Murat Belge hangi partiye oy vereceğini açıkladı! "CHP'yi desteklemiyorum, oyum..."
Murat Belge, '7 Haziran için CHP'ye destek çağrısı yaptı' iddialarına cevap verdi
Geçtiğimiz günlerde (15 Şubat 2015) yaptığı "Erdoğan'a karşı
CHP’yle yan yana duracağız, buna CHP’liler de açık olmalı, bizim
gibi adamlar da" açıklamasıyla 7 Haziran'daki genel seçimlerde
oyunu CHP'den yana kullanacağı iddiaları ortaya atılan ve HDP'ye
yakın bazı kesimlerce eleştirilen Taraf gazetesi yazarı Murat
Belge, "CHP'yi desteklemiyorum, oyum HDP'ye; Kürtler’in benim
'ırkçı' olduğumu, 'gizli Kemalist' olduğumu düşündüklerini
bilmezdim" dedi.
Belge'nin Taraf'ta "CHP'yi önermişim!" başlığıyla yayımlanan (24
Şubat 2015) yazısı şöyle:
CHP'yi önermişim!
Taraf’ta yayımlanan mülâkattan sonra, önümüzdeki seçimde CHP’yi
desteklemek gerektiğini söylediğime dair kalabalık bir cephe
oluşmuş. Engin Ardıç da bunu yazıp duruyor. Onun ne yazdığı da
ciddiye alınmayı gerektirir bir şey değil, ama anlaşılan, bu
söylenti oldukça yaygın.
Mülâkatta, CHP’yi eleştiren (önemli olduğunu düşündüğüm) birçok söz
var. “CHP’nin, AKP’ye muhalefet etmek dışında bir vizyonu yok”
diyorum. “Eleştirenlerin (yani Kılıçdaroğlu’nun değişme çabalarını)
savunduğu yapıyla CHP’nin bugün olduğundan iki santim daha fazla
boy atmasının imkânı yok” diyorum. “Kemalist solculuk yok olmaya
yüz tutmuş bir ideoloji.”
Türkiye’de gerçek anlamda sol bir örgütlenme olmamasının baş
sorumlusunun CHP olduğunu söylüyorum… Ayrıca bunlar ve daha
birçokları yeni söylediğim şeyler değil, ne zamandır
söylüyorum.
Mülâkattan CHP’yi desteklediğim sonucunun çıkması sanırım yalnız şu
söze bağlanıyor: “Öyle görünüyor ki CHP ile yan yana duracağız.”
“Yan yana durmak”, arada bir “kimyasal” alışverişin olmadığı bir
durumdur. “Yan yana” getiren de, tarihî- siyasî konjonktür, bu
konjonktürde AKP’nin, daha doğrusu Tayyip Erdoğan’ın üstlendiği
roldür. Sosyalistler, sanırım her türlüsü, Erdoğan’ın ve AKP’nin
karşısında yer alıyor. Gerekçeler, felsefeler değişebilir, ama “yan
yana” duruyoruz.
Hem bu, CHP’den ibaret değil: MHP de orada duruyor; Cemaat da orada
duruyor. Başkaları da var.
Görülmemiş bir şey değil, siyasette sık sık olur. Gezi Direnişi’nde
ne oldu? Erdoğan’ın git gide saldırganlaşan otoriteryanizminden
bıkan gençler, bir de Gezi’ye, Gezi’deki ağaçlara saldırı
başlayınca direnişe geçtiler. Ağaçla mağaçla ilgisi olmayan,
başından beri yalnız AKP’nin iktidar olmasına takık gruplar da
fırsatı fırsat bildi. Derken Çarşı grubu ortaya çıktı.
“Parktakiler” dedik, “Meydandakiler” dedik. Evet, onlar da orada
“yan yana” durdular. Gene böyle bir durum oluşuyor, “Düşmanca bir
tutuma gerek yok,” dedim. O kadar. Gene aynı şeyi söylüyorum. Şu
konjonktürde kendi aramızda itişmeye gerek yok.
