30 Eyl 2014 10:38 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:46

Murat Bardakçı o soruya sinirlendi, İzzet Çapa'nın ağzının payını verdi!

Bizim Mevlana, dünyanın ise Rumi diye bildiği Mevlana Celaleddin Rumi, Hürriyet yazarı İzzet Çapa'nın fırça yemesine sebep oldu.

Hicri, 6 Rebiü'l-evvel 604 tarihinde yani 30 Eylül 1207'de bugünkü Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan'ın Belh şehrinde dünyaya gelen Celaleddin. Ya da bizim Mevlana, dünyanın ise Rumi diye bildiği Mevlana Celaleddin Rumi, Hürriyet yazarı İzzet Çapa'nın fırça yemesine sebep oldu.

Hem de bir dönem Hürriyet'te de yazan Murat Bardakçı'dan.

Neden mi? Hemen açıklayalım. İzzet Çapa Mevlana'nın Türk mü İranlı mı olduğu sorusunun peşine düşmüştü. Ama fırçayı bu nedenle yemedi. "Gel ne olursan ol yine de gel" sözünün Mevlana'ya ait olmadığını artık neredeyse herkes biliyor. Ama konu Mevlana, konuşulan kişi de Bardakçı olunca, İzzet Çapa o soruyu sormadan edemedi; tabi haklı olarak da fırçayı yedi.

Murat Bardakçı o soruya sinirlendi, İzzet Çapa'nın ağzının payını verdi! - Resim : 1

İşte Çapa'nın kaleminden o fırçanın hikayesi:

Horasan'ın Fars toprağı olması, ayrıca şiir ve mektuplarını Farsça yazmasından dolayı Mevlana bazı kesimler tarafından İranlı olarak kabul ediliyor. Ancak "Beni yabancı yerine koymayın ben bu mahalledenim / Ben sizin mahallenizde kendimi arıyorum / Düşman gibi görünüyorsam da düşman değilim / Hintçe konuşuyorsam da aslım Türk'tür" dizeleri Türk olduğu konusunda da tezlerin ileriye sürülmesine neden olmuştur.

Doğum günü vesilesiyle bu konuyu yazmaya karar verdiğimde, ofiste arkadaşlarla yaptığımız konuşmalarda Mevlana'nın aslen nereli olduğu hakkındaki 'çelişkilere' bizzat şahit oldum. (...)

"MEVLANA TÜRK DEĞİL FARS'TIR"

Duramadım, bu soruyu Mesnevi'yi orijinal dilinden okuyabilen ve benim için bu konudaki en derin otoritelerin başında gelen Murat Bardakçı'ya sordum..."Mevlana, Türk değil Fars'tır" diye başladı anlatmaya...

- "Hz. Mevlana'nın anadili Farsçadır. Türkiye'de yaşamış bir Fars şairidir. Bir Türkleştirme modası çıkardılar... Yahu Mevlana'yı niye Türkleştirmeye çalışıyorsunuz? Yazdıklarına bakın kardeşim, milliyetinden size ne?"

-Peki biz Konya'ya yerleşip türbesinin de orada olmasından dolayı mı Mevlana'yı Türk kabul ediyoruz?
- Hayır, cahilliğimizden... Mevlana, bugünkü Afganistan topraklarında doğmuştur. Geldiği yer olan Belh, bir Türk bölgesi değildir. Ailesinin buraya göç etmesinin nedeni, o tarihte bölgede yaşanan Moğol istilasıdır. Buraya keyiflerinden değil, kaçmak zorunda oldukları için gelmişlerdir.

-O halde size göre Mevlana İranlı mı?
-Onu bile demek yanlıştır, çünkü o zamanlar İran da yoktu, Fars vardı. Abdülbaki (Gölpınarlı) Hoca'nın dediği gibi Mevlana, evinde Türkçe değil Farsça konuşurdu. "Türkçe biliyorum ama bir sözü anlatmak için bin söz etmem lazım" demiştir. Dilimizde yazılan sadece iki-üç rubaisi vardır o kadar. Geri kalanların hepsi Farsça'dır, yani İran edebiyatıdır. Mevlana bizim şairimiz olamaz.

"NE OLURSAN OL YİNE GEL' SÖZÜ MEVLANA'YA AİT DEĞİL"

- Sizi bulmuşken "Gene gel, gene gel! / Her ne olursan ol, gene gel! / Kâfir isen de, Mecûsî isen de, putperest isen de gene gel / Bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değil / Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da gene gel!" dizelerinin Mevlana'ya ait olmadığı konusundaki iddiaları da sorayım...
- Bunu neden yeni ortaya çıkmış da kimselerin bilmediği bir şeymiş gibi soruyorsun anlamadım! O dizeler Mevlana'dan üç asır önce yaşamış, çağın büyük mutasavvıflarından Ebu Said Ebu'l-Hayr'a aittir.
Murat Bardakçı gibi bir duayenden fırça yemenin tadı da bir başka oluyor doğrusu. Sağ olsun o da bu 'lezzetten' beni hiç mahrum etmiyor ve her fırsatta ağzımın payını veriyor.
Bardakçı daha fazla 'saçma' soru sormayayım diye olsa gerek, Mevlana'nın "Olgunun halinden anlamaz ham, lafı kısa kesmek lazım vesselam" demek istercesine bendenizi uğurladı...