Mümtaz'er Türköne'den çarpıcı iddia: Herkes bildiği Erdoğan'ı unutsun, yepyeni bir Erdoğan geliyor
"'Sizi ben mi gönderdim?' açıklaması İsrail ile yapılan anlaşmanın şartlarından biriydi"
Cemaat’in yayın organı Yarına Bakış’ın yazarı Mümtaz’er Türköne,
“Herkes bildiği-tanıdığı Erdoğan’ı unutsun. Karşımızda yeni, hatta
yepyeni bir Erdoğan var” diye yazdı.
Mümtaz’er Türköne “Yeni bir Erdoğan doğuyor” başlıklı yazısında,
“Mavi Marmara çarkı” konusuna değindi ve şunları yazdı:
“Karşımızda yeni, hatta yepyeni bir Erdoğan var. Değişim sınırlı
değil, çapını belirlemek Türkiye’nin geçireceği dönüşümü de haber
veriyor. Tek bir sorunun peşine düşmek bile bu dönüşümün çapını
kestirmek için yeterli. (…)
(…) Asıl satışlar kapıda bekliyor. Suriye politikası kökten
değişecek. Türkiye sınırlarını kapatacak ve bugüne kadar
desteklediği bütün muhalif gruplara “Bana mı sordunuz?”
diyecek.
Politikada kalıcılık, özellikle iktidara tutunma, değişen şartlara
ve icaplara intibak kabiliyetine bağlı. Türkiye-İsrail anlaşması,
bu icapların ve şartların sadece işareti. Herkes bildiği-tanıdığı
Erdoğan’ı unutsun; çekiçle örs arasında yepyeni bir politik aktör
şekilleniyor. Anlaşmalar, özürler, “U” dönüşleri çekiç darbeleri
ile ufalanan kemiklerden geliyor. Kolay değil, ana omurga
değişiyor; ortaya yepyeni bir Erdoğan çıkıyor.
Hakkı teslim edelim: İktidar teorisyenlerinin “Erdoğan’a diz
çöktürmek istiyorlar” tezi bir ölçüde doğru çıktı. “Bir ölçüde”
diyorum, çünkü karşımızdaki tablo diz çökmenin, hatta teslimiyetin
çok ötesinde; sadece Erdoğan değil, onun üzerinden Türkiye
dönüştürülüyor. Kısa zaman zarfında Türkiye, bölgede geleneksel
konumuna geri dönecek. Dünyaya kafa tutmak, birilerinin haklarını
savunmak, bölge liderliği yapmak gibi iddiaları artık unutun.
Şu soru zihninizi meşgul edebilir: Ondan kurtulmak varken neden
hâlâ Erdoğan’da ısrar ediliyor?
Bu sorunun ikili bir karşılığı var. Birincisi elbette Erdoğan’ın bu
rolü kabul etmesi, ikincisi ise bu seçeneğin maliyetinin daha
düşük, kazancının daha fazla olması.
“Ilımlı İslâm” projesini omuzlayan Erdoğan’ın İslâm dünyasında hâlâ
bir ağırlığı var. Gelecekte bir rol-modele dönüşmesini engellemek
için iktidarda tutup sermayesini sonuna kadar tüketmek, kapitalist
pazarlama mantığına daha uygun düşüyor. Hamas’ı, Suriye’deki
muhalifleri, Mısır’daki İhvan’ı Türkiye’nin başında kim olursa daha
kolay sindirirsiniz? Üstelik elinizde her türlü kalıba girmeye
hazır bir aktör varken, bir iktidar değişikliğinin ucu açık
belirsizlikleri ve maliyetleriyle niye uğraşmak zorunda kalasınız?
(…)
(…) Türkiye’nin iç politikasında hemen bir değişiklik beklemeyin.
Demokrasi ve özgürlüklerdeki rahatlama Yeni Erdoğan’ın arkasındaki
kitle desteğinin daralmasına bağlı. Dikta düzeni ideolojik bütün
argümanlarını kaybetti, geriye sadece çıplak kişi kültü kaldı. Bu
halde başkanlık sistemi ve yeni anayasa artık imkânsız; AK Parti oy
desteğinin akıbeti rakiplerine bağlı, yine de bu dinamiklerle yüzde
40’ın altına inmesi kaçınılmaz.
Her şeyden önemlisi, dönüşüm o kadar hızlı olacak ki, Yeni
Erdoğan’a alışmamız çok zaman almayacak.”