Benim seçimde ne yapacağım kimseyi ilgilendirmeyebilir ama madem bu
abes tartışma –abes iddialar– buraya geldi, söyleyeyim. Aylar
önceden, HDP’ye oy vermeyi gerekli gördüm, öyle yapacağım.
Dostlarıma da böyle yapmalarını tavsiye ederim.
Nicedir, genel seçim oldu mu, “oyların etkili olması” konusu ortaya
çıkar; o ortaya çıkınca da, “en büyük” (ve aynı zamanda “ezelî”)
muhalefet partisi CHP olduğu için, “etkili olması için oylar
CHP’ye” denir. Bunu doğru bulmuyorum. Verilen bu oylar bunca yıldır
CHP’yi iktidara getirmedi; ama CHP’ye demokrasi de getirmedi.
Hattâ, “Bu nasıl olsa böyle,” deyip daha da bir rehavete
kapılıyorlar sanki. Şu günlerde Süleyman Şah harikaları
yaratıyorlar.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde oyumu Demirtaş’a vermiştim. En doğru
düzgün konuşan adaydı, güven de veriyordu. İyi ki verdim, iyi ki
başkaları da verdi. Gene barajı aşamıyordu ama iyice yaklaşmıştı.
Mülâkatta dediğim gibi bu baraj konusunda çok iyimser değilim, ama
HDP’nin aşması çok iyi olur. Türkiye’de bir şeyleri değiştirebilir,
olumlu bir değişime kapı açar.
Bu da, “AKP karşısında en büyük olduğuna göre oyumuzu CHP’ye
verelim” demekten daha sağlam bir “felsefe” sanıyorum.
Çünkü şu aşamada, “AKP karşısında ‘biz kaç kişiyiz’” sorusu değil,
“Demokratik değerlerin arkasında ‘biz kaç kişiyiz’” sorusu bana
daha önemli görünüyor. AKP karşısında olmak için Kemalist, ulusalcı
vb. olmaya hiç niyetim yok.
HDP her şeyin cevabıdır, demiyorum elbette. Ama herhangi birinin
öyle “her şeyin cevabı” olmasını beklersek daha çok bekleriz.
Eksiğiyle gediğiyle, iç kavgasıyla, çekişmesiyle, ama bütün bunlara
karşılık durduğu yerin gösterdiği “zorunlu yön”le, bu konjonktürde
en fazla demokratik potansiyel orada ve bunun zenginleşmesinin
imkânları da var.
Taraf’taki mülâkat üstüne benimle ilgili yayın yapan bir de Özgür
Gündem var. Bu gazete de, benim CHP ittifakı önerdiğim sonucunu
çıkarmış (ayrıca, bir solcu bunu savunabilir de elbette. Ben de
kabul etmem, başka bir tutum öneririm. İlle o insana küfretmem mi
gerekiyor). Çıkarmış da, benimle ilgili başka sonuçlar da çıkarmış:
“ırkçı” olduğum anlaşılıyor, “gizli Kemalist” olduğum
anlaşılıyor.
Türkiye’de böyle durumlarda alışık olduğumuz tavır, hakkında bunlar
söylenen adamın aynı üslûpla laf yetiştirmesi olur. Öyle bir
niyetim yok. Mülâkatta söylediklerimden bir cümle de CHP’nin
imgesini değiştirmek çabasında bir eliyle yaptığını öbür eliyle
yıktığını söyledikten sonra, “Kürtler’e karşı aldığı bir tavır var
ki, o tavırla demokratik bir Türkiye ortaya çıkmaz.”
Ama bunların bir anlamı yok belli ki.
Özgür Gündem’i çıkaranlar, yazılarını yazanlar, başlıklarını
atanlar, Kütler. Kürtler’in benim “ırkçı” olduğumu, “gizli
Kemalist” olduğumu düşündüklerini bilmezdim. Demek ki “mülâkat”
bunu da ortaya çıkarmış oldu.