki 92 aramanın
ByLock kullanıcılarıyla yapılmış olmasını, iyi bir gazeteci
titizliğiyle yanıtlıyordu. Aramaların çoğu ona yapılmış, bazıları
hiç cevaplanmamıştı. Kaldı ki cevaplansa ne oldurdu? Kadri de benim
gibi otuz küsur senedir gazeteci, herkesle konuşabilir.
Peki, hâkim Kadri’yi tahliye etti mi? Etmedi.
Peki, Kadri sokakta mı yaşıyor, aradığında bulunamaz birisi mi?
Hayır değil. Cumhuriyet’teki diğer arkadaşlarıyla birlikte (bugün
225’inci gün) rahatı yok yere bozulana dek gayet de yerleşik bir
hayatı vardı.
Kavurmacı’nın yönetiminde olduğu TUSKON Cumhurbaşkanı Tayyip
Erdoğan’ı tehdit ederken, insanların kurban parasını Bank Asya’ya
yatırdı diye takibata uğradığı günümüz Türkiye’sinde Yeter on
yıldır Bank Asya ile çalıştığını, bunda da yanlış bir yan
görmediğini söylemiş. Ki bunda gerçeklik payı da var; Bank Asya
birkaç sene öncesine dek, tıpkı TUSKON gibi, Gazeteciler Yazarlar
Vakfı gibi, ne bileyim Fatih Üniversitesi gibi “en çok kayırılan”
statüdeydi.
Yani Yeter’in adresi belli de HDP eş başkanı Selahattin Demirtaş
göçebe çadırında mı yaşıyordu da, Yeter’i üç günde tahliye eden
bağımsız Türk yargısı Demirtaş’a on ay sonraya mahkeme günü
veriyor?
Dün Ahmet Hakan da sordu: Yani Ekrem Yeter’in adresi belli de,
Ahmet Şık, Barbaros Muratoğlu, Oğuz Güven, Murat Sabuncu, Murat
Aksoy köprü altında mı yaşıyordu da tahliye edilip tutuksuz
yargılanmıyor?
Hepsinin ismini sayamıyorum, sayıları 160’ı buldu, bütün gazeteci,
yazar, editör, medya çalışanı arkadaşlarımız için soruyorum
bunu.
“Damat Fethullahçı, ama kızım Müslüman” denecek, “Merhamet değil
adalet” denecek ama iş gelip güçlü insanların kapısına dayanınca,
adaletin kılıcı işlemeyecek, öyle mi?
Sayın Adalet Bakanı, Sayın Başbakan, Sayın Cumhurbaşkanı:
Partinizin adında “Adalet” sözcüğü var. Bunun bir anlamı da, bir
kuralın bir kişiye uygulandığında, benzer durumdaki herkese
uygulanması zorunluluğudur.
Madem damatlar sağlık sorunuyla, adresi belli diye üstelik gayet
somut suçlamalar altındayken tahliye edilip tutuksuz
yargılanabiliyor, benzer durumdaki herkes için de geçerli
olmalı.