Murat Bardakçı Ramazan programlarını topa tuttu: Şunu artık öğrenin: Oruçluyken su içmek orucu bozar!
Habertürk yazarı Murat Bardakçı bugünkü köşesinde televizyonların Ramazan programını eleştirdi.
Habertürk yazarı Murat Bardakçı, Ramazan geldiğinde televizyon
ekranlarında ve gazete sayfalarında sanki yeni Müslüman olmuşuz
gibisinden rüzgar estiğini TV'ler ve gazetelerin bir aylığına
dindarlaştığını yazdı.
Ramazan'ın ilk akşamından itibaren“Boğaza su kaçması orucu bozar
mı?”, “Oruçlu iken denize girebilir miyim?”, “Sahurda ezan bitene
kadar yemeye devam etmek doğru mu?” yahut “Dişlerin arasında kalan
kırıntının hükmü nedir?”gibisinden sorular sorulduğunu söyleyen
Bardakçı bunun iki nedeni var dedi ve sıraladı:
Ya Ramazan bülbülleri vakit doldurabilmek için bu bahislere
dalıyorlardır yahut dinin hükümlerini millet olarak bin küsur
seneden bu yana hâlâ öğrenememişizdir; Diyanet de bu hususta ciddî
bir çaba göstermemiştır ama meselenin bu tarafı doğru ise vaziyet
vahim demektir!
İşte Murat Bardakçı’nın bugünkü yazısı:
Şunu artık öğrenin: Oruçluyken su içmek orucu
bozar!
SON birkaç senedir hemen her Ramazan’da yazdığım bir bahsi, bugün
de tekrar edeceğim...
Mâlûmunuz, Türkiye, İslâmiyet ile yeni tanıştı! Hidayete bundan
17-18 sene önce, yani 2000’lerin başında kavuşup Müslümanlığı kabul
ettik. Çiçeği burnunda Müslümanlar olduğumuz için dinin bazı
kurallarını hâlâ doğru dürüst öğrenemedik, var gücümüzle vâkıf
olmaya çalışıyor, hocalara, ilâhiyatçılara ve her Ramazan’da kanal
kanal dolaşan ekran bülbüllerine sorup duruyoruz...
Ulemâdan bazı zevât ile hemen her konunun üstâdı olan ekran
bülbülleri milletin bu yeni kabul etmiş olduğu dine karşı hevesini
bildikleri için Ramazan geceleri kanal kanal dolaşıp orucun ne
olduğunu, faziletlerini ve esaslarını anlatıyor; telefonla ve mail
ile gelen sorulara cevap yetiştiriyorlar...
Önceki gece iftar saatinden epey önce TV’nin karşısına geçtim ve
saatlerce kanal kanal dolaşıp oruç, iftar ve sahur âdâbı hakkında
anlatılanları dinledim...
Neler anlatılmadı ve neler sorulmadı neler!
KIZARMIŞ SAHUR SUCUĞU!
Bir-iki kanalda sadece ilâhiyatçılar değil, diyetisyenler de arz-ı
endâm ettiler!
Muhabir gidip “Hocam, iftar mönüsü nasıl olsun? Sahurda ne yememizi
tavsiye buyurursunuz?” diye soruyor, ekranda görünme fırsatını
bulan kadıncağız da anlatıyor:
“Yağlı yemeyin, tuzlu yemeyin, hele tatlıyı ağzınıza bile koymayın,
lokmalarınızı arkanızdan atlı kovalıyormuşçasına hemencecik
yutmayın, pastırma ve sucuk ise zinhaaar yasak!”
Hatun “Hiçbirşey yeme ve açlıktan rûhunu teslim et!” diyecek ama
dili varmıyor!
Sonra, “sahurda sucuk yemenin doğru olmadığını, zira susatacağını”
söylüyor ama muhabirin “Yahu, iftarda tamam da, sahurda hangi
aklıevvel sucuk ve pastırma yer ki?” demek aklına gelmiyor...
Şaka bir tarafa, Ramazan geldiğinde hem TV ekranlarında, hem de
gazete sayfalarında bundan on küsur asır önce değil de sanki yeni
Müslüman olmuşuz gibisinden bir rüzgâr eser, zira basınımızın
ekseriyeti Türkiye’nin Müslüman olduğunu sadece Ramazanlarda
hatırlar ve TV’ler de, gazeteler de bir aylığına dindarlaşır!
Ramazan’ın henüz üçüncü günündeyiz ve daha ilk akşamından itibaren
“Boğaza su kaçması orucu bozar mı?”, “Oruçlu iken denize girebilir
miyim?”, “Sahurda ezan bitene kadar yemeye devam etmek doğru mu?”
yahut “Dişlerin arasında kalan kırıntının hükmü nedir?” gibisinden
sorular sorulmasının iki temel sebebi vardır: Ya Ramazan bülbülleri
vakit doldurabilmek için bu bahislere dalıyorlardır yahut dinin
hükümlerini millet olarak bin küsur seneden buyana hâlâ
öğrenememişizdir; Diyanet de buhususta ciddî bir çaba
göstermemiştır ama meselenin bu tarafı doğru ise vaziyet vahim
demektir!
HANİ NEREDE ORTOPEDİSTLER?
Şimdi kehanete heveslenip Ramazan’ın ileriki günlerinde ekranlarda
neler anlatılacağını şöyle bir hayâl edelim:
Havalar ısınmaya başlayınca bazı doktorlar devreye girecek,
“Güneşte fazla kalırsanız başınıza güneş geçebilir, tansiyonunuz
yükselebilir, hele terli terli soğuk su içerseniz hasta olursunuz,
ona göre haaa!” diyecekler...
Diyetisyenler meyve bahsine dalacak ama birbirleri ile tamamen
farklı konuşacaklar, biri “Bol bol yiyin” derken diğeri “Yiyin ama
yavaş yiyin” tavsiyesinde bulunacak ve bir başkası da “Meyve zinhar
yooook!” buyuracak.
Senelerden buyana ortopedi uzmanlarının da Ramazan bahanesi ile
ekrana çıkıp “namaz dersi” vermelerini, meselâ “Belfıtığı olmamak
için rükûda belinizi fazla eğmeyin! Secdede dizlerinizi bilmem kaç
dereceden fazla bükmeyin” demelerini bekliyorum, zira Ramazan
bahsinde tek noksanımız bu kaldı!