17 Şub 2016 10:45 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 18:21

Murat Bardakçı Kırmızı Saçlı Kadın'a ateş püskürdü: Çüş Orhan Pamuk çüş!

Habertürk yazarı Murat Bardakçı, yazar Orhan Pamuk'un romanında yazdığı "anne ile oğul ilişkileri" kurgusunu alıntılayarak "Çüş Orhan Pamuk çüş" dedi.

Habertürk yazarı Murat Bardakçı, yazar Orhan Pamuk'un romanında yazdığı "anne ile oğul ilişkileri" kurgusunu alıntılayarak "Çüş Orhan Pamuk çüş" dedi.

Orhan Pamuk, romanında gazetelerde "sıkça yer alan" haberlerle ilgili bir kurguya yer vermiş ve "(...)Çok işlenen ve sayısız çeşitlemeleri olan ikinci cins cinayet ise, cinsel açlık içindeki oğulun, bir cinnet anında zorla anasıyla yatmasıydı. Bu oğulların bazıları kendilerini durdurmaya ya da cezalandırmaya çalışan babalarını öldürüyordu" ifadelerini kullanmıştı. Bu kurguya tepki gösteren Murat Bardakçı, "Neredeyse kırk senelik gazeteciyim, ucuz yahut pahalı hiçbir gazetede “oğulun anası ile yatmasını” ve ardından gelen cinayetler zincirini konu alan tek bir haber bile görmedim" dedi.

Bu romanın yabancı dile çevrilmesi durumunda Türkiye'nin de sık sık bu olayların yaşandığı bir yer gibi algılanacağını belirten Bardakçı, neden "Çüş Orhan Pamuk çüş" başlığını kullandığını da şöyle anlattı:

"Başlıkta kullandığım “Çüş” ibaresi için affınızı rica ediyorum... Aslında daha değişik bir başlık düşünmüştüm ama arkadaşlar “Ana-oğul üzerine kurulu böylesine menfur bir hayâlin başlıkta kullanılması bile yakışıksız olur” dediler ve dolayısı ile “Çüş” ile yetinmek zorunda kaldım.

Ama bu “Çüş”ün yanına arzu ederseniz “Yuh”, “Ohaaaa!” vesaire gibi ünlemler de koyabilirsiniz. “Kırmızı Saçlı Kadın”daki bu utanç verici hayâli yorumlamakta zaten bu ünlemler ile daha nice sıfatlar bile kifayetsiz kalır."

İşte Bardakçı'nın "Çüş Orhan Pamuk Çüş" başlıklı o yazısı:

"Önce bir-iki haftadan buyana hemen her yerde, hattâ ATM’lerde bile reklâmı yapılan, bahsi daha açılır açılmaz hayranlık krizlerine girilen ve yüceltile yüceltile göklere çıkartılan bir romandan aynen aldığım şu paragrafı okuyun:

“...Bir dönem skandal ve cinayet haberlerini öne çıkaran gazeteleri Oidipus ve Rüstem benzeri hikâyelere çok rastladığım için okudum. İstanbul’da iki çeşit hikâye okur tarafından çok seviliyor, ucuz gazetelerde çok yayımlanıyordu. Birincisi; oğlu askerde, hapiste, uzaktayken babanın, genç ve güzel geliniyle yatması, olayı fark eden oğulun babayı öldürmesiydi. Çok işlenen ve sayısız çeşitlemeleri olan ikinci cins cinayet ise, cinsel açlık içindeki oğulun, bir cinnet anında zorla anasıyla yatmasıydı. Bu oğulların bazıları kendilerini durdurmaya ya da cezalandırmaya çalışan babalarını öldürüyordu. Toplum tarafından en çok nefretle karşılanan oğullar bunlardı: Ama toplum onlardan babalarını öldürdükleri için değil, zorla analarıyla yattıkları için nefret ediyor, adlarını bile anmak istemiyordu. Baba katili bu oğulların bazıları bir pisliği temizleyerek nam yapmak isteyen hapishane ağaları, kabadayılar veya kiralık katil adayları tarafından öldürülüyordu. Bu cinayetlere devlet, hapishane yönetimi, gazeteciler, hatta toplum karşı çıkmıyordu...”

İÇİNİZ KALKTI DEĞİL Mİ?

Okuyanın âsabını lâçka eden, özellikle de “ana-oğul” bahsine gelince artık ikrah ettiren bu ifadeler hangi romanda mı geçiyor?

Başlıktan zaten anlamışsınızdır: Orhan Pamuk’un yere-göğe konamayan son kitabında, “Kırmızı Saçlı Kadın”ın 114. sayfasında!

Tamam, kayınpederin geline tecavüze kalkışması maalesef nadiren de olsa yaşanan hadiselerdir ama bu rezaletlerin haberleri gazetelerde hiçbir şekilde yer almaz ve yayınlanmamalarının başta gelen sebebi de, yazılmalarının kanunen yasak olmasıdır.

Üstelik aynı yasak sadece bizde değil, birçok Avrupa ülkesinde de mevcuttur. İsmini vermeyeyim, Avrupa’nın en çok okunan yazarlarından birinin birkaç sene önce yayınladığı kitabında benzer bir hadiseyi değil yazması, üstü kapalı biçimde de olsa ima etmesi yüzünden hapse düşmekten son anda kurtulmuş olduğunu edebiyat çevreleri gayet iyi bilirler.

Hele diğer iddia! Çocuk annesine tecavüz edecek, bunu fark eden babasını öldürecek, sonra hapse düşecek, orada öldürülecek, hadise basına aksedecek, gazetelerin üçüncü sayfalarında çarşaf çarşaf yazılacak ve hemen herkes “Herifi gebertmekle aman ne iyi etmişler, ellerine sağlık” diyecekler, İstanbul gazetelerinde bu haberlere sık sık rastlanacak, üstelik okur da bunlara bayılacak!

Neredeyse kırk senelik gazeteciyim, ucuz yahut pahalı hiçbir gazetede “oğulun anası ile yatmasını” ve ardından gelen cinayetler zincirini konu alan tek bir haber bile görmedim; üstelik bu hadiselerin “ucuz gazetelerde çok -Nobelli yazar herhalde ‘sık sık’ demek istiyor- yayınlandığına” da hiç tesadüf etmedim!

Gazetelerde böyle bir sapıklıklar silsilesine tesadüf eden varsa buyursun, göstersin!

İŞTE, BÖYLE BİLİNECEĞİZ!

İlgi çekmek ve romanın kurgusunu güçlendirmek maksadıyla yazılan iğrenç bir hayâlin, yani “anaoğul ilişkisi” ve arkasından gelen cinayetler zinciri palavrasının neticesini hayâl edebiliyor musunuz? Bu roman da senelerdir devam eden bildiğimiz pazarlama çabalarının neticesinde mutlaka yabancı dillere tercüme edilecek, yayınlandığı memleketlerde tabîi bol bol reklâmı yapılacak ve yabancı okuyucunun hatırında öncelikle malûm iddia kalacak: Oğulların annelerine tecavüz edip babalarını öldürmelerinin ve hain evlâdın da hapishanede ortadan kaldırılmasının Türkiye’de sık sık rastlanan, sıradan bir hadise olduğu!

Başlıkta kullandığım “Çüş” ibaresi için affınızı rica ediyorum... Aslında daha değişik bir başlık düşünmüştüm ama arkadaşlar “Ana-oğul üzerine kurulu böylesine menfur bir hayâlin başlıkta kullanılması bile yakışıksız olur” dediler ve dolayısı ile “Çüş” ile yetinmek zorunda kaldım.

Ama bu “Çüş”ün yanına arzu ederseniz “Yuh”, “Ohaaaa!” vesaire gibi ünlemler de koyabilirsiniz. “Kırmızı Saçlı Kadın”daki bu utanç verici hayâli yorumlamakta zaten bu ünlemler ile daha nice sıfatlar bile kifayetsiz kalır."